ELDA İçecek ve Enerji, Egeli işadamlarının çok ortaklı şirketi... Şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığını Ekrem Demirtaş yürütüyor... Oğlu Egemen Demirtaş da Koordinatör olarak görev yapıyor...
"Tekel" kalkınca özel rakı üretiminde en hızlı hareket eden Elda oldu... "Efe" markasıyla başlayıp, "Çilingir", "Yeşil Rakı", "Sarı Zeybek" ve "Kara Efe"yi art arda vitrine çıkardılar... Tekel’in alkollü içecek bölümünü alan Mey İçki’nin pazarda 60 yıllık "tekel" geçmişinin avantajına rağmen, Elda İçecek piyasada "Efe"likleriyle tanındı.
Ekrem Demirtaş ve Egemen Demirtaş, bir yandan Mey, Tariş-Tat ve Burgaz gibi rakiplerinin karşısında yerini geliştirmeye çalışırken, diğer taraftan da sektörün pazarı büyütme yollarını bulması gerektiğine inanıyor.
"Efe"nin baba-oğul yöneticileri, diğer ciddi üreticiler gibi, kayıtdışı ve merdiven altı üretimden yana dertli: "Şişelerimiz, güvenlikli kapaklarımız anında kopyalanıyor. Tüketiciyi yanıltarak, bizim gibi ciddi üreticilere darbe vuruyorlar."
70’lik rakıda şişe başına 16 YTL vergi yükü var. Kayıtdışı üretim yapan bu rakamı kendi lehine kullanabiliyor. Ekrem Demirtaş, Gelir İdaresi’nin yeni bandrol uygulamasını dört gözle bekliyor: "Üretimde bandrol denetimi bir an önce devreye girmeli. Türkiye’de yıllık rakı tüketimi 40 milyon litre. Biz pazarı büyütelim derken, kayıtdışı üreticiler cirit atıyor, haksız para kazanıyor."
Elda İçecek, yılda 9 milyon litre Yunan Uzo’sunun tüketildiği Almanya’ya ihracat için yükleniyor, Kanada, ABD, Japonya hatta Yunanistan gibi pazarlara adım atıyor.
Ancak, dış pazarlarda karşılarına "isim hakkı" engeli de çıkıyor. Nitekim Almanya’da "Efe" markasının başkası adına kayıtlı olduğunu gören Elda İçecek, anlaşmayı denemiş. Olmayınca Almanya için "Enfes" markasını yaratmış.
Ekrem Demirtaş, rakı satışlarının 70’lik şişeden daha küçüklere doğru kaydığına dikkat çekiyor: "İki dublelik şişelerimiz de çok tuttu. Bu ürünümüze ’ehliyet kurtaran şişe’ diyorlar."
Ekrem Demirtaş, "çok tuttu" dese de iki dublelik şişelere büyük zincir marketlerde pek rastlanmıyor. Soruyorum, nedeni anlaşılıyor: "Bu tür küçük şişeli ürünlerde hırsızlık riski daha yüksek diye zincir marketler raflarına ’iki dublelik rakı’yı koymak istemiyor."
Elda İçecek, bir yandan rakı pazarındaki yerini daha yukarı taşımaya çalışırken, diğer taraftan da 2007’den itibaren şarap üretimine geçmeye hazırlanıyor. Elda İçecek, şarabı ortaklarının bağlarından sağlayacağı üzümlerden üretmeyi planlıyor.
Baba-oğul Demirtaş’lar, rakıdan sonra şarap üretiminde de "başarı"yı yakalayacaklarından emin görünüyor...
Bakalım şarapta da rakıda olduğu gibi "Efe"lenebilecekler mi?
30 milyon dolarlık bağ var, fidan da satacak
KAVAKLIDERE’nin Ankara, Kalecik, Kırşehir, Nevşehir, Alaşehir, Denizli ve Elazığ’da toplam 5 bin dönüm üzüm bağı var. Kavaklıdere Murahhas Azası Ali Başman’ın hesaplarına göre bağların toplam değeri 30 milyon doları buluyor.
Kavaklıdere, kurulu bağlarını Kavvin adlı şirketiyle yönetiyor. Kavvin, Alaşehir’de Türkiye’nin en büyük fidan yetiştirme kapasitesini elinde bulunduruyor. Bugüne kadar yetiştirdikleri fidanları kendi bağlarını büyütmede kullanan Kavvin, önümüzdeki sezondan itibaren piyasaya da üzüm fidanı pazarlamayı planlıyor.
Başman, Türkiye’nin bağ alanlarıyla dünya 5’incisi olmasına rağmen, üzümlerin sadece yüzde 4’ünün şarap üretimine yönelmesine üzülüyor: "Şarabın anavatanı Anadolu ama dünyada bizi bilen yok gibi. Oysa şarap üretim geçmişi 30 yıl olan Avustralya, şarapta dünya dördüncüsü durumunda."
Başman, Türk şarabını yeniden dünyaya duyurmak için sektör temsilcilerine sesleniyor: "Yurtdışında birbirimizin bacağından çekmeyi bırakalım, ’Anadolu koalisyonu’ kuralım."
Babamın senden başka karısı da var anne
TURCAS Petrol, geçen akşam Socar’la rafineri projelerini, enerjide yeni planlarını açıkladı. Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy’un yanında oğlu Batu Aksoy, kızı Banu Aksoy Tarakçıoğlu ile şirketin yeni yönetim kurulu üyeleri Süreyya Serdengeçti ve İlhan Nebioğlu da vardı.
Erdal Aksoy, sözü birara "isim-soyadı benzerliği"ne getirdi: "Bana ’Bankacı Erol Aksoy’un kardeşi misin?’ diye sorarlar. Bazen ’evet’ deyip geçerim. Oysa sadece soyadı benzerliğimiz var."
Erdal Aksoy, daha sonra hepimizi güldüren bir olayı anlattı: "Kardeşim Atilla Aksoy’un matbaası var, reklam sektörüyle içiçe. Oğlunun öğretmeni bir gün öğrencilere ’kendinizi tanıtın’ demiş. Öğrenciler babalarının, annelerinin ne iş yaptığını bir bir saymış. Çocuklardan biri ’Babamın adı Atilla Aksoy, reklam sektöründe çalışıyor’ demiş. Yeğenim bunu duyunca çok şaşırmış. Kendi babasının adı da Atilla Aksoy, sınıfta ilk kez karşılaştığı çocuğun da babası Atilla Aksoy... Üstelik işleri de aynı. Yeğenim eve döndüğünde, ’Anne, babamın senden başka karısı da var’ demiş."
Bu tür benzerlikler fıkra gibi işler açıyor insanın başına...