Hollanda, şirketlerimizi ‘üs’ kurmaya çağırıyor, schengen vizesini kapıda tanımıyor

BEYOĞLU’nda yıllardır önünden geçtiğim tarihi Hollanda Başkansolosluğu binasına salı sabahı ilk kez girdim. Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Onno Kervers ve Hollanda Dış Yatırım Ajansı Türkiye Direktörü Deniz Mısır’ın bize anlatacakları vardı.

Söze Başkonsolos Onno Kervers girdi:
- Hollanda-Türkiye ilişkileri 400 yıl öncesine uzanır. Son yıllarda Brezilya, Rusya, Endonezya ve Çin, “BRIC” ülkeleri olarak tanımlanır, yatırımcılar oralara odaklanır. Hollanda için “B”nin, yani Brezilya’nın yerine Türkiye’nin “T”si vardır.
Kervers, “B”nin yerine neden “T”yi koyduklarını da şöyle açıkladı:
- Brezilya bize uzak. Türkiye daha yakın.
Ardından Hollanda’daki Türkler’e dikkat çekti:
- Şu anda Hollanda’da 400 bin Türk yaşıyor. Türkler işçi olarak geldi, şimdi 3’üncü jenerasyonları yetişti. Ekonomimizde giderek daha aktif oluyorlar.
Sonra, Hollanda-Türkiye ticaretinin büyüklüğünü aktardı:
- 2001-2008 döneminde aramızdaki ticaret 2 milyar Euro’dan 6 milyar Euro’ya çıktı.
Derken sözü yanındaki Hollanda Dış Yatırım Ajansı Türkiye Direktörü Deniz Mısır’a bıraktı:
- Hollanda Dış Yatırım Ajansı’nın dünyada 19 ofisi var. Bunlardan biri de İstanbul’da. Buradaki ofisimiz 2009 Ekim’inde açıldı.
Deniz Mısır, Hollanda’nın Avrupa’da “rahat çalışılabilecek üs” konumunda sık sık vurgu yaptı:
- Türk şirketlerinin yurt dışında 17 milyar Euro’luk sermaye yatırımı var. Bunun 5 milyar Euro’luk bölümü Hollanda’da.
Hemen örnekler de verdi:
- Efes Pilsen, Vestel, Hollanda’yı üs olarak kullanan Türk şirketleri arasında dikkati çekiyor. FİBA Grubu, aynı stratejiyi bankacılıkta izliyor.
- Türk şirketlerinin Hollanda’yı üs seçmesi ne işlerine yarıyor? Vergi avantajı mı var? Diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ne fark atıyorsunuz?
- Öncelikle “vergi cenneti” gibi algılanmak istemeyiz. Ama kurallar içinde kolaylıklar sağlıyoruz. Örneğin, holdinglere “iştirak muafiyeti” uyguluyoruz.
- Sabancı Holding’in Kordsa’sı da bir dönem Hollanda’yı üs olarak kullanıyordu. Şimdi Kordsa Global olarak Türkiye’deler. Bir sorun mu çıktı?
- Hayır. Şirket politikasında bazı değişiklikler yapıp, merkezi Türkiye’ye taşıdılar.
Başkonsolos Kervers ve Mısır, ısrarla “Türk şirketlerini bekliyoruz” mesajını verirken, iki yıl önce kızımın yaşadığı sorunu anımsadım.
- Türk şirketlerini çağırıyorsunuz ama schengen vizesinde en çok sorun sizde yaşanıyor.
Başkonsolos itiraz etti:
- Vize başvurularının yüzde 90’ını kabul ediyoruz.
Yanıtın içinde schengen bölümü yoktu, yeniden anımsattım, “Sizinle tartışmaya girmek istemem” deyip, işadamlarına sundukları kolaylığa vurgu yaptı:
- İşadamlarına “Turuncu Halı” uygulamamız var. 1-5 yıllık çok girişli vize veriyoruz.
Hollanda, örneğin Fransa’dan alınan schengen vizesini pek takmıyor ama Türk işadamları milyon Euro’ları oraya götürsün diye önlerine “Turuncu Halı” seriyor...

Kapıdan dönmesin diye Paris’e uçup, trenle Amsterdam’a geçti

HOLLANDA İstanbul Başkonsolosu Onno Kervers’e anlatmadığım schengen vizesi sorununu aktarmamda yarar var...
Kızım Sırma, iki yaz önce Amsterdam’da bir haftalık müzik eğitimine katılma planı yaptı. Amsterdam’da bir hafta kalıp, oradan da Polonya’ya geçecekti. Schengen vizesini Fransa konsolosluğundan almıştık. Gitmesine birkaç gün kala Sırma’yı arkadaşları uyardı:
- Fransa vizesiyle Hollanda’ya giremezsin. Kapıdan çevirirler.
Ben itiraz ettim:
- Olmaz öyle şey, Kapı gibi schengen vizen var.
İçim rahat etmedi, soruşturdum. Kızımın gerçekten kapıdan dönme riski vardı. Bunun üzerine Hollanda’dan da vize almak istedik, yanıtla çileden çıktım:
- Önce Fransa’dan aldığınız schengen vizesini iptal ettirin. Sonra bize gelin.
“Lanet olsun” deyip, plan değiştirdim. Sırma’yı önce Paris’e gönderdik. O dönemdeki Paris temsilcimiz Muammer Elveren’den yardım istedim. Sırma, Paris’te 4-5 saat kalıp, oradan trenle Amsterdam’a geçti...
Schengen vizesiyle ilgili bir başka soruna da geçenlerde 1 geceliğine Bauma Fuarı için Münih’e gittiğimde tanık oldum.
Almanya’da polisler yolcuyu körük başında karşılıyor, ön kontrol yapıyor. Son gittiğimizde Münih’te de aynı şey oldu... Milliyet’ten bir arkadaşımız, tüm uçak boşalıncaya kadar bekletildi. Polis yine schengen vizesine takılmıştı:
- Neden vizeyi Fransa’dan aldınız?
- Bakın, bu vizeyle daha önce Fransa’ya girdim. Şimdi de buraya geldim. Bir gece kalıp, döneceğim.
Münih’teki polisin anlamsız takıntısı yüzünden tüm uçağın boşalmasını beklemiş olduk...
Böyle olayları görüp, yaşadıkça, “Schengen ülkeleri neden birbirine güvenmiyor?” diyorum.
Mantıklı bir açıklaması var mı?
Yazarın Tüm Yazıları