7 Euro’luk Türk işçisi, 27.6 Euro’luk Alman’ı sokaklara döker mi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
MAN Ticari Araçlar Grubu’nun bilanço toplantısı için şirketin Münih’teki merkezindeyiz.
MAN Ticari Araçlar Grubu Başkanı Anton Weinmann, 2005’te tarihi başarılar elde ettikleri için mutlu. Aldıkları siparişleri, ulaştıkları 7.3 milyar Euro’yu aşan ciroyu keyifle anlatıyor.
Anton Weinmann, sadece Batı Avrupa’da büyümeye odaklanmaktan vazgeçip, şirketi uluslararası boyuta ulaştıracak adımları hızlandıracaklarını vurguluyor. Weinmann’ın sunumundaki en dikkat çekici bölümlerden biri istihdam verileri oluyor.
MAN Ticari Araçlar Grubu’nun Almanya’daki çalışan sayısı 2000 yılında 25 bin 766’yken, bu sayı 2005’te 20 bin 450’ye inmiş. Aynı dönemde Almanya dışındaki çalışanlarının sayısı ise 13 bin 121’den 14 bin 24’e çıkmış. Almanya dışındaki istihdam artış hızında ilk sırayı Ankara’daki fabrika almış. MAN Türkiye’nin çalışan sayısı 2 bin 950’yi bulmuş.
Weinmann, Almanya’daki işçilik maliyetinin yüksekliğinden yakınıyor: "Avrupa’daki en yüksek işçi ücretini Almanya’da ödüyoruz, rekabet gücümüzü olumsuz etkiliyor. Rakiplerimiz Scania ve Volvo’nun işçilik gideri yüzde 20 daha az."
Weinmann, Almanya’daki MAN işçisinin saat ücretinin 27.6 Euro olduğunu vurguluyor, bu rakamın Polonya’daki fabrikada 5-6 Euro düzeyinde kaldığını belirtiyor. Bir Alman gazeteci Türkiye’deki ücret düzeyini merak ediyor, Weinmann yanıtlıyor: "Ankara’daki saat başına işçi ücretimiz 6-7 Euro."
Alman meslektaşlarımız ülkelerindeki yatırımın duraksamasına, işçilerle yürütülen pazarlığa odaklanıyor, Weinmann anlatıyor: "Almanya’daki saat başına 27.6 Euro işçi ücreti çok yüksek. Buna çözüm bulmak zorundayız..."
MAN Ticari Araçlar Grubu, Almanya’daki sendikaya şu öneriyi götürüyor: "En azından işçilerin eğitim saatlerini, ödediğimiz ücretin dışında tutsak. Onları hem eğitiyoruz, hem de ücretlerini ödüyoruz. Bu haksızlık."
Almanya’nın güçlü sendikası IG-Metall and Work Council, bu talebe pek sıcak bakmıyor ama kıran kırana pazarlık sürüyor. Bu noktada Neoman’ın Başkanı Wolfgan Fahrnberger devreye giriyor: "Eninde sonunda Almanya’daki işçilik giderimizi düşürecek formül bulmak zorundayız. Başka yolu yok."
Bunun üzerine Referans’tan Jale Özgentürk, soruyu patlatıyor: "Sendikalarla yapılan bu görüşmeler Almanya’da bir gün Fransa’dakine benzer direnişe yol açar mı?"
Weinmann, rahat görünüyor ve Almanya ile Fransa’nın benzeşmediğini savunuyor: "Almanya’da çalışanlar şu anda hükümetle bir gerilim yaşamıyor. Almanya, hiçbir zaman Fransa gibi olmaz."
Weinmann’ın tablosuna yeniden göz atıyorum. Batı Almanya’daki otobüs-kamyon işçisinin saat ücreti 27.6 Euro’yken, rakam Doğu Almanya’da 17.2 Euro’ya iniyor. İşçi ücreti Türkiye’de 6-7, Polonya’da 5-6 Euro’ya geriliyor. Romanya’da 1.5 Euro olan saat başına işçilik ücreti, MAN’ın yeni yöneldiği Hindistan’da 0.7 Euro’ya kadar düşüyor.
MAN da bir yandan Almanya’daki işçilerle "Biraz geri adım atın" pazarlığı yapıyor, diğer taraftan Almanya dışına yöneliyor.
Globalizm hem çalışanı, hem de şirketleri köşeye sıkıştırıyor. Sermaye, "Benim vatanım olmaz" deyip en uygun ülkelere kaçıyor... Açlıktan kırılanlar, saat başına 1 Euro’luk ücreti bulunca seviniyor...
Bu ortamda tüm tarafların hesapları iyi yapması gerekiyor...
Dünya şirketleri artık
Türkçe’yi de önemsiyor
SON dönemlerde dünya devi iki şirketin bilanço toplantısını izledim... Önce Novartis’in Basel’deki (İsviçre) merkezine gittim. Çin’den Ekvador’a kadar uzanan gazeteci grubu arasında iki Türk gazetecisiydik.
Çeviri yapılacak dillere baktım, 6-7 değişik dil arasında Türkçe de vardı. Novartis, o toplantı için iki Türkçe tercüman istihdam etmeyi uygun görmüştü.
Geçen salı günü de MAN Ticari Araçlar Grubu’nun Münih’teki bilanço toplantısındaydım. Almanca’dan çeviri yapılan iki dil panoda yazılıydı: İngilizce ve Türkçe...
Muhataplarımızla elbette İngilizce diyalog kurmamız söz konusuydu. Ancak, asıl konferans sırasında Türkçe’ye özen gösterilmesi de önemliydi.
Bu iki örnek uluslararası dev şirketlerin Türkiye’yi daha da önemsediğini gösteriyor...