BAHÇIVAN Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kurucusu 76 yaşındaki Mecit Bahçıvan’ın "Türkiye’nin kaşar peşniri kralı" olma yolunda ilk adımı atacağı yıllar...
Erivan doğumlu Azeri Mecit Bahçıvan, Diyarbakır’da görüp, "Ben bu kaşar peynirini üretmeliyim" dedikten sonra, soluğu ailesiyle birlikte İran üzerinden kaçtıkları Türkiye’de ilk yerleştikleri Muş’ta aldı.
Bahçıvan, Muş’un köylerini dolaşacak, kaşar peyniri üretiminde kullanacağı sütü köylülerden nasıl toplayacağına karar verecekti. Ancak, karşısına önce dini inanış engeli çıktı: "Süt satmak günah."
Mecit Bahçıvan, yeni yayınladığı anılarını içeren kitapta, o günleri şöyle dile getirmiş: "Muş ve civarındaki pek çok köyde süt satmanın günah olduğu yönünde yaygın bir inanç olduğunu gördük. Anadolu’nun cömert, kanaatkar insanları, sütü Allah tarafından verilmiş nimet olarak görüyorlardı."
Köylüler Bahçıvan’a, "Sütü üretmek için bizim emek vermemiz gerekmiyor, öyleyse satıp para kazanmamız doğru olmaz" yanıtı verdiler...
Böyle düşünen köylüler, hayvanlardan sağdıkları sütü, karşılığında para beklemeksizin paylaşıyorlarmış. Ama peynir ve tereyağ üretiminde kendilerinin de emek vermesi, çalışmaları gerektiği için bunların ticaretini yapmakta sakınca görmüyorlarmış.
Mecit Bahçıvan, kaşar üretimine soyunmak için işe köylüleri iknadan başlamaya karar verdi: "Bölgeden süt toplayabilmem için ince düşünceli insanlarımızı süt satmanın haram olmadığı konusunda ikna etmem gerekiyordu. Bunu başaramazsam kaşar üretimini de başaramayacaktım."
Bahçıvan, Muş’un köylerini tek tek gezdi, anlattı: "Süt satmak günah değil. Bunun dinimizde bir dayanagı yok."
Bahçıvan’ın köylüleri ikna etmek için ortaya attığı tez şuydu: "Süt veren hayvanların bakımı ve beslenmesi için siz onca zahmet çekip, emek harcıyorsunuz. O sütü satmanız günah değil."
Mecit Bahçıvan, sonunda köylüleri sütlerini kendisine satmaya ikna edince, Bulgaristan’dan gelen bir kaşar ustasıyla anlaştı. İstanbul’dan malzemeleri toplayıp, Willys cipine yükledi Muş’un Malazgirt ilçesine hareket etti.
İlk kaşar peyniri üretimine Malazgirt’in o zamanki adı Şebboy (şimdi Hasanoğlan) olan beldesinde girişti... Sütün kilosunu da 47.5 kuruştan almaya başladı... Şebboy’da başlayan serüven, zaman içinde Mecit Bahçıvan’ı yüzde 50-55’lik pazar payıyla "kaşar peyniri kralı" yaptı...
Oralardan gelen birikim, Bahçıvan Gıda’nın Lüleburgaz’daki modern peynir fabrikasına kadar uzandı... Mecit Bahçıvan, zamanı gelince kenara çekildi, yerini oğlu Erdal Bahçıvan’a bıraktı...
Erivan’dan İran’a, oradan eşek sırtında Muş’a kaç...
"Peynir Krallığı"na giden basamaklarını emin adımlarla çık...
Mecit Bahçıvan’ın yaşam öyküsünden çıkaracak çok ders var...
Ölüm uykusundan jiletle uyandı
BAHÇIVAN Gıda’nın kurucusu Mecit Bahçıvan’ın yeni çıkan "Rahva Krallığından Peynir Krallığı"na adlı anı kitabı çarpıcı öykülerle dolu... Bahçıvan, kitabının ilk bölümledinde Rahva’yı anlatmış. Rahva, Bitlis sınırları içinde, Nemrut eteğinde bir bölge...
Bahçıvan, işi gereği Muş’tan Bitlis’e 80 kilometrelik yolu kar-kış demeden yürüyerek gidermiş. Güzergahında Hasköy, Kotni, Mork ve Rahva varmış...
Mork’ta konakladığı bir gün, "Fırtına geliyor, yola çıkma" uyarılarını dinlememiş... 1850 metre rakımlı Rahva üzerindeki Tahtalı Düzü’ne vardığında fırtına kopmuş. Kar ve fırtınayla boğuşarak Tahtalı Cankurtaranı’na ulaşmış. Hava biraz düzelince, Baş Han’a doğru yola koyulmuş.
Yolu yarılamışken yeniden fırtına kopmuş. Yorgunluktan takati kesilmiş, gözleri kapanmaya başlamış, "Anlaşılan ölüm uykusu bu" diye düşünmeye başlamış. O anda böyle zamanlar için yanında taşıdığı jilet ve tuza sarılmış. Jileti çıkarıp, sol elini hızla çizmiş... Ardından tuzu yaranın üzerine basmış... Canı yanan Bahçıvan’ın uykusu dağılmış, hedefindeki Baş Han’a varmayı başarmış...
Bahçıvan, anılarının bu bölümünde, "Elimdeki kesik izine baktıkça, aklıma donma tehlikesi atlattığım günler geliyor" demiş ve eklemiş: "Ümit ederim bu yaşadıklarımı okuyan gençler sabrın, azmin, çalışkanlığın neleri başaracağını görür, çalışma azimlerini ve ümitlerini diri tutarlar..."
TÜRKİYE İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Protokol Müdürü Behçet Çağman vesile oldu, cumartesi günü CeBİT Fuarı’na uğradım. Panasonic standında Tekofaks İcra Kurulu Başkanı Hande Bermek Başoğlu’yla sohbet ettim.
Panasonic, geçen yıl fuarda "dünyanın en büyük televizyonu" diye lanse ettiği 262 ekran Full HD plazma televizyonu sergilemişti. Bu yıl yine sergilenenler arasında vardı. Japon Panasonic yönetimi, 262 ekranlık plazma TV’yi Tekofaks’a gönderirken, "Bu boyutta bir televizyonu ancak kurumsal müşteriler alır" diye tahminde bulunmuş.
Geçen yılki fuardan buyana fiyatı 80 bin Euro olan "en büyük televizyon"dan 15 tane satılmış. Bunların yarısı evlere girmiş.
Tekofaks ekibi müşterileri hakkında sır vermedi, yorum yapmadı ama minik konutlarda yaşayan Japonlar, 262 ekran televizyonun evlere girmesine şaşırmış olmalı...