Fehmi Koru, Ahmet Ertürk’ü okusaydı Yimpaş’ta batmazdı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk’le bir başka konuyu konuşurken, Yimpaş tartışmasıyla ilgili izlenimini sordum: "Ben Yimpaş gibi modellerin yürümeyeceğini 1997’de Yeni Şafak’ta yazdığım makalede anlatmıştım."
Ertük, geçmişte Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) da görev yaptı. SPK’daki çalışmalarından dolayı Yimpaş, Kombassan, Endüstri Holding gibi modelleri çok daha yakından biliyor.
Ahmet Ertürk, Yimpaş benzeri yapılanmaları 19 Şubat 1997’de Yeni Şafak Gazetesi’ndeki, "Yeni Modeller, Artan Sorumluluklar" başlıklı yazısında irdelemiş.
Ertürk, yazıya şöyle girmiş: "1960’lı yılların sonlarında başlayıp, 1970’li yıllarda devam eden, küçük sermayelerin bazı müteşebbis gruplar tarafından organize edilip biraraya getirilmesiyle oluşan ’çok ortaklı şirket’ modelinin yeni versiyonları ile karşı karşıyayız."
Ertürk, önce geçmişteki "çok ortaklı şirket" modeli "büyüsü"nün uzun sürmediğini vurgulamış: "Anadolu’daki yerel insiyatiflerin mobilize ettiği mahalli tasarruflar ile Almanya, Fransa gibi ülkelerde çalışan hemşeri işçilerin döviz birikimlerinden beslenen orta veya küçük ölçekli sınai tesisler ya yarım kaldı, ya işletmeye geçemedi, işletmeye geçenler büyük zararlarla karşılaştı."
Ahmet Ertürk, sonra da 1990’lı yılların ikinci yarısına doğru Yozgat, Konya ve Çorum gibi illerde başlayan yeni tip çok ortaklı şirketlere eğilmiş. Yazısının bir bölümünde bizim "İslami Holdingler" diye tanımladığımız modele nispeten şans tanımış. İşe üstesinden gelinemeyecek sanayi yatırımlarıyla başlamak yerine, ticaret ve hizmet sektörüne yönelmelerini "avantaj" olarak görmüş.
Sonra da "İslami Holdingler"i fiktif (gerçekçi olmayan) dönemsel sonuçlar çıkarmamaları konusunda uyarmış: "Reel olmayan kárların hesaben dağıtılması durumu, finansal açıdan sürdürülebilir değildir. Ancak, nakit girişlerinin sürekliliği, zaman içinde yüksek kár marjlarının yakalanabilmesi, sürdürülebilirliği mümkün kılabilir."
Aslında Ahmet Ertürk, bu cümlelerle "İslami Holdingler"in saadet zinciri mantığıyla çalıştığına ve risklerine dikkat çekmiş: "Yeni modelin ahlaki ve mali risk taşıdığı izlenimi yaygın."
Ertürk’ün makalesini okurken, Yeni Şafak’ın Genel Yayın Danışmanı ve Yazarı, AKP’nin "akıl hocalarından" Fehmi Koru’nun, "Yimpaş mağduruyum" itirafını gördüm.
Gerçi makalenin yayınlandığı tarih, Koru’nun Yeni Şafak günlerine denk düşmüyor ama yine de "Fehmi Koru, Ahmet Ertürk’ün yazısını okusa, belki de Yimpaş’a para yatırmazdı" diye düşündüm...
Koru, "Faiz haram" diyenler için "faizsiz banka"lar dururken Yimpaş’a "yüksek kár vaadi" büyüsüyle gitmiş olsa gerek...
İnsanları camilerde, "Faize para yatıran Kabe yolunda annesiyle zina yapmış sayılır" diyerek kandırsalar da, "yüksek gelir, yüksek risk" kuralı asla değişmiyor...
Fehmi Koru’ya geçmiş olsun...
Robot Asimo’nun eli yerli Linea’dan daha mı kıymetli
İSTANBUL Auto Show’da turlarken, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç’un katıldığı törenle dünya vitrinine ilk kez çıkan Linea’nın bulunduğu Tofaş-Fiat standına bir kez daha uğradım.
Fiat’ın yeni modeli Linea, Tofaş’ın Bursa’daki tesislerinde, Türk mühendisinin, işçisinin emeğiyle üretiliyor, 2007 ortasından itibaren pazara sunulacak.
Otomobil Distribütörleri Derneği (ODD) Başkanı Yüksel Mermer’e ve CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem’e sordum. Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetin ilgili bakanlarına davetiye göndermişler. Ama Erdoğan ve bakanları, ilk kez Uluslararası Motorlu Taşıt Üreticileri Derneği’nin (OICA) dünya listesine giren Auto Show’u önemsemedi. Oysa Erdoğan, önceki fuara uğramış, Honda’nın Robot Asimo’sunun elini tutmuştu.
Erdoğan, Yimpaş haberlerini yazan, yorumları yapan gazetecilere yanıt vereceğine, medya patronlarına yükleniyor. Sinirlenip gözü karardığı için de, "Türkiye’nin gururu" Linea’nın dünya vitrinine çıktığı an direksiyonuna oturup, gururu paylaşmayı düşünmüyor. Fırsatı kaçırıyor.
Acaba Erdoğan için Robot Asimo’nun eli, Fiat Linea’nın direksiyonundan daha mı kıymetli?
Moralimiz düzelsin diye hemen fabrikaya iniyoruz
2001 krizinin Türkiye’ye darbesini yeni indirdiği günler... Dolar fırlıyor, gecelik faizler 10 bini aşıyor, borsa dibe çakılıyor... Türkiye günden güne yoksullaşıyor...
O günlerde Zorlu Grubu’nun patronu Ahmet Nazif Zorlu, Manisa’daki Vestel City’de kurmaylarıyla toplantıda... Reuters’den piyasadaki olumsuz hareketleri izledikçe, Zorlu’nun sıkıntısı artıyor. "Dibe vurmuşluk" havasını dağıtmak Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül’e düşüyor: "Ahmet Bey, birlikte üretim bantlarını dolaşalım."
Üretim çarkının herşeye rağmen döndüğünü görmek, fabrikanın havasını solumak Zorlu ve ekibine iyi geliyor... Üzerlerindeki karamsar havayı dağıtmış olarak toplantıya dönüyorlar...
Yüngül, sıkıntılı günlerinde arada fabrikaya "moral düzeltme turu" yaptıklarını vurguluyor...
Turgut Dinsel önayak oldu, 500 bin metrekare kapalı alana yayılan, 8 ayrı fabrikadan oluşan ve 13 bin kişiyi istihdam eden Vestel City’yi yeniden dolaştım, aynı etkiyi hissettim...