Paylaş
Bugün şunu söyleyeceğim, ‘Bugünkü çamaşır dünkü güneşte kurutulmaz’ demiş. Ben Anadolu Efes’in geçen maç felaketi yaşanmamış sayıp, reset’leyip sıfırlayarak, var olan kapasitesini yansıtabilecek kadar büyük bir takım olduğunu sanıyordum. Netekim onlar Baba’yı kaale aldılar. Bilindik kısır döngü, dış şut isabetine dayalı, ”Beşiktaş’ın katiyen umursamadığı” sözüm ona baskılı oyunlarından vazgeçip “Sokakta bizde oynarız ayrıca dar da ederiz adama” havasında kararlı girdiler maça.
Doğru beşin kimyası
Zourus; kilit adamlar Kerem Gönlüm ve Vujacic’i ilk beş başlatıp üzerlerine oyunu kurunca netice aldığını gördü herhalde ama dokuz sayı ilerdeyken hastalığı depreşti ve kızışmış Vujacic’i soğutmak üzere yanına alarak rotasyon kurcalamasını başlattı. Neyse ki yıldız oyuncu kırgınlığını profesyonelce maça taşımadı. 15-12’lik az sayılı çeyrekten sonra Beşiktaş üzerindeki yılgıyı atarak oyuna döndü ve Arroyo ile Hawkins’in gayretleriyele ilk yarı sonucunu kendileri için makul hale getirmeyi başardı: 38-33. İki Kerem, Efes’in hucum kurgusunu sırtlarken boyalı alanıda kullanmayı becerebildiler.
Aslında sonu yazılası maç oldu. Bir gelip bir giden, sayısız kere eşitliğe gelen, iki adet uzatmada her iki takım içinde “herşey bitti dedirten dakikalardan” sonra geri gelişlerle heyacan doruğa çıktı. Yorgunluktan hatalar yapmaya başlayan Beşiktaş asları dar bank cezasını ödediler. 82-82 beraberlikte kalan 2 saniyede ilk kez oyuna giren Doğuş’un atletik özelliği ve Kerem Tunceri’nin ve tabii ki bunu molada çizerek kendini bir nebze affettiren Zouros’u uzun yıllar konuşacağız.
Paylaş