Paylaş
- Fransa’da ‘Türk Mevsimi’ olacak. Paris Fashion Week’e de denk getirip iyi bir defileyle vitrine çıkalım.
Ece Ege, hemen yeni tasarımlar için kolları sıvadı, ekibiyle birlikte çalışmaya başladı. Ayşe Ege de, 4 yılda 8 defilede destek aldıkları Turquality için dosyayı hazırladı.
Turquality, dış ticaretten sorumlu Devlet eski Bakanı Kürşad Tüzmen’in öncülüğünde devreye alınan “marka destek programı”ydı. Turquality etiketini taşımaya hak kazananlar, yurt dışındaki fuarlarda, defilelerde bu kaynaktan destek görebiliyor.
Ece Ege, yeni seriyi tasarlarken düşündü:
- 2009 yazında Fransa’da “Türk Mevsimi” başlıyor. Ayrıca Paris Fashion Week var. İstanbul’un “2010 Avrupa Kültür Başkenti” olduğunu da unutmamak gerek. Öyleyse 2010 İlkbahar-Yaz için “İstanbul Contrast”la vitrine çıkmalıyız.
Ece Ege ve ekibi heyecanla çalışırken, Ayşe Ege de Turquality’den her zamanki gibi destek almak için girişimlerde bulundu. Ancak, bu kez gelen işaretler pek de olumlu değildi:
- Ece, Turquality’den destek gelmeyebilir. Defilenin yükü bizi aşar. Başka formül bulalım.
Bu haber Ece Ege ve ekibinin moralini bozdu. Yine de bir çıkış yolu olmalıydı. 18-20 parçalık “İstanbul Contrast” serisi kendini göstermeye başlamış, işi bilen arkadaşları ısrar etmişti:
- Atölyenin bahçesinde bile olsa sergileyin, moda otoriteleri bu ürünleri görsün.
Formül böylece bulundu. Defile yerine daha hesaplı olabilecek sergiyi denemekte yarar vardı. Ayşe Ege bunun üzerine uygun salon arayışına girişti. Ritz Paris’in Türk Genel Müdürü Ömer Acar’ı aradı:
- Salon konusunda bize yardımcı olabilir misin?
- Kapımız her zaman size açık. Elimden geleni yaparım.
Turquality’den umudunu kesen Ayşe Ege, ihracatçı birlikleri ile Uludağ İçecek’in Genel Müdür Yardımcısı Ömer Kızıl’dan yardım istedi. Ege kardeşler çocukluk arkadaşları Ömer Kızıl’ın isteğiyle Uludağ Maden Suyu için Dice Kayek imzasıyla özel şişe tasarlamıştı. Kızıl’ın yanıtı belliydi:
- Her zaman yanınızdayım.
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ile İstanbul Tekstil Hammadeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle de az da olsa “destek” onayını verdi.
3 Ekim 2009 cumartesi günü Paris’teki Ritz Bar, saat 11.00’den 18.30’a kadar dolup taştı. Le Figaro’dan Financial Times’a birçok yayın organından 150 dolayında medya mensubu ve moda otoritesi “İstanbul Contrast”ı inceledi. Ayşe-Ece Ege, tek tek anlattı:
- Şu gördüğünüz etek Ayasofya’yı, karşıdaki elbise İstanbul’un güvercinlerinin kanatlarını yansıtıyor. Yandakinde “Kaşıkçı Elması”ndan esintiler var.
Dice Kayek, Hüseyin Çağlayan ve Atıl Kutoğlu gibi isimler bugüne kadar Turquality kapsamında desteklendi. Onlar da hakkını verdi...
Son adımda Dice Kayek’e Turquality’den neden destek verilmediğini İsmail Gülle’ye yorumlattım:
- “Bugüne kadar destekledik, kendi ayaklarının üzerinde dursunlar” şeklinde düşünülmüş olabilir...
Global krizde dünya moda devlerinin karşısına “kendi ayağının üzerinde” dikilmek o kadar kolay mı?
İstanbul için tanıtım fırsatı da yarattılar
DİCE Kayek’in tasarımcısı Ece Ege, “İstanbul Contrast”ı planlarken, İstanbul’dan çeşitli görüntüleri kafasında canlandırmış...
Sonra Topkapı Sarayı’nın hazine bölümünden Galata Kulesi’ne, Ayasofya’dan Boğaz’da uçuşan martılara kadar yeniden gözlem yapmış.
“İstanbul Contrast” sergisinden iki gün önce Uludağ İçecek Genel Müdür Yardımcısı Ömer Kızıl’ı aramış:
- Paris’e gelirken benim için bir paket taşır mısın?
Ömer Kızıl, Paris uçağına elinde tablo benzeri bir paketle bindi. Gece otele vardığında da tabloyu Ece Ege adına resepsiyona teslim etti. Paketin sırrı, Ritz Bar’daki sergi gününde anlaşıldı. Paketteki İstanbul fotoğrafları tek tek elbiselerin yanıbaşına yerleştirilmişti.
Ece Ege, her elbisenin yanındaki esinlendiği görüntüyü eline alıp, tasarımını anlattı. Böylece sergi “2010 Avrupa Kültür Başkenti” olan İstanbul için de tanıtım fırsatına dönüştü.
Ayşe Ege’ye sordum:
- Bu serginin benzerini “2010 Avrupa Kültür Başkenti” kapsamında İstanbul’da gelecek yıl gerçekleştirmeyi düşünmüyor musunuz?
- Neden olmasın? Ancak, bu konuda bizi dinleyen, yaptıklarımı inceleyen çıkar mı?
Galata Kulesi’nden Ayasofya’ya değişik çizgiler taşıyan giysiler bu kapsamda ilgi çekmez mi?
Paylaş