Paylaş
Kayıtlara, kullanılan bandrollere bakıldı, sayım yapıldı, depoda iki şişe şarabın eksik olduğu saptandı. Denetim elemanları sordu:
- İki şişe eksik var. Nerede bu şaraplar?
- Kırıldı efendim.
- Madem şişeler kırıldı, kafaları nerede?
- Efendim kırılınca attık.
- Bundan sonra kırılan şişelerin kafalarını saklayacaksınız. Denetime geldiğimizde o kafaları göreceğiz.
Geçenlerde Ali Esad Göksel’le birlikte Pamukkale Şarapçılık’ın sahibi aileden Selda Tokat ve Fransız Önolog Jean Luc Colin’le buluştuk.
Selda Tokat’ın amacı, Jean Luc Colin’le birlikte yeni ortaya çıkardıkları ürünleri “Nodus” adını verdikleri şarapları anlatmaktı. Sohbet sırasında kullandığı şu cümle dikkatimi çekti:
- Fabrikamızdan eve götürmek üzere bir şişe dahi şarap çıkaramayız. Pazarlama şirketimizden satın almamız gerekiyor.
- Kendi şarabınızı satın almak mı? Neden?
- Çünkü, TAPDK her şişeyi adım adım izliyor. “İki şişeyi eve götürdük, bir şişeyi fabrikadaki arkakaşlar içti” deme şansımız yok.
Sonra da TAPDK denetim elemanlarının “titizliğini” gösteren, “şişe kafası” örneğini anlattı:
- Artık sektörümüzde kırılan şişenin kafasını soracak kadar sıkı denetim var.
Wines of Turkey adlı platformun buluşmasında Kavaklıdere Şarapları’nın patronu Ali Başman’a, sektördeki kayıtlılık durumunu sormuş, şu yanıtı almıştım:
- Bir zamanlar 20 milyon litre dolayında olan kayıtlı şarap miktarı 50 milyon litreye yaklaştı.
Sektördeki kayıtdışılığın önüne geçmek açısından TAPDK’nın denetim elemanlarının kırılan iki şişenin peşine düşmesi güzel. Ancak, olay “denetim terörü”ne dönüşürse işin tadı kaçar.
Nitekim bir süre önce Sevilen Şarapları Yönetim Kurulu Başkanı ve Şarap Üreticileri Derneği Başkanı Coşkun Güner’den de benzeri yakınmayı duymuştum:
- Bizim fabrikalarımıza “uyuşturucu üretim merkezi” gibi bakıyorlar. Zaman zaman “terörist muamelesi” gördüğümüz kuşkusuna kapılıyoruz.
Söz denetimden açılmışken aklıma Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in Ankara OSTİM ve İvedik’te yaşanan patlamalarla 20 vatandaşımızın hayatını kaybettiği olaylar sonrasındaki yakınması geldi:
- OSTİM’de patlamanın yaşandığı işyerine 2007’de denetime gidilmiş. Eksikleri konusunda uyarılar yapılmış. Denetim elemanı konusunda sıkıntımız var. 1171 denetim elemanıyla çalışıyoruz. Oysa 16 bin denetim elemanımızın olması gerekiyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın denetim elemanı, 2007’de uğradığı işyerindeki eksiklerin giderilip giderilmediğini 4 yıl boyunca yeniden gözden geçiremiyor, vatandaşlarımız ölüyor...
Kamunun diğer denetim birimleri de bir gün TAPDK’nınki gibi “kırılan şarap şişelerinin kafasını isteriz” titizliğine ulaşır mı?
Şaraplık üzümde öne çıktı, Güney’in nüfusu yükseldi
PAMUKKALE Şarapçılık Yönetim Kurulu Başkanı Yasin Tokat, Denizli’nin Güney bölgesini Türk şarap sektörüne kazandıran isim olarak bilinir. Yeğeni Selda Tokat da bu noktaya dikkat çekti:
- Biz Güney’de doğup, büyüdük sayılır.
Önolog Jean Luc Colin araya girdi:
- Güney’in toprağı şaraplık için çok iyi. Güney, Türk şarapçılığı açısından çok önemli bir yer.
Selda Tokat’a sordum:
- Güney’de ne kadar kendi bağınız var?
- 600 dönüm dolayında. Ancak, 485 sözleşmeli çiftçimiz var.
Sözleşme yaptıkları çiftçilere mevcut bağlarını söktürdükleri günleri anımsadı:
- Çiftçilere mevcut bağlarını söktürmek, onları ikna etmek kolay değildi. Onlara 240 bin asma çubuğu dağıttık.
Diğer şarap üreticilerinin de Güney’e yöneldiğine vurgu yapıp, ekledi:
- Güney’in nüfusu artmaya başladı. Yani, Güney açısından tersine göçe yol açmış olduk.
Geçen bağ bozumunda Sevilen Şarapları Yönetim Kurulu Üyesi Enis Güner çağırmış, Ertuğrul Özkök ve Ege Bölge Temsilcimiz Deniz Sipahi’yle birlikte Güney’e gitmiş, oradaki bağların gelişimini yerinde görmüştük...
Jean Luc Colin’in dediği çok doğru:
- Türk şarapçılık sektörü Güney’le farklı bir noktaya ulaşacak...
20 milyon lira ciro var 12’si vergiye gidiyor
PAMUKKALE Şarapçılık’tan Selda Tokat, yeni ürünleri “Nodus”a vurgu yaptı:
- Nodus’u sadece kendi bağlarımızdan elde ettiğimiz üzümlerden üretiyoruz.
Bu noktada üzüm bağlarına bakışını ortaya koyan örneği verdi:
- 7 yaşında bir kızım var... Zaman zaman kızıma bağları gösterip, “Kızım, işte kardeşlerin” diyorum.
Bağlarla fabrika arasındaki mesafeye dikkat çekti:
- Bizim bağların fabrikaya uzaklığı 10 kilometreyi geçmez.
Jean Luc Colin, şarap uzmanı olarak araya girdi:
- Üzümle şaraphane arasındaki mesafe 70 kilometreyi geçmemeli. Aksi halde üzüm iyi de olsa uzun yolun etkisi, istenen sonucun elde edilmesini zorlaştırır.
Selda Tokat, üretim kapasitelerini anımsattı:
- 4 milyon litrelik kapasitemiz var.
- Cironuz ne kadar?
- 20 milyon lira. Bunun 12 milyon lirası Maliye’ye vergi olarak gidiyor.
- İhracatınız ne kadar?
- İhracatın payı yüzde 20.
- Hangi ülkeler var?
- Almanya, Fransa, İngiltere ve Japonya’ya gönderiyoruz. Şimdi bir konteyner de Çin’e gönderdik..
Vergisi yüksek olsun, içerde “aksırıncaya, tıksırıncaya kadar” şarap içilmesin...
Tamam, bunu anladık... Acaba, Türk şarabının dünyaya açılmasına destek verilemez mi?
Paylaş