Türkiye Avrupa Birliği'nden hızla uzaklaştırılıyor

AB ile ilişkiler iyi gitmiyor.

Haberin Devamı

Bu pek de şaşılacak bir durum değil. Bu satırları okurken Türkiye'de "Ne zaman iyi gitti ki?" diye sorarak kaşlarını kaldıranların sayısı hiç de az değildir. Avrupa'da bu sayı muhtemelen Türkiye'de olduğundan bile yüksektir.


Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi'nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği "Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması"nın sonuçları açıklandı. Ankete göre, Türkiye'nin AB üyeliğini destekleme oranı 2015 yılında %42,4 olarak belirirken, 2016'da bunun %61,8 olduğu görülüyor. Bu durum AB üyeliğimize olan halk desteğinde neredeyse %50'lik bir artış oluşturuyor.


Öte yandan, AB'ye ilgi arttığı halde Türkiye'nin hiç bir zaman AB üyesi olamayacağını düşünenlerin oranı da %47,6'dan %66,7'ye yükselmiş. Oradaki artış da neredeyse %50.

Haberin Devamı


Bu iki veri her ne kadar birbirine zıt görünüyorsa da aslında bulgular Türkiye'de kamuoyunda AB'ye karşı artan bir bilinçlenmenin gerçekleştiğine işaret ediyor. Türkiye kamuoyu AB ile ilişkiler konusuna artık daha çok ilgi gösteriyor. Bu gelişmenin de en önemli nedenlerinden birini Suriye'li mülteciler konusunda AB ile Türkiye arasında varılan mutabakat oluşturuyor.


29 Kasım 2015 tarihinde yapılan ve ardından bu yıl Mart ayında iki kez tekrarlanan Türkiye-AB zirveleri kamuoyunda önemli beklentilere yol açtı. Her ne kadar AB açısından bu zirvelerin ve Türkiye'ye gösterilen teveccühün temel nedeni Suriye'li mülteci akınının önünü kesmek ve AB'nin karşı karşıya kaldığı baskıyı hafifletmek idiyse de, Türkiye'nin bu "fedakarlığa" karşılık en önemli beklentisini vizesiz Avrupa'ya seyahat oluşturuyordu.


AB 2013 yılından beri Türkiye'nin vizesiz seyahat hakkını elde edebilmesi için 72 kriterin yerine getirilmesini bekliyordu. Kamuoyu bu kriterlerin ne olduğuna üç yıl boyunca ilgi göstermedi. Kriterlerin belki de en önemlisi, bugün üzerinde en çok tartışma yaratılan "Terörle mücadele yasası" ile ilgiliydi. 2013 yılında Türkiye'de yaşanmakta olan "diyalog süreci" ve Kürt sorununun çözümüne yönelik olarak yakalanan ivme o günün koşullarında bu yasada değişiklik yapılmasına hiç bir itiraz oluşturmuyordu.

Haberin Devamı


2015 yılında iç siyasi hesaplar nedeniyle Kürt sorununun çözümüne ilişkin şartların değiştirilmiş olması AB ile varılan mutabakatı da tehlikeye soktu. Türkiye artık çözüm sürecini askıya almıştı. O halde terörle mücadele yasasında değişiklikler yapılması da kabul edilemezdi. Kamuoyuna bu tutum sanki AB tarafından yeni dayatılmış bir kritere tepki gibi takdim edildi ve yükümlülükten sıyrılma çabası içine girildi.


Kadir Has Üniversitesi'nin kamuoyu araştırması Türkiye'de AB ile ilgili algıda başka unsurlar hakkında da değişim yaşandığını gösteriyor. Örneğin, tam üyelik konusunda AB'nin Türkiye'ye karşı samimi davrandığını düşünenlerin sayısı artmış. Samimi davranmadığını düşünenlerin oranı %68'den %40,2'ye gerilerken aksini düşünenler %8,1'den %15,3'e yükselmiş. Yine de bu "samimiyet"e ihtiyatlı yaklaşan kesim dikkati çekiyor: Ne evet ne hayır diyenler %23,9'dan %44,5'e çıkmış.

