Paylaş
Dila’yı Eda Kara adında bir arkadaşımın aracılığı ile tanıdım. Eda beni, Dila adına bir sergiye davet etti. Dila’nın eserlerinin yer alacağı galeri ve semtini duyunca, daha gitmeden ne kadar başarılı eserlerle karşılaşacağımı tahmin etmeye başladım.
Danimarka’nın en zenginlerinin yaşadığı Kopenhag’ın kuzey semtlerinden Charlotenlund’da, galeri Knud Grote’de ünlü ressamların arasında Dila’nın dört eseri en iyi eserler olarak gösterildi.
Dila henüz 4 yaşında işitmeyi tamamen kaybetmiş, bir yıl sonra da konuşmayı unutmuş. Daha sonra aldığı kitap okuma eğitimi ile normal okullarda okumuş. “Benim için en zor şey öğretmenleri hiç duymuyor, anlamıyor ve dudaklarından söylediklerini okumaya çalışıyor olmamdı” diyor.
12 yaşında Türkiye’de duyma özelliğini tekrar kazanmak için yapılan gelişmiş ameliyatı olan ikinci kişi olduğunu söyleyen Dila, yüzde 50 duyarak, yüzde 50 dudak okuma ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisini bitirmiş.
Kendisine hayran kaldım. Böyle güzel, güzel olduğu kadar da azimli ve tüm engellilere örnek olan bir genç kız her türlü övgüyü hak ediyor.
Kendisi ve sergisi hakkında sadece haber yapmakla yetinmeyip, köşemde onu, diğer engellilere ve ailelerine, hatta normal olan herkese örnek göstermek istedim.
Dila’nın sergidekidört4 eseri sanki fotoğraf makinesiyle çekilmiş kadar detaylı, canlı ve konusu çok iyi seçilmişti.
“Eserlerimde Salvador Dali etkisini görebilirsiniz” dedi. Ama ben onun eserlerinde Salvador Dali’nin eserlerinde olmayan ruhu gördüm.
Dila sadece eserlerini değil, azmini, ruhunu, hayallerini tuvale aktarmış, onu sanat severlerle paylaşmıştı.
Dila ve onun gibi azimli olanlara sahip çıkalım, destekleyelim. O Türklerin ve Türkiye’nin gururu Dila.
Paylaş