ABLASI Ayşe Ege’yle birlikte Paris’te Dice Kayek markasını yaratan Ece Ege, bugün Pret a Porter’da gerçekleştirecekleri yeni sezona dönük defileye hazırlanırken hem tedirgin, hem heyecanlıydı.
Ece Ege, kreasyonlarını hazırlamak için her zamanki alışkanlığıyla en iyi kumaşlara yöneldi, metresi 50 Euro’nun altında olanlara hiç bakmamaya özen gösterdi. Onun yöneldiği kumaşlardan hazırlanacak elbiselerin fiyatı 2 bin Euro’lar dolayında olabilecekti. Ayşe Ege, kardeşini uyardı:
ÆDünyada büyük kriz yaşanıyor. Zaten herkes giyimden kuşamdan kısmaya başladı. Böyle fiyatı yüksek ürünlerle defileye çıkmak doğru olmayabilir.
Ece Ege, bunun üzerine daha "hesaplı" kumaşlara baktı. O kumaşlarla yeni sezon tasarımlarını ortaya koymak pek de içinden gelmiyordu. Sonunda orta noktada buluştular. Ece Ege, bir bölümü metresi 12-13 Euro’luk, bazıları da yine 50 Euro’luk kumaştan olmak üzere kreasyonlarını hazırladı.
Ege kardeşlerle, geçen hafta İstanbul’da buluşup konuştuğumuzda, ikisinin de bugün Paris’te gerçekleşecek defile konusunda "tedirgin" olduğunu gözlemledim.
Ece Ege, tedirginliğini dillendirdi: "30 Ocak’ta Paris’te defilemiz var. ABD’den başlayan kriz, tüm dünyayı sardı. Krizde insanların ilk kıstıkları harcama kalemi giyim-kuşam oluyor. Defilede hayal kırıklığı yaşamaktan korkuyorum."
Ege kardeşler, sadece Paris’te yarattıkları Dice Kayek’le kalmamış, Yalçın Ayaydın’ın kaptanlığındaki Ayaydın Grup’la ortaklaşa Türkiye’de de Machka adlı giyim markasını ortaya koymuştu. Ayaydın, Machka mağazalarını Atina ve Londra’ya da taşımıştı.
Aslında Ege kardeşler tedirgin olmakta haklıydı. Çünkü, gerek Türkiye, gerekse Avrupa ve ABD pazarı küçülmüş, bir zamanlar milyon dolarları göz kırpmadan harcayabilen CEO’lar, şirket yöneticileri, dönemi geride kalmıştı. Uluslararası Para Fonu (IMF), yeni revizyon yaparak, dünya ekonomisinde 2009 büyüme tahminini yüzde 0.5’e çekmişti.
Bu ortamda Dice Kayek’in de, Türkiye’nin yurtdışındaki gururu diğer modacılar Hüseyin Çağlayan ve Atıl Kutoğlu’nun da işi pek kolay değil...
Tedirgin olsalar da kriz ortasında Paris’te defile, büyük cesaret...
Türkiye’de üretilen makine ’Turqum’ etiketi taşıyacak
ORTA Anadolu Makine ve Aksam İhracatçıları Birliği (OAİB) Başkanı Adnan Dalgakıran ve ekibi Türk makinesine ihracat pazarlarında "güven" yaratabilmek için, "Turqum" etiketini devreye sokmaya karar verdi: "İstiyoruz ki, ’Turqum’ etiketi, ihracat pazarlarımızda Türk makinelerinin kalitesinin kanıtı olsun."
OAİB’nin uygulamasını, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in bundan 4 yıl önce ortaya attığı "Turquality" projesine benzettim. Bürokraside patronluğunu İhracat Genel Müdür Yardımcısı Ziya Altunyaldız’ın yürüttüğü "Turquality" etiketi, şimdiye kadar 67 markaya uzandı. Başlangıçta hazır giyimin öne çıktığı uygulama sayesinde markalar dışarıya açılırken toplam 118 milyon TL destek gördü. "Turqum"da aynı durum söz konusu değil.
Yeri gelmişken, Dalgakıran’a bir mesaj iletmeliyim. OAİB’nin Türk işadamlarına, "Türkiye’de üretilen makineleri kullan" çağrısını yansıtmıştım.
Bazı işadamlarından "Türk makinesi kullanıyorum, memnun değilim" mesajları aldım...
"Turqum" etiketi, 2008’de 11 milyar dolarlık ihracata imza atan Türk makine sektörüyle ilgili yakınmaları da ortadan kaldırabilir mi?
TGC’nin SMS’lerini okumaya korkuyorum
GENEL Sekreterlik görevine Celal Toprak’ın geçmesi sonrasında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), 3 bin 500 üyesinin önemli bir bölümüyle elektronik haberleşme kanallarını daha iyi kullanmaya başladı.
TGC’den cep telefonlarımıza sık sık kısa mesaj (SMS) geliyor. Ancak, bunların çoğunluğu hepimizi üzen vefat haberlerini içeriyor.
Bu hafta da öyle oldu. Önce ustamız, edebiyat dünyasının da önde gelen isimlerinden Orhan Duru’yu kaybettik. Duru’nun cenaze töreninden hemen sonra da Ömer Başıbüyük’ün vefat haberini TGC’nin SMS’inden öğrendim.
Orhan Duru ve Ömer Başıbüyük’e Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum...