Paylaş
FARC ile Kolombiya Hükümeti 2012 yılından beri sürdürülen "barış süreci"ni nihayet aralarında bir anlaşma ile noktaladılar.
Cartagena'da imzalanan anlaşma ile Kolombiya Cumhurbaşkanı ve FARC lideri el sıkışırken hafızalarda 1998 yılında Birleşik Krallık Hükümeti ile IRA arasında imzalanan "Hayırlı Cuma" anlaşması canlandı.
Kolombiya Cumhurbaşkanı anlaşma imzalanırken "fikirlerin savunulması için silahlı mücadele dönemi bitmiştir" derken FARC'ın lideri de "mücadelemizi artık siyasi platformda sürdüreceğiz" şeklinde açıklamalar yaptılar.
İmzaların atıldığı kalem de bir mermiden yapılan uca sahipti. Böylelikle, merminin ucundan çıkan mürekkep ile atılan imzaların artık silahlı mücadelenin sonu olduğunun, kavganın yerini ortaklıkların, eğitimin ve kalkınmanın alacağının da işareti veriliyordu.
Kolay değil, elli yılı aşkın bir süre devam eden Kolombiya'daki bu mücadelede 220.000'in üzerinde can kaybı oldu. Ülke ekonomisi olumsuz etkilendi, askeri harcamalar ülkenin kalkınmasının önünde engel oluşturdu.
Latin Amerika tarihinin belki de en uzun süren devrimci mücadelesini Kolombiya yaşamıştır. FARC'ın silah bırakmasıyla sonuçlanan bu anlaşma belki de Castro ve Che Guevara'nın öncülüğünü yaptıkları silahlı devrim mücadeleleri tarihinin de sonu anlamına gelmektedir.
Anlaşma 2 Ekim tarihinde Kolombiya'da referanduma sunulacak. Halkın bu anlaşmayı onaylayacağı konusunda kimsenin kuşkusu yok. Neredeyse üç nesildir yaşanan kan, terör, sefalet ve bıkkınlık dört yıl emek verilen bu "Barış süreci" sonunda Kolombiya'ya yeni bir huzur, barış ve ekonomik kalkınma getirecek.
FARC altı ay içinde silahlarını Birleşmiş Milletler'e teslim edecek. 7.000 civarında FARC mensubu topluma kazandırılacak ve iş hayatına başlayacaklar. Kullanılamayan tarım arazisi yeniden kullanılmaya başlayacak. FARC lider kadrosu siyaset yapabilecek. Barış anlaşmasının uygulanmasını da FARC izleyecek ve sorumluluğu üstlenecek.
Yaklaşık yirmi yıl önce Birleşik Krallık ile IRA arasında imzalanan anlaşma da buna benzer sonuçlar doğurmuştu. Kuzey İrlanda yıllar süren kan ve gözyaşından kurtulmuş, IRA yöneticilerine de fikirlerini siyaset meydanında dile getirme, siyaset yapabilme fırsatı tanınmıştı.
Her iki örnekte de ortak olan tarafların artık savaştan, ölmekten ve öldürmekten yılmış olmalarıdır. İki örnekte de gelinen nokta böyle bir sorunun çözümü için silahlı mücadelenin sürdürülmesinin mümkün olmadığı, ancak silahlı mücadeleyi durdurmanın da askeri yöntemlerle sağlanamayacağının kavranmış olmasıdır.
Kolombiya örneği günümüzde artık silahlı mücadele yoluyla "dava" ya da fikir, ideoloji, görüş ve tezlerin kabul ettirilebilmesi döneminin geride kaldığının en önemli göstergesini oluşturuyor. Aynı zamanda görüş farklılıklarının giderilmesi için yönetimlerin ve hükümetlerin askeri yöntemlerle sonuç alamayacaklarının kavrandığını ve "barış süreci" ile mutlu sona ulaşmanın tercih edilen yöntem olduğunu da gösteriyor.
FARC Kolombiya Komünist Partisi'nin silahlı kanadı olarak 1964'te kurulmuştu. Marksist-Leninist ideolojiye sahipti. Ülkede kol gezen eşitsizliğe, adaletsizliğe ve demokrasiden uzak baskıcı uygulamalara karşı özgürlük ve eşitliği savunan tarım işçilerinin başını çektiği bu grup ülkenin kırsal kesimlerinde bir tür gerilla mücadelesi sürdürüyordu.
FARC zaman içinde bu mücadelenin ekonomik bakımdan sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla kaçakçılık ve uyuşturucu trafiğine de bulaştı. Hedefleri Kolombiya güvenlik güçleriydi. Asker ve polis unsurlarına karşı eylemler düzenliyorlardı.
Bir önceki Kolombiya Cumhurbaşkanı Uribe'nin FARC'a karşı sürdürdüğü sert askeri çözüm yöntemi grubun önde gelen yöneticilerinden bir çoğunun öldürülmesiyle sonuçlandı. Bundan birkaç yıl önce 20.000 civarında olan gerilla sayısı bugün 7.000'e gerilemiş durumda. FARC'ın "barış süreci"ni benimsemesinin nedenlerinden biri olarak artık zayıflamış olması ve gücünü yitirmiş olması gösteriliyor.
Anlaşmadan herkesin memnun olduğunu söylemek mümkün değil. Gerilla savaşı ile yaşamaya alışkın bazı gruplar barış sürecinden hoşnut olmadıklarını dile getiriyorlar. Ama bunlar azınlığı oluşturuyorlar ve kontrol edilemeyecek düzeyde değiller. Halk içinde ise FARC yöneticilerinin herhangi bir ceza almamalarının yarattığı memnuniyetsizlik çeşitli serzenişlere yol açıyor.
FARC siyasi açıdan özgürlükçü fikirleri savunan bir grup. Bu nedenle de ülkedeki aşırı muhafazakar kesimlere karşı mücadele veriyor. Barış süreci sonunda imzalanan anlaşma ile birlikte FARC artık bir siyasi partiye dönüşecek. Muhtemelen de Kolombiya'da siyaset Muhafazakarlar ile Özgürlükçü görüşü savunanlar arasında oluşan iki partili bir dengeye doğru evrilecek.
Türkiye yıllardır şehitlerine ağlıyor. Ne terör bitiyor, ne terörle mücadele... Oysa tüm dünyada gelinen nokta "barış süreçleri", silahlı mücadele yöntemiyle fikir ve görüşleri anlatmaya son verme ve terörle mücadelenin de askeri yöntemlerle sonuca ulaşamayacağının anlaşılması.
Türkiye de Birleşik Krallık ve Kolombiya örneklerinde olduğu gibi barış ve huzur ortamına kavuşacağı günü bekliyor. Gerçek özgürlük barışla, gerçek barış ise sadece demokrasiyle geliyor.
Paylaş