Paylaş
Arkadaşları merakla dosyaya baktı, onlar sormadan anlattı:
- Boş oturacağıma ehliyet almaya karar verdim.
Arkadaşları dalga geçti:
- Araban yok, ehliyeti ne yapacaksın.
Adnan Başdemir, alay edilmesini sineye çekti:
- Şu anda araba sahibi olmak bize çok uzak ihtimal ama yine de ehliyet alacağım.
O anda liseyi bitirdiği gün babasının söylediği sözü anımsadı:
- Benden bu kadar. Sizi daha fazla okutacak gücüm yok...
Babası aynı sözü daha önce abisi Mustafa Başdemir’e de söylemişti. Abisi itiraz etmişti:
- Pes etmek yok. Daha ileri gitmeliyiz...
Abisi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne devam ederken Adnan Başdemir de Hukuk Fakültesi’ni kazandı:
- Üniversite yıllarımızda önce bir çay ocağında çalışmaya başladık. Sonra kendi çay ocağımızı açtık. Derken oto lastiği, akü satışına girdik.
1970’li yılların ortalarına uzanan iş hayatlarında tekstil sektörü, otomotiv bayiliği derken işleri büyüdü. Oğlu Selim Başdemir, yeğeni Özkan Başdemir başta olmak üzere zamanla ailenin ikinci kuşağı da şirketlerde görev aldı. İşlerine araç kiralamayı da eklediler.
Ailenin ikinci kuşağı, araç kiralama işinde dünyanın önde gelen ABD’li şirketi Enterprise ile bağlantı kurdu. Türkiye, Türki Cumhuriyetler ve Irak Temsilciliğini almak üzere birlikte ABD’ye gittiler. Enterprise’ın patronu ailenin temsilcisi, şirketi anlatırken araç sayısına işaret etti:
- 85 ülkede, 9 bin noktada 1.7 milyon araçla hizmet veriyoruz. Yıllık araç alımımız 1.1 milyon adeti buluyor.
Adnan Başdemir, içinden dua etti:
- Allahım, inşallah bizim araç sayımızı sormaz. Yoksa mahcup olurum.
Adnan Başdemir, ehliyet ve araç sayısıyla ilgili öyküsünü Enterprise Türkiye’nin ikinci yılını kutladıkları buluşmada anlatıp, ekledi:
- 1970’lerin başında ehliyet dosyası aldığımda arkadaşlarım bana gülmekte haklıydı. Gerçekten araba almak o günlerde bizim için çok uzak ihtimaldi. Bugün 6 bine yakın kiralanabilir araç filosuna sahibiz.
Savaşların olmadığı, terörün bittiği, başarı öykülerinin bollaştığı iyi bir yıl diliyorum...
HAMİTABAT KÖYÜ’NE 40 MİLYON LİRA YATIRDI
LÜLEBURGAZ’ın Hamitabat Köyü’ndeki Arcadia Bağları’nı babası Özcan Arca’yla Fransız Önolog Prof. Alain Carbonneau’nun rehberliğinde 10 yıl önce kuran Zeynep Arca Şallıel, bağın içindeki otelde konaklayan Fransız çifti işaret etti:
- Fransa’dan bir turizm kanalı benimle röportaj yapmıştı. O röportajı izleyip internetten oteli, bağı inceleyip gelmişler.
Özcan Arca, araya girip son dönemlerde Türk şarap üreticileri olarak yurt dışında tanıtım ve pazarlamaya ağırlık verdiklerini belirtti:
- İngiltere’de ortak dağıtım şirketi kurduk. O şirketin çabalarıyla İngiltere’de etnik olmayan restoranlara da girmeye başladık.
Daha sonra sadece 400 dönüme yakın bölümünde bağ, şaraphane ve otel bulunan 2 bin dönümlük araziyi gezdik, Özcan Arca kaba inşaatı süren bir evi gösterdi:
- Bağ ve çiftlik evleri planlıyorum. Bir kısmı hazır bağ, bir bölümü de meyve bahçesi içinde olacak. Onları bağ veya meyve bahçesi sahibi olmak isteyenlere pazarlamayı düşünüyorum.
Hamitabat’a yaptığı yatırımın boyutunu sordum, paylaştı:
- 40 milyon lirayı buldu...
ŞARABI SUSUZ İÇMEK BARBARLIK SAYILIRMIŞ
BİR Ankara seyahatim sırasında Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’ni Müdür Nazan Gezer eşliğinde gezdim. Yüksel Erimtan’ın yıllardır topladığı eserlerin sergilendiği müzede M.Ö. 8. yüzyıla, Geç Geometrik Döneme ait, Batı Anadolu’da bulunmuş bir “Şarap Karıştırma Çanağı”nı anlatan yazı dikkatimi çekti:
- Eski Yunanlılar şarabı belli bir oranda su ile karıştırarak içerlerdi. Böylece şarap hafiflerdi. Su oranına misafirler kendileri karar verirlerdi. Su karıştırılmamış şarap içmek medeniyetsizlik, hatta barbarlık olarak görülürdü.
Paylaş