Paylaş
- KOBİ’lere dönük “Biz Bize Sohbetler” için Malatya’ya gidiyoruz. Sizi de bekliyoruz.
ING Bank’a danışmanlık hizmeti veren Manifesto’nun ortağı Ozan Özkan’la birlikte Saba Tümer, Ahmet Çakar, Prof. Asaf Savaş Akat ve Yaprak Soykan’dan oluşan “Biz Bize Sohbetler” ekibini izlemek üzere çarşamba sabahı 06.40’da Malatya’ya uçtuk.
Sabah çayını içmek üzere Gündüzbey’deki “Susesi”ne gittik. Orada bize Malatya Eğitim Vakfı (MEV) eski Başkanı Şaban Taçyıldız ile Necdet Narin de katıldı.
Saat 09.30’da telefonum çaldı. Arayan Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu’ydu:
- Şu anda Hong Kong’da kumaş fuarındayım. Abdullah Kiğılı’yı yalnız bırakmamak için seni arıyorum.
Türkiye Tekstil Sanayicileri İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin, Yönetim Kurulu Üyeleri Muharrem Kayhan ve Bülent Başer’le yaptığım sohbeti pazartesi günü yazmıştım. Onlara yanıt Türk hazır giyim sektörünün duayeni, Kiğılı Giyim’in patronu Abdullah Kiğılı’dan gelmişti:
- Halit Narin, “Haysiyetsiz ithalat sayesinde 10 dolara pantolon giyiyorum” deyip, gelen ürünlerin 3-4 kat fiyata satıldığını iddia ederek, bizi vatandaş nezdinde “soyguncu” gibi gösteriyor. Oysa Türkiye’de enflasyonun düşüşünde bizim sektörümüzün de önemli payı vardır. Çünkü, fiyatlar son yıllarda hep düşük seyretti.
Mustafa Taviloğlu, Abdullah Kiğılı’nın sözlerini orada okumuş, devreye girme gereği hissetmişti:
- Önce oğlum Ömer’e sordum. “Baba, konuşman gerek” dedi. Ben Halit Abi’yi severim. Yanında kumaş topları taşımışlığım vardır. Bu işin içinde 40 yılın geçti. Halit Abi’yi kırmak istemem ama benim sektörüme karşı yanlış yaptı. Bu tavrı kendisine yakıştıramadım.
Ardından Türk hazır giyim ve perakende sektörünün geldiği noktayı anımsattı:
- Başta İtalya olmak üzere karşımızda dev markalar vardı ve yine var. Şimdiki noktaya sadece terimizi değil, tabiri caizse kanımızı akıtarak geldik. Dünyada “kan pahasına” rekabet var. Bu rekabet iç pazarımızda da yaşanıyor.
Dünya devi markaların karşısında aynı koşullarda rekabet etme çabasının gereğini ortaya koydu:
- İçerden veya ithal tedarikle, maliyeti en uygun koşullara çekmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ayrıca, perakende sektörümüzün ulaştığı güzel noktayı herkes görüyor. Ülkemizin büyümesine el birliğiyle katkı yapıyoruz. İstihdam kapısı açıyoruz.
Tam bu sırada Mudo’dan örnek verdi:
- Bugün Mudo’da 2 bin kişi çalışıyor. Nereden nereye geldik. Her neyse, şimdi Mudo’yu konuşmak için aramadım.
Uzakdoğu’dan kumaş ve hazır giyime getirilen yüzde 20-30 ek vergiye güreş benzetmesi yaptı:
- Mindere çıkmış, ülkemizin göğsünü kabartacak sonuç almak üzere güreşiyoruz. Birileri belimize bağladığı kemerle bizi geri çekmeye çalışıyor. Bu yanlış hesap Bağdat’tan değil, daha yakın bir yerlerden döner diye bekliyorum.
Taviloğlu, telefonu kapatırken şu çağrıyı yaptı:
- Bırakalım tartışmayı. Kimse önümüzü kesmesin. Ülkemizi hep birlikte uçuralım.
Vergi rekortmenlerini neden erken açıklamak istemediğimi anlayın
MALATYA’de ERTV Genel Yayın Yönetmeni ve DHA Temsilcisi Mikail Pelit’in yanına giderken İstanbul Vergi Dairesi Başkanı Mehmet Koç aradı:
- Siz bana, “Vergi rekortmenlerini açıklamakta geç kalıyorsunuz” demiştiniz. Bakın bugün 20 Nisan 2011. Bugün itibariyle Türkiye’nin vergi rekortmeni değişti. İsmini açıklamak istemeyen bir mükellefimiz 23 milyon liralık gelir vergisi tahakkukuyla Sayın Rahmi Koç’u geride bıraktı ve birinci oldu.
- Bugüne kalmasının nedeni ne?
- Çünkü, bu tarihe kadar ek beyanlar olabiliyor. Bu yüzden beklemek gerekiyor.
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak’la birlikte Mehmet Koç’u ziyarete gitmiş, o sırada kendisinden bilgi akışının daha açık olması konusunda yardım istemiştik. Vergi rekortmenlerini açıklamakta geç kaldığını o zaman söylemiştik:
- Tam, “Ben demiştim” noktasına geldik. Neden bu konuda böylesine titizlendiğim son örnekle daha iyi anlaşılır sanırım.
- Peki kim bu ismini açıklamayan mükellef? Dışarda yerleşik biri mi? Özel bir durumu mu var?
- Mükellefi biz gayet iyi tanıyoruz. Saygın bir işadamımız. Ancak, adını kendisi açıklamak istemedi.
- Sayın Başkan, bir mükellef, hem de rekor düzeydeki vergisinden neden utanır? Niye kendisini gizlemek ister?
- Ona “utanmak” demek pek doğru olmaz sanırım. Böyle bir hakkı var, biz de isteklerine uyuyoruz.
- İsmini açıklamak istemeyen mükellef sayısında artış var sanki...
- O tür bir karşılaştırma yapmadık.
- Gelir İdaresi Başkanlığı ilk listeyi açıkladığında 21 mükellefin adı gizli tutulmuştu. Şimdi sizin yeni eklediklerinizle bu sayı 24’ü buldu sanırım.
- Dediğim gibi, o ayrıntıya bakmadım...
Gerçekten de merak ediyorum... Bir mükellef, gelir vergisinde Türkiye’de ilk 100 mükellef arasına girecek kadar beyanda bulunmasına rağmen neden kendini gizlemek ister...
Aralarından biri bunu açıklayabilir mi?
Paylaş