MEY İçki’nin CEO’su Galip Yorgancıoğlu ile bir sohbet sonrası yazdığım "Kedi çişi kokan şarap içtiniz mi?" yazıdan sonra Gülor Şarapları’nın ortağı, Güler Sabancı’nın dayısı Orhan Türker’le buluşup, sohbet etmiştim.
Orhan Türker’in şarabın "kedi çişi gibi koktuğu" türden benzetmelere itirazı vardı. Aslında aynı şekilde bir itiraz da Genel Yayın Müdürüm Ertuğrul Özkök’ten gelmişti: "Türkiye’de şarap kültürü yeni yeni gelişiyor. Yazılarınla milleti şaraptan soğutacaksın. Şarabın ’Kedi çişi’ kokması da ne demek?.."
Mey İçki’nin şaraplar için belirlediği şemsiye marka Kayra’nın şarap tadım dersini izlerken bu itirazları düşündüm. Ancak, vinolog Doç. Dr. Yunus Emre Kocabaşoğlu ısrarlıydı: "Yıllanmış şarap at eğeri, saman, at dışkısı kokabilir. Nitekim 1982 Petrus, at dışkısı ve saman kokar."
Önce tıp okuyup, ardından aldığı eğitimle vinolog (şarap uzmanı) olan Yunus Emre Kocabaşoğlu, Hollanda’da yaşıyor, asıl çalışmalarını orada yürütüyor. Kocabaşoğlu, Mey İçki’nin de şarap danışmanları arasında bulunuyor.
Galip Yorgancıoğlu’nun, "Sauvignon Blanc, kedi çişi kokar" sözünün kaynağının da Yunus Emre Kocabaşoğlu olduğu ders sırasında anlaşılıyor. Kocabaşoğlu, üstelik "kedi çişi" kokan şarap örneklerini yerlilerle genişletti: "Bizdeki Sultaniye ve Muskat da kedi çişi kokar."
Kocabaşoğlu’nun verdiği bilgilere göre, şarapta meyve aromalarının yanısıra petrol ve mazot kokusunun da hissedilmesi söz konusu. Çünkü, üzüm bu koku ve aromaları topraktan alıyor. Bunlar sonuçta şaraba da yansıyor.
Yunus Emre Kocabaşoğlu’nun anlatımına göre, dünyadaki şarapların sadece yüzde 3’ü yıllanma özelliğine sahip: "Dünyadaki şarapların yüzde 97’si rafa çıktığında içilmelidir."
Kocabaşoğlu, yeri gelmişken bir iddiasını daha yineliyor: "İsteyen üretici beni mahkemeye verebilir. Kalecik Karası’nı ’ağır abi’ymiş gibi gösteriyorlar. Oysa Kalecik Karası şarabı gençken güzeldir. Türkiye’de sadece Boğazkere yıllanabilme özelliğine sahiptir."
Kocabaşoğlu, yanlış bir kanıyı düzeltmek istercesine tekrar tekrar vurguluyor: "Şarap fıçıda değil, şişede yıllanır... Mantar, neredeyse bir molekülün geçeceği kadar hava geçmesine izin verir."
Kocabaşaoğlu, şarabın fıçıda yıllandığını düşünenlere, "yıllandırma işlemini" öyle yapanlara eleştirel bir yorum getiriyor: "O şaraba olsa olsa ’marangoz şarabı’ demek mümkün. Çünkü, odun kokusu hissedersiniz."
Kocabaşoğlu, şarabı yeni öğrenenlere de bir hatırlatma yapıyor: "Şarapta her yıl aynı tadı beklemek yanlıştır. Çünkü, üzümün genel karakteristiğinin yanısıra şarabın tadına, aromasına toprağın o yılki yapısı, iklim gibi birçok değişken etki yapar."
Görüldüğü üzüme, şaraba odaklandıkça, çok farklı bakış açıları, ilginç bilgiler ortaya çıkıyor...
Şaraplar sadece "kedi çişi" kokmakla kalmıyor, iş "at dışkısı"na, "at eğeri", petrole, mazota kadar varıyor...
Eğer işin uzmanı, dünyanın pahalı şarapları arasında bulunan Petrus’un 1982 ürününün "at dışkısı" kokması gerektiğini söylüyorsa, bu tür kokuları "doğal" karşılamak gerekiyor...
Dayımın hayalini yazdın, başımıza iş açtın
SABANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile dayısı Orhan Türker’in ortak oldukları Gülor Şarapları’nın yeni ürünü "Festival"in tanıtımındayız...
Güler Sabancı, "Ustalığınla sevgili dayımı konuşturmuşsun. O da sana hayalini anlatmış... Başımıza iş açtın" diye takılıyor.
Güler Sabancı, bu sözleriyle "Gülor’u Sabancı Üniversitesi’ne bağlama planı" yazımı kastediyor. Orhan Türker, daha önceki bir buluşmamızda kafasında Gülor Şarapçılık’ı bağlarıyla, üretim tesisiyle Sabancı Üniversitesi’ne bağlı bir enstitü haline dönüştürme planını anlatmıştı.
Güler Sabancı’nın bana takılmasından, bu konuda henüz netleşmiş bir hazırlık olmadığı anlaşılıyor, soruyorum: "Ben şimdi yalan mı yazmış oldum?"
Güler Sabancı, "Hayır" deyip ekliyor: "Bunu düşünebiliriz. Ne zaman ve nasıl olabilir bilemiyorum..."