Paylaş
Ziyaretin özellikle 15 Temmuz'da yaşadığımız darbe girişimi kabusundan sonra iyice olumsuz bir seyir izlemeye başlayan Türkiye-ABD ilişkilerinde yeniden karşılıklı güven kazanılmasına yardımcı olması umuluyor.
Aslında bu ziyaretin oldukça geciktiğini belirtmek gerekir. 15 Temmuz'un üzerinden bir aydan fazla zaman geçti. Darbe girişiminin ABD ile bağlantılı olduğunu iddia eden yerli basın organlarının çabaları iki ülke arasındaki ilişkilerin iyice gerginleşmesine yol açtığı gibi, ABD tarafından gereken olumlu ve sağduyulu hamlenin yapılabilmesini de engelledi.
Türkiye'de son yıllarda dış politika alanında yapılan yanlış uygulamaların ülkeyi ne hale getirdiği belli. Yıllardır söylenenler nihayet Hükümet çevrelerinde üst düzey yetkililerin ağzından da teyit edildi: Türkiye'nin başına ne geliyorsa Suriye konusunda izlenegelen yanlış politikalardan dolayı geliyormuş! Peki, bu itirafın yapılmış olması neyi değiştirecek? Türkiye'nin Suriye politikasında nasıl bir değişim yaşanacak? Bunlar Biden'ın ziyareti sırasında ne ölçüde konuşulacak?
Kamuoyunda fikri sabit haline gelmiş bir inanış var. Hani, elden gelse, neredeyse Biden'ın Fethullah Gülen'i çantasına koyup getirmesi bekleniyor. Böyle birşey olmazsa da adeta "niye geldin ki?" diye sitem edilmesi gerektiğine inanılıyor. Üstelik, Biden bu ziyaret sırasında Gülen'in iadesi konusunda Türkiye'yi tatmin edecek bir taahhüt vermezse o zaman da ABD'nin Türkiye'de 15 Temmuz tarihindeki darbe girişiminde parmağı olduğu inancı iyice güçlenecek.
ABD'de yönetim çevrelerinin Türkiye'deki bu fikri sabiti ve kamuoyundaki kanaati bilmediği ya da anlamadığı söylenemez. Kolay değil, altmış yılın üzerinde bir süredir, inişleriyle ve çıkışlarıyla sürdürülmeye çalışılan bir müttefiklik ilişkisi bu. ABD'de pek ala Türkiye'nin ne kadar duygusal, tepkisel, romantik ve fevri bir ruh haline sahip insanlarla dolu olduğu biliniyordur. Son yıllarda bu ruh halinin iktidarda olduğu da elbette biliniyordur. Dolayısıyla, Biden'ın neyle karşılaşacağını bilerek gelmesi beklenir.
Bununla beraber, ABD'nin bazı konularda hangi esaslara, kriterlere, hukuk devleti ilkelerine, uluslararası hukuk kurallarına ve bütün bunların oluşturduğu bir uygulamaya göre hareket etmekte olduğu Türkiye'de bilinmemektedir. Ya da anlamak istenmemektedir. ABD'de ise Türkiye'de bunun bilinmediği ya da anlamak istenmediği bilinmemektedir.
İşte bu sebeple, Biden Türkiye'ye gelirken, her ne kadar Türkiye'deki ruh halini biliyor olsa da, uluslararası toplum içinde saygın bir yeri olduğuna inandığı Türkiye'nin ABD'de de geçerli olan evrensel ilkeleri anladığını ve buna göre hareket edebileceğini varsaymaktadır. Yanlış olan da budur. Zira Türkiye'de bu ilkelere göre hareket edilmemektedir. Umalım ki, Biden'ın ziyareti ertesinde Türkiye ile ABD arasında Gülen odaklı uyuşmazlığın suhuletle giderilmesi konusunda karşılıklı bir ortak anlayışa varılabilsin.
Suriye meselesinin Biden ziyareti sırasında konuşulmaması beklenemez. Daha önce defalarca belirtildiği gibi, Türkiye Suriye'de PYD'nin bazı kazanımlarının kalıcı olması halinde bu durumu bir güvenlik tehdidi olarak algılayacağını dile getirmişti. ABD'nin de, Membiç operasyonu sona erdikten sonra PYD'nin belli bir arazi üzerinde yerleşik konum elde etmesine izin verilmeyeceğine dair Türkiye'ye verilmiş sözleri vardı.
ABD Türkiye'nin, haklı bulmasa dahi, bu güvenlik endişesi adı altında dile getirdiği görüşlere karşı ikna edici bir açıklama ve tatmin edici bir formül ya da proje getirmelidir. Türkiye ile ABD arasında IŞİD'e karşı PYD ile beraberce sürdürülen mücadelede işbirliği yapılmasına ilişkin görüş ayrılıkları olduğu malum. Bu görüş ayrılıkları hiç bir zaman giderilemedi. Sonuçta, IŞİD Membiç'ten temizlendi. Ama Türkiye orada hakimiyetin PYD'de kalmasını istemiyor. Demek ki Biden'a bu da bir kez daha hatırlatılacak.
Gelelim Esad'a. Tüm dünya Suriye'nin geleceğinde Esad'ın rolünün olamayacağını, ancak geçiş döneminde Esad'a katlanılması gerektiğini söylerken Türkiye Esad gitmeden Suriye'de hiç bir ilerleme olamayacağını ısrarla dayattı. Rusya ile normalleşme başladıktan sonra bu söylem yumuşadı. Sayın Başbakan'ın ölçülü ifadelerle tarif etmeye çalıştığı yeni Suriye politikasının omurgasını da bu yeni söylem oluşturuyor.
Eh, dünyaya Rusya ile bu konuda anlaştığımızı göstermek ve Batı'dan umduğumuzu bulamadığımız için yüzümüzü bu yöne döndüğümüzü hissettirmek istiyorsak, Biden da artık bu
kadarına katlanıversin. Sonuç itibariyle Rusya ve ABD'nin anlaştığı bir mutabakatı bize ABD'nin anlatması ve kabul ettirmesi gerekirken varsın bu defa da bunu Rusya yapıversin. ABD biraz alınmış görünsün yeter.
Biden ziyareti önemli. Türkiye'nin dış politikasında yıllardır süregelen yanlışların düzeltilmesi açısından bir fırsat. Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden normalleşebilmesi için de öyle. Belki Türkiye'nin hala ABD ile görüş farklılıkları kalmaya devam edecek. Belki bunların bazıları aşılacak, bazıları zaman içinde giderilecek. Türkiye yavaş da olsa dış politikasında yeniden akılcı politikalara dönecek.
Asıl önemli olan ise iç politika. Türkiye hiç bir dönemde yaşamadığı bir barbarlığın pençesinde kıvranmaya devam ediyor. Böyle giderse yakında dış politikanın akıbetinin ne olduğu kimseyi ilgilendirmeyecek. Ülkeyi kurtaralım yeter.
Paylaş