Paylaş
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun bulunduğu ana masada Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Ramsey markasıyla bilinen Gürmen Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Gür, Torunlar Grubu’nun patronlarından Aziz Torun ve Beşiktaş Group Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Kalkavan var.
İhsan Kalkavan’la yan yana denk gelince sordum:
- Pera Palas otelini çok güzel restore ettiniz. Oğlunuz ve şirketinizin Genel Müdürü Yavuz Kalkavan otelin grubunuza geçmiş olmasından çok memnundu. Ancak, kısa süre önce Demet Sabancı ve eşi Cengiz Çetindoğan’a ait Demsa’ya devrettiniz.
- Öyle oldu... Aslında otel zinciri oluşturmak istiyorduk ama vazgeçtik.
- Neden?
- Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan Pera Palas’a geldiğinde, “Burada içki servisi de var değil mi?” diye sordu. O gün içime kurt düştü.
- Ne anlamda?
- Aslında içki servisi yapılan bir yeri işletmek pek bize göre değildi.
- O yüzden mi Pera Palas’ı satıp çıktınız?
- Demet Hanım da çok istedi. Öyle denk gelince biz de satıp çıktık.
- Bazı otel sahipleri, “Gelirler içinde alkollü içkinin payı yüzde 10’u geçmiyorsa ve sadece turistlere servis yapılıyorsa günaha girmiş olmazsınız” gibisinden fetva alıyormuş. Siz de öyle fetva alabilirdiniz.
- O bizim gibi mütedeyyin insanlara yakışmaz. Gerçi geçmişte alkollü içki işine girmiş, sonra da mütedeyyin olan işadamları var. Onlar istemeseler de yine üretime devam ediyorlar. Çünkü, artık asli işleri o olmuş. Bırakmamalarını anlayışla karşılamak gerekir.
- Sizi farklı kılan ne?
- Biz Pera Palas’ı aldığımızda da mütedeyyin insanlardık. O yüzden satıp çıkmak iyi oldu.
- Artık otel işinde olmayacak mısınız?
- Hayır, düşünmüyoruz. Başka işlerimiz var onları büyüteceğiz. Örneğin, yakın zamanda bir mermer ocağı devraldık. 2 milyar dolarlık rezerv var.
Beşiktaş Group, Pera Palas’a Hasan Süzer’in varislerinden devralma bedeli dahil toplam 70-80 milyon dolar dolayında harcama yapıp, bugünkü dikkat çeken görünümüne kavuşturdu...
Demet Sabancı Çetindoğan’ın otele ilgisi, belli ki özellikle İhsan Kalkavan’ın Pera Palas’tan bir an önce çıkmasını hızlandırmış oldu...
Baba Vahap Küçük oğluna neden aynı adı koymayı seçti
KANDİLLİ Kulübü Başkanı Onur Soysal, İnovasyon Konferansı’nda beni görünce teklifini yaptı:
- 21 Aralık’taki buluşmamızın konuşmacısı Tema Mağazacılık Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük olacak. Moderatörlüğünü siz yapar mısınız:
Davet ve verilen görev üzerine çarşamba sabahı saat 07.30’da İstanbul Ticaret Odası’nın Kandilli’deki tesislerine gittim. Vahap Küçük’le sunum ve soru-yanıt karışımı gelişen sohbetimiz bir saat sürdü. Salona göz gezdirdim, perakende sektörü Vahap Küçük’ü yalnız bırakmamıştı. Aldullah Kiğılı, Yılmaz Yılmaz, Mehmet Nane, Ekrem Akyiğit, Mehmet Ziylan ilk dikkatimi çeken isimler arasındaydı.
Salonun bir tarafında İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Hikmet Tanrıverdi, TİM Başkan Yardımcısı Ahmet Akbalık, diğer tarafında Konutder Başkanı Ömer Faruk Çelik gibi sektörünün önde gelen isimleri yerini almıştı.
