Türkiye-Rusya ilişkilerinde Suriye faktörü

9 Ağustos günü gerçekleşen Türkiye-Rusya zirvesi beklendiği gibi herhangi bir sürpriz üretmedi.

Haberin Devamı

Türkiye'nin NATO'dan çıkması ya da Şanghay İşbirliği Örgütü'ne girmesi gibi hayal mahsulü fanteziler görüşmelerde gündeme dahi gelmedi. Olması gereken oldu, iki lider birbirleriyle ilk ısınma turunu gerçekleştirdiler ve ayakları yere basan bir tavırla ikili ilişkilerin yeniden normalleşmesi için öngörülen yol haritasını ele aldılar.

 

"İlk ısınma turu" tanımını yabana atmamak gerek. Zira daha buna benzer başka görüşmelerin de olması bekleniyor. Önümüzdeki aylarda G-20 Zirvesi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gibi olanaklar da mutlaka değerlendirilecektir.


Şurası bir gerçek: İki ülke arasındaki ilişkilerin belli bir güven ortamını yakalaması ve karşılıklı güven üzerine gelişen ilişkilerin belli bir olgunluğa erişmesi zaman istiyor. Büyük emek verilerek kurulan ve güven esasına dayalı olarak yükselen ikili işbirliği ilişkileri bazen bir hata sonucu bir çırpıda yıkılabilir. Yıkıldıktan sonra da yeniden eski haline dönebilmesi için belki eskisinden daha fazla emek gerekiyor.

Haberin Devamı


Putin'in "ilişkilerimizi her alanda adım adım ilerleteceğiz" ifadesinin arkasında da bu düşüncenin yattığı anlaşılıyor. Ne de olsa düşürülen uçak ve hayatını kaybeden iki subay Rusya'ya ait. Türkiye Rusya'nın güvenini yeniden kazanma yolunda "adım adım" ilerleyecek.


Dolayısıyla, ilişkilerin eski haline dönmesinin zaman alacağını, Antalya'nın birden bire Rus turistlerinin istilasına uğramayacağını, ihraç ürünlerimizin de Rus pazarında satış patlamasıyla karşılaşmayacağını düşünelim. Bütün bunların 2017 yılından itibaren yavaş yavaş düzelmeye başlayacağını umalım.


İlişkilerin bu yıl Karma Ekonomik Komisyon toplantısı ile ısınıp Üst  Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) aşamasına ancak gelecek yıl yeniden yükselebileceğinin belirtilmesi de bu "adım adım" yaklaşımının tescili anlamına geliyor. ÜDİK mekanizması iki ülke arasındaki ilişkilerin en güçlü mekanizmasıydı. Bu mekanizma 2016 yılını kayıpla kapattı.


Putin ev sahibi olarak ziyaret tarihini belirlerken bazı dengelere de dikkat etmiş olmalı. Zira Sayın Cumhurbaşkanı'nın ziyareti kapsamlı bir Kafkasya paketinin içinde yer aldı. 8 Ağustos günü Rusya-Azerbaycan-İran üçlü zirvesi gerçekleşti ve Rusya'nın kuzey-güney koridoru ile ilgili projesi dillendirildi, bu konuda üç ülkenin anlaşmaya vardıklarının olumlu ve güçlü ifadelerle altı çizildi.

Haberin Devamı


9 Ağustos'ta Türkiye ile yapılan zirve toplantısının sonunda öne çıkan ikili ilişkilerdi. Ancak Türk Akım ve Akkuyu gibi projelere vurgu yapılması Rusya'nın enerji devi olduğu iddiasının bir kez daha uluslararası kamuoyuna hatırlatılmasına vesile oldu. Rusya Türkiye'ye bakışında enerji dosyasını ne kadar önemsediğini böylece bir kez daha yineledi.


10 Ağustos'ta ise Putin Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan ile görüştü. 2016 yılının Ağustos ayına Rusya'nın dış politikası bakımından bu üç günün damga vurduğu, bölgedeki hareketliliği Rusya'nın kontrol ettiği gibi kendi çıkarlarına da en uygun biçimde kullanabildiği görüldü.

