RAMSTORE’un St. Petersburg’da açtığı alışveriş merkezindeki turda AKP Milletvekili Prof. Nevzat Yalçıntaş, Fethullah Hoca’nın yol göstericiliğinde dünyada sayıları 200’ü aşan okulları övünce, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç da sormuştu: "Biz üç okul açıncaya kadar göbeğimiz çatlıyor, onlar nasıl 200 okul açabiliyor."
Prof. Yalçıntaş da şu yanıtı vermişti: "Rahmi Bey, bir yerde sizin adınız geçince ona göre fiyatlar yükseliyor. Fethullah Hoca’nın yol göstericiliğiyle açılan okullar için işadamı, esnaf, tüccar fon oluşturuyor."
Ben de Yalçıntaş’la Koç arasında geçen bu diyalogu yazmıştım... Yazım üzerine, Fethullah Hoca’nın rehberliğinde yürüyen Abant Platformu’nun Genel Sekreteri Salih Yaylacı, Diyalog Avrasya Platformu Genel Sekreteri Ekrem Tufan Aytav’la birlikte gazeteye geldi. Ellerinde Prof. Toktamış Ateş, Prof. Eser Karakaş ve Prof. İlber Ortaylı’nın imzasıyla öne çıkarılan, "Barış Köprüleri - Dünyaya Açılan Türk Okulları" adlı kitap vardı.
Yaylacı ve Aytav’ın amacı, 91 ülkeye yayılan okulların, sanıldığı gibi dine dayalı eğitim vermediğini, bulundukları ülkenin eğitim sistemine uygun kaliteli öğretim yaptığını anlatmaktı. 8 - 9 yıl önce Türkmenistan’a gitmiş, oradaki Turgut Özal Lisesi’ni gezmiştim... Okullar hakkında biraz bilgim vardı. Ama Koç’un sözlerine takılmıştım: "Üç okul açıncaya kadar göbeğimiz çatlıyor, onlar nasıl 200 okul açabiliyor."
Bunun özerine Aytav söze girdi: "Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde Hocamız işadamlarımızın o bölgelere gitmesini, oralarda okullar açmasını tavsiye etti. Faaliyetler böyle başladı."
Peki ama nasıl? Kim, ne şekilde finanse etti? Paraları toplayıp, organizasyonu yürüten bir merkez var mı? Aytav, formülü ilk okulun devreye girdiği günlere dönerek açıkladı: "İlk yurt dışı okulları Azerbaycan ve Kırgızistan’da açıldı. Kırgızistan’daki okulun organizasyonunu Sakarya’daki vakıf üstlendi. Bazı işadamlarımız bölgeye gidip iş kurdu. Sakarya’daki vakıf üyeleri Bişkek’te açılan okulu finanse etti. İlk zamanlar oralara giden Türk öğretmenlerin maaşı da buralardan gönderildi."
Hepsi mi aynı formülle kuruldu? Bu kez sözü Salih Yaylacı aldı: "Güney Afrika’daki okulların kuruluşunda görevliydim. Şimdi 4 okul var. Güney Afrika’nın battaniye pazarı Türk işadamlarının elinde. Başta Sesli firması olmak üzere oradaki işadamlarımız elbirliğiyle okulların açılmasını sağladı. İlk zamanlarda Türkiye’deki vakıflar aracılığıyla organize edilen okullar, şimdi bulundukları ülkelerdeki işadamlarımızın kurdukları vakıflar kanalıyla destekleniyor."
Yaylacı, Güney Afrika’daki izlenimlerinden örnek verdi: "Biz gittiğimizde Güney Afrikalılar, ’Allah siyah, şeytan beyazdır. Beyazlar hep bizi sömürür’ derdi. Bizimle bu düşünce değişti, ’Siz çok farklı beyazsınız, çok farklı müslümansınız’ demeye başladılar. Çünkü, onlarla birlikte yemek yedik, evlerine gittik, hep birlikte olduk. Bu davranışımız onlara sıcak geldi."
Ya okulların toplam maliyeti? Yaylacı, Prof. Yalçıntaş’ın sözüne sarıldı: "Nevzat Hocamızın dediği gibi, biz çok düşük maliyetlerle, hatta bazı yerlerde ilk aşamada para bile harcamadan okulları faaliyete geçirebildik. Toplam maliyet veremeyiz. Çünkü, böyle bir rakamı kimse bilmiyor..."
91 ülkede 200’den fazla okul açıp, bilançosunu bilmemek akla yatmıyor... Çok önemli misyon üstlendiği şüphe götürmeyen bu okullara, artık "mali şeffaflık" gerekiyor, değil mi?
İyi bayramlar...
Türkiye laik cumhuriyet olmasa, okulları açamazdık
BEN Fethullah Hoca’nın önderliğinde dünyaya yayılan 200’ü aşkın okulun mali portresini sıkça sorunca, Diyalog Avrasya Platformu Genel Sekreteri Ekrem Tufan Aytav, bir işadamının şu sözünü örnek verdi: "Değirmenin suyu biziz..."
Ya okulları yöneten, yönlendiren "tek merkez" gibi bir yer var mı?
Aytav, soruya bir benzetmeyle yanıt verdi: "Ayrık otunu düşünün... Kökü nerede diye baksanız, her yerdedir. Bir noktada başlar, sonra her tarafa yayılır, bütün tarlayı kaplar. Her noktada da ayrı kökü vardır. Bizim okullar da ’genetik kopyalama’ gibidir. Çünkü, hepsinin kuruluş formülü aynıdır."
Aytav, sohbetin sonunda sözü "laik cumhuriyet"e getirdi:
"Eğer Türkiye, laik, demokratik bir cumhuriyet olmasaydı, biz dünyanın 91 ülkesinde 200’ü aşkın okulu açamazdık. Türkiye’nin laik, demokratik cumhuriyet yapısı, dünyada bizim önümüzü açan en önemli kozumuz oldu..."
91 ülke, 200’ü aşkın okul... Müthiş bir "ayrık otu"...