Paylaş
Avrupa ülkelerinde demokrasi kolay yerleşmemiş. İfade özgürlüğü, bağımsız medya, hukukun üstünlüğü, eşitlik gibi demokrasinin temel taşlarını yerleştirmek için çok canlar verilmiş. Tıpkı Paris’te Charli Hebdo’da olduğu gibi.
Bizden örnek verecek olursak, Çetin Emeç, Uğur Mumcu ve daha niceleri gibi.
Karikatür krizi 2005 yılında Danimarka’da Jyllands Posten gazetesinin 12 karikatüriste Hz.Muhammed ile ilgili birer karikatür çizmelerini, İslam dinini nasıl gördüklerini çizgileriyle anlatmalarını istemesiyle başladı.
Gazete 12 karikatürü yayınlayınca ayaklanan bazı radikal dinciler yüzünden Müslüman ülkelerde Danimarka temsilciliklerine saldırılarda bulunuldu, karikatüristlerin başına ödül konuldu.
12 Karikatürist arasında 11’i susmayı tercih ederken, Kurt Westergaard konuşmayı tercih etti ve İfade özgürlüğünden taviz verilmemesi gerektiğini, tehditlerin kendisini yıldıramayacağını söyledi. Kurt Westergaard evinde 28 yaşındaki bir Somalili tarafından baltalı saldırıya uğradı ve güvenlik odası sayesinde hayatını kurtardı.
Kurt Westergard dış başından sadece benimle görüştü. Polis koruması altında yaptığımız uzun görüşmede kısaca “biz göçmenlere, mültecilere kapılarımızı açtık. En zor zamanlarında onlara yardım eli uzattık. Yetişkinlere iş, çocuklarına eğitim imkanı sağladık. Madem ülkemizde yaşamaya karar verdiler o zaman değerlerimize saygı göstermelerini beklemek de bizim hakkımız. Ben Ateistim. Aslında din konularına girmemem gerekir ama talep üzerine çizdiğim karikatürde Müslüman asıllı teröristleri çizmiştim. Bazı radikal dinciler bunun Hz.Muhammed olduğuna karar verdiler ve tepki gösterdiler. Ben koruma altındayım. Söz konusu gazete için çizmesem de işime devam ediyorum. İfade özgürlüğünden taviz vermemek geri adım atmamak gerekir. İfade özgürlüğü demokrasinin temel taşlarındandır ve bedeli vardır. Biz bu bedeli ödüyoruz” dedi.
Kurt Westergaard Paris’teki saldırı konusunda “ne pahasına olursa olsun ifade özgürlüğünü savunalım” çağrısı yaptı.
Karikatürleri ilk yayınlayan Jyllands Posten gazetesinin o zamanki yazı işleri müdürü Flemnig Rose da Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının kendisin şok ettiğini ancak sürpriz olmadığını söyleyerek, ifade özgürlüğü için bedeli ne olursa olsun mücadeleye devam edilmesi gerektiğini söyledi.
İfade özgürlüğü tabi ki insanları, inançlarını, yaşam biçimlerini aşağılamak, onurlarını kırmak için kullanılmamalıdır ama diyelim ki böyle oldu o zaman mücadelenin yolu silah ve masum insanları öldürmek değil, demokratik yollardan yani hukuk yoluyla hak aramaktır.
Demokrasinin, ifade ve basın özgürlüğünün en güzel örneklerinden birini karikatür krizi döneminde zamanın Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in, başta Türkiye olmak üzere 12 Müslüman ülkenin, Jyllands Posten gazetesine yaptırım uygulanması konusunda baskılarına verdiği “bizim ülkemizde ifade ve basın özgürlüğü var. Benim ve hükümetimin söz konusu gazete ve karikatüristlere karşı yaptırım uygulama yetkimiz yok. Hak aramanın yeri mahkemelerdir” cevabında gördük.
Bu ülkelerde Kraliçeler, Krallar, devlet ve din adamlarının da karikatürleri çizilir. Ama tepkileri olmaz.
Danimarka’da karikatürist Kurt Westergard, Özgür Yazarlar Birliği Lars Hedegard, Danimarka’nın Müslüman ülkelerdeki temsilcilikleri saldırıya uğradılar. Danimarka mallarına boykot uygulandı ve ülke ekonomik zarara uğradı ama Demokrasi korundu. Yani demokrasinin bedeli ödendi ve ödenmeye devam ediyor. Tıpkı Charli Hebdo’da olduğu gibi.
Umarım bir gün ne pahasına olursa olsun ülkemize de, bu ülkelerdeki anlamda demokrasi gelir.
Paylaş