Türkiye-Rusya ilişkilerinde "Milli Gün mesajı" hamlesi

1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya Federasyonu'nun da Sovyet ardılı bir bağımsız devlet olarak uluslararası sahnede yer almasını takiben 12 Haziran Rusya'nın Bağımsızlık Günü olarak kutlanmaya başlamıştır. Bu tarih Rusya'nın Milli Günü olarak biliniyor.

Haberin Devamı

Milli Gün bir ülkenin bağımsızlığını kazanması, ülkenin devletler hukukuna göre bir uluslararası politika aktörü haline gelmesi gibi olayların gerçekleştiği tarihlerin kutlandığı genel bir anma günüdür. Türkiye'nin Milli Günü 29 Ekim'dir. Biz bu tarihi  Cumhuriyet Bayramı olarak anar, öyle kutlarız.

 

Milli Gün vesilesiyle ülkeler birbirlerine tebrik mesajları gönderirler. Bu genel bir nezaket ve protokol uygulamasıdır. Uluslararası ilişkilerde yeri vardır. Milli Gün mesajları ülkeler arasındaki ilişkilerin mevcut durumu, birbirleriyle olan samimiyeti ve konjonktüre göre değişik ifadeler içerirler ve bir bakıma ilişkilerin düzeyi hakkında da bilgi verirler.

 

Haberin Devamı

İki ülke arasındaki ilişkiler soğuk olduğunda mesaj kuru, yalın ifadeler içerebileceği gibi bazen siyasi tercihe göre hiç mesaj gönderilmemesi gibi uygulamalar da görülür. İlişkilerin iyi olduğu ülkeler arasındaki mesajlar sıcak, samimi, dostane ve halklar arasındaki yakınlığı vurgulayan ifadeler içerir. O kadar ki, sırf Milli Gün mesajlarının içeriğinden hareket ederek iki ülke arasındaki ilişkilerin zaman içinde izlediği inişli çıkışlı seyri dahi belirlemek dikkatli bir tahlille mümkün olabilir.

 

Milli Gün mesajları herhangi bir yanıt gerektirmez. Bir yanıt verilirse, bu yanıt mesajı alan ülkenin karşıtına verdiği değeri, ilişkilere atfettiği önemi gösterir. Mecburi olmadığı halde, bazı ülkeler mesaj aldıklarında kısa bir yanıtla teşekkürlerini ve iki ülke arasındaki ilişkiler hakkında kendilerine gelen mesajdaki ifadeleri paylaştıklarını dile getirebilirler. Milli Gün mesajının asıl yanıtını,  alan ülkenin gönderen ülkeye onun Milli Günü vesilesiyle gönderdiği mesaj oluşturur.

 

Türkiye Rusya'nın 12 Haziran tarihinde kutladığı Milli Günü vesilesiyle Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde Rusya liderlerine kutlama mesajları göndermekle doğru bir davranış içinde bulundu. 24 Kasım 2015 tarihinde Rusya'nın bir uçağını düşüren taraf olarak bizim Rusya'ya küsmemizi gerektiren bir durum olmadığına göre bu mesajın gönderilmesi Türkiye'nin iki ülke arasındaki ilişkileri önemsediğinin işareti oldu.

 

Haberin Devamı

Türkiye'nin bu mesaja bir yanıt gelmediği takdirde de Rusya'ya küsmesini gerektiren bir durum olmamalı. Sadece, Rusya'nın yarasının henüz kapanmadığını düşünmek yeter.

 

Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin mevcut durumu üzücü, endişe verici. Turizm sektörümüzün darbe yemiş olmasından  dolayı elbette ülke ekonomisi olumsuz etkileniyor, turizm sektöründe çalışanlar büyük zararlarla karşılaşıyorlar. Ancak bu işin ekonomik yönü. Ekonomi zaten kötü gidiyor ve turizm sektöründeki durumu bu kötü gidişin temel sebebi olarak göstermek yanıltıcı olur.

 

Türkiye-Rusya ilişkilerinin asıl siyasi, sosyal ve kültürel boyutlarını düşünmek, iki ülke arasında birçok konuda danışma, ortak tutum belirleme, bölgesel politikalar konusunda birlikte hareket etme gibi çok boyutlu bir işbirliğinin olumsuz etkilenmiş olmasından endişelenmek gerekiyor. Yaklaşan NATO zirvesi sırasında Türkiye ile Rusya'nın arasını daha da açabilecek başka gelişmeler olmaması için gayret göstermek büyük önem taşıyor.

