Paylaş
- Ya bu Helga da ne ruhsuz bir kadınmış. Ben her yeni işi bağladıktan sonra ona teşekkür anlamında gülücük gönderiyorum. Ondan buna benzer hiç tepki gelmiyor.
Babür Arslan, böyle düşünmesine rağmen Helga’ya gönderdiği maillerin yanına “gülücük” kondurmaktan hiç vazgeçmedi. Derken bir gün aynı şirketin Thomas adlı çalışanından uyarı maili aldı:
- Babür Bey, Helga ile yazışmalarınızda kendisiyle flört eder bir haliniz var. Ona sürekli gülücükler gönderiyorsunuz. Bizim için bir sakıncası yok ama şunu bilin ki Helga, bizim bilgisayar serverimizin adıdır. Yani, o gülücükleri siz bilgisayarımıza atıyorsunuz.
Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu Babür Arslan, 1989 yılında kurduğu şirketinde 3 yıl önce yaşadığı bu yazışmadan kendine büyük ders çıkardı:
- Biz de o güne kadar Excel tablolarıyla çalışıyor, mail yoluyla rezervasyon alıyorduk ve bunu büyük iş sanıyorduk. United Limosuines’in Helga’sı bizi uyandırdı. Hemen onların sistemini inceledik. Tıkır tıkır işleyen bir sistem kurmuşlardı.
Bunun üzerine dışarıdan hizmet aldığı küçük bir yazılım şirketini bünyesine kattı, onlardan Almanya’daki Helga’yla tanıdığı sistemden daha iyisini oluşturacak bir program istedi:
- 2 yıllık çalışma sonrası işimizi müthiş bir şekilde büyütmemizi de sağlayan programa ulaştık. Ben programa kızım Yudum’un adını verdim. Bizim de sistemimiz Yudum’la artık tıkır tıkır işliyor.
Çoğu Mercedes ve BMW olmak üzere 300 araçlık filo ve 250 şoförle hizmet verdiklerini belirtti:
- İstanbul Atatürk Havalimanı’nda günde 700’e varan karşılama yapıyoruz. En yoğun işimiz İstanbul’da. Ancak, Ankara, İzmir, yaz aylarında Bodrum, Antalya, Çeşme gibi tatil beldelerinde de hizmet veriyoruz.
- 250 şoför, 300 araç var ve sadece Atatürk Havalimanı’nda 700 karşılama. Üstüne bir de İstanbul trafiğinin yaşattığı sıkıntı biniyor. Nasıl yönetiyorsunuz?
- Yudum adını verdiğimiz programla sistemimiz iyi işliyor. Atatürk Havalimanı’nda 10 kişilik karşılama ekibimiz var. Onlar ellerindeki iPad’lere oteller adına karşılama notu yazarlar. Konukla buluştukları anda iPad’den onları bekleyen aracın şoförünü bilgilendirirler. Şoför, konuğu araca aldığı anda durumu yine aynı sistemle otele bildirir.
Şu ayrıntının altını çizdi:
- Gelen konuk bizi tanımaz. Kalacağı lüks otelin kendisini karşıladığını düşünür. Nitekim biz, o an hangi otelin konuğunu karşılamışsak, o otel adına hareket ederiz.
Travelium’un merkezine Çallı Gıda’nın patronu Bekir Çallı ile birlikte gittik. Babür Arslan’ın Conrad Otel’in yanındaki otoparkın içinde yer alan ofisine girdiğimde teknolojiyi iyi kullanan bir yapıyla karşılaşacağımı düşünmemiştim.
Arslan, Helga konusunu anlattığında eşi kendisiyle epey dalga geçmiş. Ancak o, “Bilgisayara gülücük göndermişim” diye moral çöküntüsü yaşamak yerine “Yudum”a sarılmış.
Özetle, Helga’ya gönderdiği gülücük, Yudum’u bulmasını sağlamış...
Araçları emekli trafik polisi denetliyor, otelde ‘concierge’ de işletiyor
BABÜR Arslan, Travelium’daki şoförlerin tümünün İngiliz Kültür Derneği sınavında geçecek derecede İngilizce bildiğini belirtti:
- Kadromuzda iki emekli trafik polisi var. Onlar hem araçlarımızı, hem de şoförleri denetler.
- Neden emekli trafik polisi?
- Onlar bu tür denetimlerde deneyimli.
Otellerin de sürekli denetim yaptığına dikkat çekti:
- Uluslararası önemli otel zincirlerinin merkezlerinden yönlendirilen özel ekipler, buradaki halkalarını denetlerken bize de geliyorlar. Kendilerini asla tanıtmadan bizden hizmet alır, sonra değerlendirme yaparlar.
Arslan, otellerle iç içe yaşamanın kendisine yarattığı bir başka işi aktardı:
- Bazı otellerin “concierge desk”ini (danışma) biz işletiyoruz. Bu işi yapan 20-25 kişilik kadromuz var.
Sadece geçen yıl 500 adet Mercedes aldım
TRAVELIUM’un CEO’su Babür Arslan, filodaki lüks araçların hepsinin kendilerine ait olduğunu vurguladı:
- Araçları sıfır alırız, 2 bin kilometreyi bulduğu anda elden çıkarırız. Yeni aldığımız araç bizde 1 ay kalır. Sonra ikinci el olarak satarız.
- Bu işten zarar etmiyor musunuz?
- Kendimize göre bir formülümüz var. Zarar etmiyoruz.
2012’de yaptığı araç alımından örnek verdi:
- Mercedes geçen yıl Türkiye’de 12 bin 500 binek araç sattı. Bunun 500’ünü ben aldım. BMW’den de bu tempoya yakın araç alımı yapıyoruz.
- Neden araçları 2 bin kilometrede elden çıkarıyorsunuz?
- Birincisi hizmet verdiğimiz önemli konukları en yeni araçla taşıma çabası. İkincisi, araç bakımıyla uğraşmak istemiyoruz.
Paylaş