Paylaş
Tartışmalar Lozan üzerinde yoğunlaşırken akla "sıra ne zaman Montrö'ye gelecek?" sorusu da gelmiyor değil. Bu soru aslında çok meşru, zira bazı çevrelerde bu tartışmanın da başlatılması için hazırlıklar yapılıyor. Daha fazla uzatmayalım: Montrö Anlaşması da Türkiye'nin ulusal güvenliği ve egemenliği açısından en önemli belgelerden ve güvencelerden biri.
Sovyetler Birliği'nin dağılması ertesinde Karadeniz'de bir güvenlik zaafı oluşmasın ve herhangi bir boşluk yaşanmasın diye Türkiye gerçekten önemli atılımlar yaptı. Örneğin, Karadeniz Ekonomik İşbirliği girişimi artık bir önemli bir bölgesel örgüt olarak faaliyetlerini sürdürüyor.
Türkiye askeri alanda da güvenlik için atılımlarda bulundu. Bunların başında da BLACKSEAFOR olarak bilinen "Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu" girişimi geliyor.
Karadeniz'e sahildar altı ülke olan Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya ve Gürcistan'ı bir araya getiren bu girişim 2001 yılında ortaya atıldı. Başlangıçta önemli mesafe kaydedildiği de söylenebilir.
Ancak Karadeniz'de güvenliğin bu şekilde "bölgesel sahiplenme" ile sürdürülebilir olması kısa zamanda başgösteren krizler nedeniyle durdu. 2008 yılında yaşanan Rusya-Gürcistan savaşı sonunda Gürcistan'ın toprak bütünlüğü Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle birlikte ciddi anlamda tehlikeye girdi.
Ardından 2014 yılında yaşanan Ukrayna krizi ve Kırım'ın Rusya tarafından ilhakı Karadeniz'e sahildar ülkelerin kendi aralarında yürüttükleri bu işbirliği görev grubunun neredeyse atıl bir girişim halinde unutulmaya mahkum edilmesine yol açtı.
Toprakları Rusya tarafından işgal edilmiş olan Gürcistan da Ukrayna da Karadeniz'deki güvenlik oluşumlarında Rusya ile birlikte bulunmak istemiyorlar. Bu tutumlarının haksız olduğunu ileri sürmek de kimsenin harcı değil.
Bu durum NATO çevrelerinde Karadeniz Güvenliği konusunun önemli bir gündem maddesi olarak düşünülmesi sonucunu doğurdu. Bugün Romanya Karadeniz'de bir "NATO filosu" kurulmasını savunuyor. Bazı NATO ülkeleri de bu görüşü destekliyorlar.
Tabii NATO'nun kendine ait bir ordusu olmadığı gibi deniz kuvvetleri de olmaz. Sadece üye ülkeler NATO için kullanmak üzere askeri birlikler tahsis ederler. Bu açıdan bakıldığında ayrı bir NATO filosunun da kurulamayacağı anlaşılır. Bununla beraber, başka adımlar atılabilir.
Karadeniz'e kıyıdaş üç NATO üyesi ülke bulunuyor. Karadeniz Güvenliği açısından NATO'nun daha fazla ön alması isteniyorsa Türkiye, Bulgaristan ve Romanya bunu elbette yapabilirler. Yapmaları da gerekir. Ancak nasıl?
Türkiye açısından Karadeniz Güvenliği hem ulusal güvenliğimiz hem Montrö Anlaşması'nın sürdürülebilirliği bakımından önemli bir konudur. Dolayısıyla, Türkiye'nin Karadeniz'de bulunan diğer iki NATO üyesi ülke ile birlikte Rusya'nın değiştirdiği dengeleri yeniden yerine oturtmak için çaba göstermesi gerekiyor.
Karadeniz'de kıyıdaş ülkeler arasında bir güven eksikliği var. Bu eksiklik artık bir güven bunalımına doğru evriliyor. Öncelikli olarak Karadeniz'de bir takım yeni girişimler üzerinden güven ve güven artırıcı önlemler alınması, bunların yaygınlaştırılması ve Karadeniz'in güvenliğinin tüm kıyıdaş ülkelere yeniden topluca mal edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu boşluğu doldurmak ve Karadeniz'i "bir Rus gölü olmaktan kurtarmak" adına "bir NATO gölü" yapmak hevesinde olanlar gerekeni yapacaklar.
Karadeniz'de güveni yeniden kurabilmenin yolu mevcut mekanizmaların yerine yenilerini bulmak olmamalı. Her yeni girişim Karadeniz'in boğazlar ve Marmara Denizi ile birlikte oluşturduğu Montrö dengelerini de tehdit edebilecek gelişmelere yol açabilir. Bu nedenle, Türkiye'nin herşeyden önce Montrö'yü tartışmaya yol açmayan, ancak Karadeniz'de bölgesel sahiplik fikrinden de taviz vermeyen bir yaratıcılık bulması gerekiyor.
Türkiye, Romanya ve Bulgaristan'ın kendi aralarında "Karadeniz'deki NATO üyesi ülkeler" olarak oluşturabilecekleri bir ortak platform ve kültür bu işlevi pek ala görebilir. Zamanla bu üç ülke Gürcistan ve Ukrayna ile de ayrı ayrı "üç artı bir" düzeninde toplantılar gerçekleştirebilirler. Böylelikle, Karadeniz'de yıllardır eksikliği hissedilen ortak davranış kodunun oluşması için bir alt yapı hazırlanmış olur.
Karadeniz, Soğuk Savaş döneminin de kalıntıları nedeniyle, örneğin üç Baltık ülkesinin kendi aralarında oluşturdukları ortak kültür anlayışını çıkarabilmekte başarılı olamamıştır. Bu ortak kültürün, üçlü ve üç artı bir düzenindeki toplantılar vasıtasıyla oluşturulmasına çalışmak aynı zamanda Karadeniz'de bir ortak yumuşak güç yaratılmasına da yardımcı olacaktır.
Karadeniz'de güvenliği Rusya'ya rağmen ve Rusya'sız düşünmek mümkün değil. Oluşacak ortak yumuşak gücün Rusya'yı da bölgesindeki komşularıyla daha uyumlu bir ilişki içine girmeye zorlayabileceğini hatırda tutmak gerekiyor.
Türkiye'nin Lozan'dan da Montrö'den de şikayet etmesine gerek yok. Aksine, onların kurmuş olduğu dengelere sahip çıksın yeter.
Paylaş