 

ABD yaklaşan başkanlık seçimlerini, AB ise Brexit'i ve gelecek yıl Fransa ile Almanya'da yapılacak seçimleri düşünürken, Rusya dış politika alanında en azından kendi yakın coğrafyasındaki ilişkileri  planlı ve programlı bir şekilde yöneterek uluslararası ilişkiler alanında büyük oyuncu olduğunu bir kez daha tekrarlamış oldu.

Haberin Devamı


Türkiye de bölgesinde uluslararası ilişkiler alanında pek ala büyük oyuncu olma kapasitesine sahip bir ülke. Bunun için gelişmeleri iyi okumak ve buna göre politikalar belirlemek gerekiyor.

 

Bu açıdan bakıldığında, Putin-Erdoğan görüşmesinin belki de en önemli boyutu Suriye konusunda konuşulanlar ve açıklanan kararlar.

 

Herşeyden önce, iki ülke arasında Dışişleri, İstihbarat ve Silahlı Kuvvetler unsurlarının oluşturduğu heyetler arasında kurulacak olan eşgüdüm ve bilgi paylaşımı Rusya kadar Türkiye'nin de Suriye sorununun çözümünde önemli bir aktör olduğunu, bu iki ülkenin görüşleri dikkate alınmadan Suriye'de kapsamlı bir çözüme ulaşılamayacağını gösteriyor.

 

Haberin Devamı

Ne var ki, iki ülke arasında Suriye ile ilgili politikalar bakımından görüş farklılıkları var. Mesele bu görüş farklılıklarını, tamamıyla aşılamasa dahi, asgariye indirebilmek. İşte kurulan bu üçlü unsura dayalı ikili mekanizma bu bakımdan önemli bir işlev üstlenecek.

 

Rusya'nın Suriye'de terörle mücadele bağlamında IŞİD'e karşı sürdürdüğü operasyonlar sırasında kendi değerlendirmesine göre "terör örgütü" kategorisinde gördüğü diğer unsurları da bombaladığı biliniyor. Türkiye ise "ılımlı muhalefet" adını verdiği bazı unsurların Rusya tarafından bombalanmasını istemiyor.

 

Şimdi yapılması gereken, kimin bombalanıp kimin bombalanmayacağı konusunda sıkı bir işbirliği, eşgüdüm ve anlayış beraberliğine ulaşmak olmalı. Bu sağlandığı takdirde, Türkiye ile Rusya arasında 24 Kasım'da Suriye nedeniyle bozulan ilişkilerin bu defa akıllı bir işbirliği ile yine Suriye üzerinden düzelmesi ve gelişmesi sağlanacak.

 

Haberin Devamı

Halep ciddi bir işgal altında. Bu işgal ve Suriye'de rejim aleyhtarı unsurların önemli bir bölümünün hayati tehlike ile karşı karşıya olması Türkiye'nin çok yakından izlediği bir konu. Halep'teki durumun büyük bir insanlık trajedisine dönüşmesi riski olduğu gibi, Rusya ile iyi bir eşgüdüm sayesinde Suriye'nin geleceğine ilişkin olarak büyük bir başarı hikayesine dönüşmesi de mümkün.

 

Türkiye Suriye sorununun çözümü yolunda muhalefet unsurlarının Cenevre görüşmelerine katılmalarını kolaylaştırabilir. Böyle bir gelişme hem Türkiye'nin, hem Rusya'nın hem de uluslararası kamuoyununun Suriye konusunda çok önemli bir kazanım elde etmelerine yardımcı olur.

 

Türkiye böyle bir rolü üstlendiği ve oynadığı takdirde, bölgesinde önemli bir aktör olduğunu yeniden gösterebilecek ve dış politikasının önündeki büyük tıkanıklıklardan birini daha ortadan kaldırma şansını yakalayabilecek.

Yazarın Tüm Yazıları