 

Haberin Devamı

Rusya'dan olumlu mesaj ve işaretlerin gelmediğini söylemek haksızlık olur. Rusya Devlet Başkanı Putin'in Türkiye ile İsrail arasındaki normalleşme sürecini desteklediğini dile getirmesi anlayana "bu durum bizimkine de çok benziyor, bizim de ilişkilerimizin normalleşmesi iyi olur" anlamına geliyor. Yani bir bakıma "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" türü bir mesaj...

 

Öte yandan, yine Putin'in TürkAkım projesi ile ilgili yapıcı ve ümit  belirten ifadeleri de Rusya'nın Türkiye ile işbirliği dosyalarına hala olumlu bir anlayış ve yaklaşımla baktığına işaret ediyor.

 

Rusya son olarak bir adım daha attı ve yeni bir mesaj daha verdi. Uluslararası "Açık Semalar Anlaşması" uyarınca Türkiye ve Finlandiya'dan askeri uzmanları taşıyan Hava Kuvvetlerimize ait bir CN-235 gözlem uçağının Rusya hava sahası üzerinden gözetleme uçuşu yapmasına izin verdi.

 

Haberin Devamı

Aslında bu bir uluslararası yükümlülük. Olağan koşullarda bu uluslararası anlaşmaya taraf olan ülkelerin izin taleplerine olumlu yanıt vermeleri usuldendir.

 

Rusya Türkiye'ye bu izni verirken Türkiye'nin bu yılın Şubat ayında Rusya'nın Türkiye'ye ilettiği benzer bir talebe izin vermemiş olduğunu, buna rağmen Türkiye'nin talebine olumlu yanıt verildiğini hatırlatmayı da ihmal etmedi. Türkiye Rusya'nın  güney sınırlarımız boyunca uçuş izni talebinde bulunmasını ve o bölgenin duyarlı bir bölge olmasını gerekçe göstererek talebi reddetmişti.

 

Görüldüğü kadarıyla Rusya Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltmeye hazır. Ama Rusya ilişkilerin normalleşmesi için öne sürdüğü şartları hatırlatmaktan ve topun Türkiye'nin sahasında olduğunu belirtmekten de geri kalmıyor. Şartlar da belli: Özür, Tazminat ve Cezalandırma.

 

Haberin Devamı

Milli Gün mesajı olumlu bir adım oldu. Şimdi Rusya'nın başka olumlu adımlar beklediğini bilmek, buna göre bir hazırlık içinde olmak gerekiyor. Türkiye kendi açısından baktığında, "her türlü adımı attık, mesaj gönderdik, görüşme talebimizi ilettik ancak bir türlü karşılık görmüyoruz" diyerek bunalımlı bir ruh haline girmemelidir. Diplomasi bunalımdan çıkmak için başvurulan bir uğraştır, bunalıma girmek için değil.

 

Mesaj yöntemi bazen ne kapılar açabiliyor... 2008 yılında Serj Sarkisyan Ermenistan'ın Cumhurbaşkanı olarak seçildiğinde zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı önyargıları aşarak bir kutlama mesajı göndermiş, Sarkisyan bu mesaja karşılık vererek teşekkür etmiş, bilahare Türkiye Cumhurbaşkanı'nı Erivan'da yapılacak olan Türkiye-Ermenistan futbol maçına davet etmiş, Cumhurbaşkanı da yine her türlü önyargı ve siyasi engeli aşarak bu daveti kabul etmiş, Erivan'a gitmişti.

Türkiye ile Rusya arasındaki "mesaj diplomasisi" ilerler mi, Ermenistan'la olduğu gibi bir "futbol diplomasisi"ne dönüşür mü, bilinmez. Böyle bir dönüşüm için öncelikle Türkiye'nin 2018 yılında Rusya'da yapılacak olan dünya futbol şampiyonasına katılma hakkını elde etmesi gerekiyor. Futbolumuzun hal-i pürmelaline bakınca, "başka yol yok mu?" diye sormak daha akılcı gözüküyor.



Yazarın Tüm Yazıları