Haberin Devamı


Benzer bir kamuoyu araştırmasının AB ülkelerinde de yapılması halinde ortaya nasıl bir tablo çıkardı acaba? Elimizde buna ilişkin kesin istatistiki veriler olmasa da birçok işaret AB tarafından Türkiye'ye bakışın nasıl olduğu hakkında fikir verebiliyor.


Örneğin, Birleşik Krallık'ta 23 Haziran tarihinde ülkenin AB'de kalıp kalmayacağını belirlemek üzere yapılacak olan referandumda AB'den çıkmayı savunanlar "çıkmadığımız takdirde AB'ye gelecek olan Türkiye vatandaşlarının istilasına uğrayacağız" diye bir tehdidi kullanabiliyorlar. AB'de kalmayı savunanlar ise bu tehdide karşı "korkmayın, Türkiye bu gidişle AB'ye 3000 yılından önce üye olamaz" diyerek onları yatıştırabiliyorlar.

Haberin Devamı


Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz da Türkiye'nin Avrupa değerlerinden büyük bir süratle uzaklaştığını söylüyor. "Avrupa değerlerinden uzaklaşmak" şeklinde andığı süreci Türkiye'nin hızla otoriterleşen bir yönetim biçiminin pençesine düştüğünü, TBMM'de milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının eşi görülmemiş bir psikolojik baskıyla gerçekleştirildiğini, bütün bunların Türkiye'nin AB üyeliğini imkansız hale getirdiğini vurgulamak suretiyle açıklıyor.


Avrupa Parlamentosu'nun değerlendirmeleri önemli. Türkiye ile AB arasında varılan mutabakatın üye ülkeler tarafından onaylanması için tavsiye kararını bu parlamento verecek. Nitekim, 72 kriterin 5'inin hala yerine getirilmediğini ileri sürerek oylamayı erteleyen Avrupa Parlamentosu'nun bu yaklaşımı Türkiye'de heyecanla beklenen "Avrupa'ya vizesiz seyahat" konusunun Haziran ayının sonunda gerçekleşemeyeceğini gösterdi. Almanya Başbakanı Merkel de Dünya İnsani Zirvesi için geldiği İstanbul'dan "kriterlerin tamamının yerine getirilmesinin mutabakatın tam olarak uygulanabilmesi için şart olduğunu" dile getirerek ayrıldı.

Haberin Devamı


Türkiye ile AB arasında karşılıklı olarak yaşanmakta olan bir "samimiyet testi"nden geçiyoruz. AB'nin yerine getirilmesini beklediğini üç yıl önce açıkladığı kriterlerde bir değişiklik yapmamasını samimiyetsizlik olarak nitelendirmek zor. Bu kriterleri önce kabul edip sonra "oynamıyorum" diyerek tutum değiştiren Türkiye'nin samimiyeti konusunda AB kamuoyunun ne düşündüğünü tahmin etmek ise o kadar zor değil.


Türkiye Suriye'li mülteciler konusunun AB'yi köşeye sıkıştırdığını düşünüyor. AB Türkiye'ye belli konularda istediklerini vermezse Türkiye'nin geri kabul anlaşmasını uygulamaktan vazgeçeceğini ya da Gümrük Birliği'ni askıya alacağını dile getirerek AB'yi daha fazla sıkıştırmaya çalışıyor. AB ile olan ilişkilerin "koz" sanılan olgular ve işe yarayacağı varsayılan "tehditler" üzerine kurgulanmış bir oyun planı olarak görülmesi tehlikeli.


AB ile ilişkiler iyi gitmiyor. "Ne zaman iyi gitti ki?" diyerek omuz silkmek suretiyle Türkiye AB'den daha çok uzaklaştırılıyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları