Paylaş
- Biz 4 ortak 1991’de Arena’yı kurarken hiç kendi paramızı koymadık. Baştan beri hedefimiz, değer yaratıp, şirketi satmaktı.
- Kendi paranızı ortaya koymadan nasıl yola çıkabildiniz.
- Ortaklarımızın 1990’da kurdukları Karma’nın itibar ve ilişkilerini kullandık.
- Cironuz ne düzeyde?
- En yüksek ciroya 535 milyon dolarla 2007’de ulaştık. 2008’de 480 milyon dolara indi. 2009’da 450 milyon dolarda kaldı. Bu yıl 480-490 milyon dolar bekliyoruz.
İzi Kohen, AK Parti’yle ilgili kapatma davasının gündeme geldiği günleri “krizin ilk işareti” saydıklarını vurguladı:
- Hemen küçülme kararı aldık. Bilançomuzu yüzde 40 küçülttük. 310 personelden 235’e indik. Kriz, verimliliği artırmada fırsat oldu.
- Arena’nın yüzde 49.4 hissesini Hintli Redington’a satma işi nasıl gelişti? Neden yüzde 49.4?
Genel Müdür Yardımcısı Serkan Çelik yanıtladı:
- Şirketimizin halka açıklık oranı yüzde 48’di. Masaya ilk oturduğumuzda büyük ortaklarımız yüzde 52’nin tümünü satıp çıkmayı istedi. 80 milyon dolarlık toplam fiyat üzerinde durduk, 77 milyon dolara indik.
- Hintliler sonra yüzde 52’den vaz mı geçti?
- Türkiye pazarına girmek üzere ayırdıkları kaynak fazla değildi.
- 3-4 puan mı fazla geldi onlara?
İzi Kohen devreye girdi:
- Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) kurallarına göre, hisse satışı yüzde 50’yi bulduğu anda küçük hissedarlara çağrı yapma zorunluluğu devreye giriyor. Bu durumda Redington’un Arena’yı almak için ayırdığı kaynağın 77 milyon dolar olması gerekecekti.
- Yani, çağrı zorunluluğundan kaçmak için mi satış oranını yüzde 49.4’te tuttunuz?
- Evet...
- Redington’la anlaşmayı
anons ettikten sonra elinizdeki bazı hisseleri neden düşük fiyata İMKB’de sattınız?
- Ben ve ekibim, satış sonrasında 3 yıl boyunca Arena’da çalışmayı sürdüreceğiz. Elimdeki hisseleri satmazsam, Redington’un aldığı oran yüzde 50’ye çıkacaktı. Yani, çağrı gündeme gelecekti.
- Sizin elinizde kalan hisselerin onlarla ne ilgisi var?
- Çalışmayı sürdüreceğim için, “birlikte hareket eden hisseler” şeklinde işlem görecekti.
- Eşiniz Ebru Kohen neden sattı?
- Aynı gerekçeyle...
Dünyada 3 milyar dolar cirosu olan Redington, Türkiye’de 500 milyon dolara yakın cirosu olan bir şirketi almaya kalkıyor, ilk işi “Küçük hissedara çağrıya yanaşmam” tavrını ortaya koymak oluyor...
Hisseleri satan taraf da, ince ayar çekerek “çağrıdan kaçış” formülünü devreye sokuyor...
Bu durum küçük hissedarınızı üzmez mi?
77 milyon dolara inen fiyat 86’ya nasıl çıktı
ARENA Bilgisayar Genel Müdür Yardımcısı ve CFO’su Serkan Çelik’e şirketin toplam değerindeki değişikliği sordum:
- Hintli Redington, şirketinizin yüzde 52’sini alsa, toplam satış değeri 77 milyon dolar olacaktı. Sonradan 86 milyon dolarlık toplam değer nereden çıktı?
- Onlar yüzde 49.4’te kalmaya karar verince, biz de fiyatı 86 milyon dolara yükselttik.
- Onlara, “küçük hissedara çağrı yapılmayacak, sınırda kalmak içimize sinmez” diyemediniz mi?
- Önümüzde iki seçenek vardı. Ya yüzde 49.4’ü satacaktık, ya da onlar alımdan vazgeçecekti.
- Şu anda halka açıklık oranınız nedir?
- İzi Bey’in yaptığı satışlarla halka
açıklık oranı yüzde 50’yi aştı.
Hintli Redington, “çağrı” yerine “çoğunluğu” küçük hissedara bırakmayı yeğlemiş oldu...
Bakalım bu stratejinin altından neler çıkacak?
Daha sonra yüzde 50’yi bulursa yine çağrı var
ARENA Bilgisayar Genel Müdürü İzi Kohen, “çağrıdan kaçış”ı anlatırken, sonrası kafama takıldı:
- Şimdi siz Arena’nın yüzde 49.4’ünü Redington’a vereceksiniz, “çağrı”dan kurtulacak. Sonra İMKB’den alımlarla hisse oranı artarsa ne olacak?
- Yüzde 50’yi bulduğu an yine küçük hissedara çağrı gündeme gelecek.
- Gelecekte hisse oranını yükseltme planları var mı?
- Pazarın durumuna bağlı. Belki de ilerde şirketin hisselerini toplayıp, İMKB’den bile çekerler...
- Bunu dile getirdiler mi?
Serkan Çelik yanıtladı:
- Bu konudaki mevzuatı sordular, anlattık.
Arena’da “ilginç” bir satış operasyonu yürüyor... Alan da, satan da “ince planlar” yapıyor...
Tüm bunları yakından izlemek, küçük hissedarı korumak da SPK’ya düşüyor...
‘Söz’den sedyeyle çıktığını unutamam
CUMA günü Hürriyet’in “Geleceğe Bakış” toplantısındayken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden mesaj geldi:
- Deniz Som’u kaybettik.
O an 1987 yılı sonbaharını anımsadım. Dinç Bilgin ve Ercan Arıklı, birlikte gazete yapmaya karar vermiş, bunun için de Umur Talu ile Mehmet Yaşin’in başını çektiği bir ekibi transfer etmişti.
Söz Gazetesi’nin doğum sancısını 6 ay boyunca çeken ekibin içinde ben de vardım. İlk sayıyı hazırladığımız gece Dinç Bilgin, gazeteyi beğenmedi, o dönemde Sabah Gazetesi’nin başında bulunan Zafer Mutlu ve ekibini gönderdi. Umur Talu, Mehmet Yaşin, Ergun Babahan, Murat Köprü, Deniz Som, Erhan Key, Reha Öz ve ben, anında ayrılmaya karar verdik, künyeden de isimlerimizin çıkarılmasını istedik.
Künyenin yer aldığı sayfanın pikaj masasında tartışma yaşandı. Künyeyle o anda oynamak istemeyenler vardı. Deniz Som künyeyi söktü, bir kenara koyacakken elinden düştü. Künyeyi yerden almak için eğildi, iki büklüm kaldı. Fıtığı Deniz’i zorlamıştı. Ambulans geldi, Deniz’i iki büklüm haliyle sedyeye koyup, Söz Gazetesi’nden çıkardılar. Biz de bir süre toparlanıp, ayrıldık... Söz macerası bizim için bitti...
Deniz’i son yolculuğuna uğurlarken iki büklüm hali gözümün önündeydi.
Nur içinde yat Deniz Som...
Paylaş