Saat 10.00’da konuşma bölümü tamamlandığında Onur Soysal yanımıza geldi:
- Sayın konuklar, Vahap Küçük’e anı plaketi sunacağız ama bir sürprizimiz var. Babası Vahap Küçük, sahnenin hemen arkasında kendisini dinledi. Şimdi plaketi vermek üzere baba Vahap Küçük’ü sahneye bekliyoruz.
Baba Vahap Küçük, önce salondaki konukların kafasındaki soruyu açtı:
- Şimdi diyeceksiniz ki bu adam oğluna niye Vahap ismini kurmuş (koymuş).
Ardından nedenini anlatmaya koyuldu:
- Biz Malatya Doğanşehirliyiz. Anam benden önce 4 oğlan çocuğu doğurmuş. 4’ü de en fazla 5-6 ay yaşayıp hakkın rahmetine kavuşmuş. Anam bana hamileyken babam, “Hadi Pütürge yakınlarındaki dağda bulunan Abdulvahap’ın mezarına gidelim” demiş. Birlikte gitmişler, kurban kesmişler. Ben doğunca da adımı Abdulvahap kurmuşlar. Gördüğünüz gibi Allah ömür verdi, ben yaşadım.
Benzeri bir olayın kendi başına da geldiğini belirtti:
- Gün geldi evlendim. İlk oğlumuz birkaç ay yaşadı. İkincisinin de kaderi aynı oldu. O zaman kendimle ilgili konuyu hatırladım. Hemen eşimle birlikte “Abdulvahap’ın mezarı”na gittik. Biz de kurbanımızı kestik. Sonra da oğlumuza “Vahap” adını kurduk. 7-8 sene de Vahap’ı alıp, “Abdulvahap’ın mezarı”nda kurban kestik. Allah ona ömür verdi, bugünlere geldi, başarılarını da gördük.
Böylece Kandilli Kulübü’nün toplantısında aynı anda sahnede ben dahil üç Vahap bir araya gelmiş oldu...
Başta İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu olmak üzere, üç Vahap’ı birarada bulmuşken, aramıza girip, dilek dileyerek fotoğraf çektirdiler...
Orası Galatasaray Adası, davetiyeye öyle yazın
İNGİLİZ alkollü içki devi Diageo’nun 2.1 milyar dolara satın aldığı Mey İçki’nin CEO’su Galip Yorgancıoğlu, bir süre önce ekibini topladı:
- 21 Aralık’ta en uzun geceyi yaşıyoruz. O gece Mey-Diageo birleşmesini kutlayacak bir etkinlik gerçekleştirelim. Bu organizasyon için Dream Design Factory’nin (dDf) ortağı Arhan Kayar’la irtibata geçin.
Bunun üzerine Arhan Kayar ortağı Prof. Esra Ekmekçi ve dDf’deki ekipleri kolları sıvayıp, projeyi hazırladı, Galip Yorgancıoğlu’na sunuma gitti. Arhan Kayar, sunuma başladı:
- Johny Walker, “Keep walking” (yürümeye devam et) sloganını kullanır. Bu slogandan yola çıkarak, Suada’yı bu etkinlik için kiralayıp, dubalar üzerinde geçici bir köprüyle karaya bağlayabiliriz. O gecenin sloganı da “Keep walking” olur. Konuklar ilk kez Suada’ya yürüyerek geçmenin ayrıcalığını yaşar.
Yorgancıoğlu, öneriyi duyunca çok beğendi, sunumu kısa kestirdi:
- Tamamdır, işe koyulalım...
Derken gecenin davetiyeleri için hazırlıklar yapıldı, bir örnek Galip Yorgancıoğlu’na sunuldu. Davetiyede etkinliğin yapılacağı adres şöyle görünüyordu:
- Suada...
Yorgancıoğlu hemen itiraz etti:
- Ben Galatarasaylıyım. Orası da Galatasaray Adası’dır. Hemen davetiyede bu düzeltmeyi yapalım.
Böylece, Mehmet Koçarslan’ın devraldığı günlerden itibaren “Suada” diye anılan Galatarasay Adası, Mey-Diageo gecesinde asıl adına dönmüş oldu...
Paylaş