Fat Duck’ın şarap uzmanı Türk tavsiye etti, üç kasa Kayra Imperial satıldı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
TABANLIOĞLU Mimarlık’ın "İstanbul ve Ötesi" başlıklı sergisi için Londra’ya gittiğimizde Milliyet yazarı Güneri Cıvaoğlu’nun ilk işi, dünyanın önde gelen iki restoranından biri sayılan "Fat Duck"ta yer ayırtmak oldu.
ABD’den başlayıp, Avrupa ve dünyayı saran, İngiltere’ye son 60-70 yılın en zor günlerini yaşatan krize karşın "Fat Duck"ta yer bulabilmek için birkaç ay önceden başvurmak gerekiyordu. Cıvaoğlu’na yine de 4 kişilik yer bulundu.
Restoran, rezervasyon yaparken, anında kredi kartı numarasını istedi ve hemen uyardı: "Bizde rezervasyon iptali için 48 saat önceden haberdar olmamız gerekiyor. Eğer 48 saatten daha az bir süre kala rezervasyonu iptal ederseniz, o zaman kişi başı 80 poundu kartınızdan tahsil ederiz."
Güneri Cıvaoğlu, Londra’daki aile dostlarıyla birlikte restorana gitti. Oradan da doğrudan havaalanına geldi. Uçakta ilk bilgiyi paylaştı:
- Fat Duck’ın ’sommelier’i (şarap uzmanı) Adana doğumlu bir Türk çıktı. Adı İsa Bal. Kendisi Antalya Turizm Yüksek Okulu’nu bitirmiş. Almanya’da Baden Baden’deki en iyi restoranlarda çalışmış. London School of Economics’te (LSE) lisansüstü eğitim almış. O sıralarda da şarap şertifika programlarına katılmış.
Güneri Cıvaoğlu, geçen pazar günü İsa Bal’ı Milliyet’te köşesine konuk etti, öyküsünü anlattı. Bu öyküyü geçen akşam Mey İçki’nin CEO’su Galip Yorgancıoğlu’na aktardım. Yorgancıoğlu, İsa Bal’ı yakından tanıyormuş. Bal, Mey İçki’nin şaraplarının şemsiye markası Kayra adına İstanbul Beyoğlu’nda kurulan Şarap Akademisi’nde ders de vermiş.
Yorgancıoğlu, Bal’ın Fat Duck’daki görevinin etkisine kendileri açısından örnek verdi: "En pahalı şarabımız Kayra Imperial’ın Londra’da satışa sunulduğu üç restoran arasında Fat Duck da var. İsa Bal’ın tavsiyelerinin de etkisiyle Fat Duck’ta bugüne kadar 3 kasa Kayra Imperial satışı gerçekleşti."
Mey İçki, Kayra Imperial’ı, "en iyisinin en iyisi" şeklinde tanımlıyor, Yorgancıoğlu da bunun anlamını şöyle açıklıyor: "Şarap uzmanımız bekleyen fıçılarımız içinden ’en iyisinin en iyisi’ diyebileceklerimizi ayırıyor. Örneğin, geçen yıl Denizli’de yetişen Shriaz üzümlerinden elde ettiğimiz fıçılardan 6 bin şişe Kayra Imperial çıktı. 3 bin şişesini yurt dışına gönderdik. 3 bin şişesini de iç piyasada pazarladık."
İsa Bal, elbette görevini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor, çalıştığı restorandaki tüm şarapları anlatıyor...
Yine de onu "Türk şarabının İngiltere’deki elçisi" gibi görmek gerekiyor...
Üç kasa Kayra Imperial da bu kanıyı güçlendiriyor...
İstanbul’daki Hakkasan’ı keşke biz işletseydik
TABANLIOĞLU Mimarlık’ın organizasyonuyla Londra’ya gittiğimde Fransa’da Dice Kayek markasını yaratan iki kız kardeşten Ayşe Ege ve ddf’in ortağı Prof. Esra Ekmekçi’yle birlikte Londra’da Hakkasan adlı restoranı yaratan Alan Yau’nın Türk eşi Jale Erentok’a uğradık.
Jale Erentok o sırada Soho’daki ’Princi’ adlı İtalyan fast food restoranındaydı. Restorana uğradığımızda saat 14.00-15.00 gibiydi. Restoran çok da kalabalıktı.
Jale Erentok’a sordum:
- Kriz işlerinizi etkiledi mi?
- Londra Hakkasan’daki işlerimizde yüzde 10 dolayında büyüme var. Doluluk çok iyi. Yeni açtığımız Çin restoranı Chacha Moon’da ise kuyruk var.
Alan Yau, aslında Londra’daki Hakkasan’ın çoğunluk hisselerini Dubaili bir yatırım grubuna sattı. Ancak, restoranın işletmesini yine kendisi yapıyor.
Jale Erentok’a, Unitim’in patronu Burç Cemiloğlu’nun 10-12 milyon dolarlık harcamayla İstanbul Kanyon’da açtığı Hakkasan’la ilgili izlenimini sordum. Fazla yoruma girmek istemedi:
- Burç Bey’e, restoranı bizim işletmemizin daha doğru olacağını söylemiştik, kabul ettiremedik. Keşke biz işletseydik.
Yarattığı markalar ve değerlerine bakıldığında Alan Yau’yu restoran işinin "dáhisi" gibi tanımlamak mümkün. Yau, önce 1992’de kurduğu Wagamama’yı, 1997’de 204 milyon dolara sattı. Londra Hakkasan ve Yauatcha’nın çoğunluk hisselerini de 60 milyon dolara devretti.
Şimdi Londra’daki Chacha Moon’da da krize rağmen kuyruk var...
DICE Kayek’i kardeşi Ece Ege’yle birlikte yaratan Ayşe Ege ve Prof. Esra Ekmekçi’yle birlikte Londra’da Avrupa’nın en büyük alışveriş merkezi Westfield’e uğradık.
Amacımız orada açılan dört Türk mağazasını, Machka, İpekyol, Desa ve So Chic’i görmekti. Londra’da yeni açılan bir alışveriş merkezine dört Türk mağazasının girmesi önemliydi. So Chic adlı takı mağazasında en çok satılan ürünler arasında telkarinin başı çektiğini öğrendik.
Mağazaları dolaşırken Ayşe Ege’ye Paris’te açtıkları Dice Kayek mağazasının durumunu sordum. Meğer bir süre önce kapatmışlar. Önümüzdeki dönemde yeniden açmayı planlıyorlarmış.
Buna karşın Ayşe-Ece Ege kardeşlerin Ayaydın Group’la birlikte yarattıkları Machka markasıyla açılan mağazaların sayısı Londra’dakiyle birlikte 8’i bulmuş.
Kimi Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in ortaya koyduğu Turquality desteğiyle, kimi kendi kendine ama sonuçta Türk markaları, artık yurt dışında, üstelik de önemli merkezlerde bayrak gösteriyor...
Krize rağmen bunu yapabilenleri desteklemek işe yarıyor...