Paylaş
- Ne oldu? Nefesiniz mi kesildi? Neden daha fazla yükselmediniz? Neden ısrarlı olmadınız?
- Bizim hesaplarımız son sınırımızı 1 milyar 700 milyon dolar olarak gösteriyordu. 1.7 milyar dolara çıkınca durduk. British American Tobacco (BAT) ısrarlıydı, o noktada durmak zorunda kaldık.
- Biraz daha yükselemez miydiniz?
- Yükselsek, hesaplarımızı aşan bir noktada ihale bize kalırdı. Onu da istemedik.
Cahit Düzel, gazetecilikte benim ustalarımdan biriydi. Önce 1981 yılında Dünya’nın bugünkü ekonomi gazetesi kimliğine dönüşmesinde görev aldı. O sırada Genel Yayın Müdürümüzdü. Daha sonra 1984-1985 döneminde Hürriyet Gazetesi’nde Ekonomi Servisi Müdürlüğümüzü yaptı.
Düzel, daha sonra gazeteciliği bıraktı, Anadolu Kredi Kartları’nda Genel Müdürlük, bankacılık derken Philip MorrisSa’nın üst yönetiminde görev aldı. Ayrıldığında en son görevi murahhas azalıktı.
Philip MorrisSa eski Genel Müdürlerinden Kürşad Koçdağ’la birlikte ekip kurmuş, Cinven adlı uluslararası fonu arkalarına alarak Tekel’in sigara fabrikalarının özelleştirme ihalesine girmişlerdi. Cahit Düzel’le yeniden konuştum:
- Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK), Tekel Sigara’yı 1 milyar 720 milyon dolara BAT’a vermek yerine, 1 milyar 700 milyon dolara size verseydi ne olurdu? Hangi fabrikalar açık kalacaktı?
- Biz ihaleye hazırlanırken Tek Gıda-İş Sendikası yönetimiyle de görüşmüştük. Tekel Sigara’nın diğer taliplerinden farkımız, bizim fabrikamızın olmamasıydı.
- Yani?
- Yanisi şu: Tekel Sigara’yı biz alsaydık, Tokat ve Samsun Ballıca fabrikalarını çalıştırmayı planlıyorduk. Adana ve Malatya fabrikaları zaten durmuştu.
- Ya Maltepe fabrikası?
- Orası çalışsa da geçici olurdu. Çünkü, Özelleştirme İdaresi o arazinin ayrıca değerlendirilmesini planlamıştı.
- Kaç işçi çalıştırabilecektiniz?
- Bizim Özelleştirme İdaresi’ne verdiğimiz iş planında da vardı. 3 bin işçiyle devam edecektik.
Düzel, şu ayrıntının da altını çizdi:
- Özelleştirme İdaresi’nin ihale şartnamesinde herhangi bir şekilde işçileri fabrikalarda tutmak, bazı fabrikaları açık tutmak gibi kural yoktu.
52 günü geride bırakan eylemin başından beri “açıkta kalan” Tekel işçileri için 8-12 bin kişiden söz ediliyor...
Tekel Sigara’yı Cinven’i getiren ekip alsa, Samsun ve Tokat’ta 3 bin işçiyle yola devam edecekti...
5-9 bin işçi yine açıkta kalacaktı...
Yani, Cinven formülü de tek başına bu sorunu çözmeye yetmeyecekti...
BAT: 1000 kişi aradık, 350 Tekel işçisi geldi
BAT Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Tuna Turagay’ı arayıp, bilgileri tazelemek istedim:
- Siz Tekel Sigara’yı aldığınızda kaç işçiyle yola devam etmek istediniz?
- O günlerde de gündeme gelmişti. Biz 1000 kadar personel alacaktık. Tekel çalışanlarına çağrıda bulunmuş, teklif sunmuştuk. 350 kişi bizimle çalışmayı seçti.
- Başka personel aldınız mı?
- Tekel’den emekli olmuş deneyimli insanları işe aldık.
- Şimdi Tire’deki fabrikayı kapatıp, Samsun’da üretime devam etme kararı aldınız...
- Evet... Çünkü, Samsun’da yılda 24 milyar adet sigara üretim kapasitesi var. Tire’de 18 milyar adet. İki kapasiteyi Samsun’da birleştiriyoruz.
- Tire’deki elemanlarınız ne olacak?
- Oradaki 400 kişiye “Bizimle Samsun’a gelin” önerisi götürdük. Gelebilenle çalışacağız.
Tekel Sigara’yı alan BAT Türkiye cephesinde son durum bu...
Macaristan Kültür Bakanı ile gezerken çok utandım
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’la önceki gün İstanbul’da, “erken rezervasyon kampanyası”nın tanıtımı sonrası buluştuk.
Masada TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, İkinci Başkan Talha Görgülü, TUROB Başkanı Timur Bayındır, TUREB Başkanı Şerif Yenen, ATİD Başkanı Seçim Aydın ve dDf’in ortaklarından Esra Ekmekçi vardı.
Ertuğrul Günay, 2 Şubat’ta Macaristan Kültür ve Eğitim Bakanı Istvan Hiller’le Adana-Osmaniye-Kadirli’de karayoluyla yaptığı geziyi anlattı:
- Çevreye sürekli göz gezdirdim, konuk bakanın yanında çok utandım.
- Neden?
- Tüm kentlerimiz “rant yağması” yüzünden içler acısı görüntü içinde. Sıvasız binalar, demir filizleriyle her an yükselmesi söz konusu konutlar... İnanılmaz çirkin görüntü var. Balkonların hiçbirinde doğru dürüst çiçek yok.
Günay, benzer bir yolculuğu Macaristan’da yaptığına dikkat çekti:
- Kentlerde insanın gözünü rahatsız eden hiçbir görüntü yok. Balkonlardan çiçekler sarkıyor. Binaların hepsi sıvalı, boyalı...
Günay, bu izlenimini aktarmasının nedenini şöyle açıkladı:
- Türkiye’ye 2009’da 27 milyon 177 bin turist geldi. Krizde gelen turist artışı yüzde 3’e yakın. Bu, memnun edici bir sonuç. Ancak, turizm için güzel oteller yapmak yetmiyor. Kentlerimizin de hem bizi, hem turisti rahatsız eden görüntüden kurtulması gerekiyor.
Günay, sözünü belediyeler ve vatandaşlara çağrıyla noktaladı:
- Artık “rant yağması” bitsin. Türkiye, elini yıkayıp, temizlesin. Bütün kentlerimizi çirkin görüntüden kurtarmak için vatandaşlar ve belediyeler üstüne düşeni yapsın.
Paylaş