Paylaş
2009 yılının başından itibaren izlenen ve hatalı olduğu yeni yeni itiraf edilmeye başlanan dış politika uygulamaları, tam düzelmeye başladı derken, yeni krizler etrafımızı sardı. Türkiye sıkışıyor.
Dış politikada Türkiye'nin değişik bir uygulaması var: Çok taraflı ilişkiler ile ikili ilişkileri birbirine bağlamak ve karıştırmak. Örneğin, Türkiye ile İsrail arasındaki ikili ilişkilerin sıkıntılı bir döneme girmesi üzerine Türkiye NATO içinde Akdeniz Diyaloğu ile ilgili programlarda İsrail'in katıldığı projelere engel çıkartarak bir tür "misilleme" yapmayı tercih etti.
Aynı durum Türkiye'nin Avusturya ile olan ilişkilerinde de söz konusu oldu. İki ülke arasında beliren ikili sorunlar nedeniyle Türkiye bu defa da NATO içinde Avusturya'nın katıldığı Barış İçin Ortaklık (BİO) projelerini ve programlarını engellemek yolunu seçti.
Her iki örnekte de NATO ittifakı içindeki müttefiklerimiz bu anlayış karşısında şaşkınlık içinde kaldılar. Zira Türkiye kah İsrail, kah Avusturya ile olan ikili sorunlarını bu iki ülkenin de üye olmadığı NATO gibi bir örgütün güvenlik ve istikrar amacıyla geliştirdiği ve üye olmayan ülkelerle sürdürdüğü projelerine taşıyınca NATO'nun çalışmalarını engellemiş oluyordu.
NATO Türkiye'nin bu iki ülke ile ikili sorunlarını çözecek bir örgüt değil. NATO'nun çalışmalarını engelleyince Türkiye'nin sorunları da çözülmüyor. Demek ki, Türkiye'nin ikili sorunlarını çözebilme yeteneklerini ve mekanizmalarını geliştirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, sorunumuz olmayan NATO müttefiklerimizi de karşımıza alıyor ve acaba asıl sorunumuz NATO ile mi diye bir akıl karışıklığı yaratıyoruz.
Almanya İncirlik Üssü'ne askeri uzman ve malzeme gönderirken Irak ve Suriye'de IŞİD'e karşı yürütülen terörle mücadeleye uluslararası koalisyonun bir üyesi olarak katkıda bulunuyordu. Ancak, Türkiye ile Almanya arasındaki ikili ilişkilerde son yıllarda artan şekilde biriken sorunlar var. Almanya PKK ile mücadele ve Türkiye'nin iadesini istediği terör suçu zanlıları konusunda Türkiye'nin beklentilerine olumlu karşılık vermiyor.
Almanya'nın yurt dışına asker göndermesi anayasa gereği parlamento kararına bağlı. Parlamenterlerin de yurt dışındaki Alman askerlerini ziyaret etme ve görevleri hakkında gözlemde bulunma yükümlülüğü var. Türkiye bunu engelleyince, Almanya da İncirlik'ten çekilme kararını almakta tereddüt etmedi. Sonuç olarak Almanya'nın IŞİD'le mücadelede uluslararası koalisyona verdiği katkı, bir süre için askıya alındı, bundan sonra da Ürdün üzerinden devam edecek. Türkiye'nin Almanya ile çözümünü istediği ikili sorunlar ise yerli yerinde duruyor.
Türkiye'nin son yıllarda ikili ilişkilerinin en çok geliştiği ülke Katar. Bununla beraber, Katar yıllardır İslam dinini kendi menfur emellerine araç eden terörist örgütlere destek vermek, radikal sünni akımlara ve bunların temsilcilerine her türlü imkanı sağlamak gibi suçlamalarla karşılaşıyor. Türkiye bu suçlamalara muhatap olan Katar'la aynı platformlarda görüldükçe sıkıntı çekiyor, haksız ithamlarla karşı karşıya kalıyor.
Öte yandan, Katar "Müslüman Kardeşler"e verdiği desteği gizlemeyen, gerek Libya'da, gerek Mısır'da, gerekse Suriye'de iktidara gelmeleri için çaba gösteren bir ülke olarak algılandıkça Türkiye'nin imajı daha da olumsuzlaşıyor, Türkiye de aynı desteği veren ülke olarak algılanıyor.
Arap uyanışı ertesinde bir gerçek ortaya çıktı. Müslüman Kardeşler'in projesi Ortadoğu'da başarılı olamadı. Donald Trump'ın ABD'nin yeni başkanı olarak seçilmesiyle birlikte ABD din istismarı yapan radikal çevrelere ve onlara destek veren ülkelere karşı ciddi mücadele başlattı.
Suudi Arabistan "sünni islamın terörü desteklemediği" görüntüsünü yaratmak için Katar karşıtı abluka başlattı. Bu ablukanın Trump'ın dış ziyaretlerindeki ilk müslüman ülke olarak Suudi Arabistan'ı seçmesinden sonra başlamasını bir tesadüf olarak görmek mümkün mü?
Türkiye yine akıntıya kürek çekiyor. Katar'la ilişkilerini kesen, ya da sınırlayan ülke sayısı arttıkça, Türkiye de Katar'a nasıl destek olurum diye bir arayış içine girdi. Bir yandan Katar'a kesintisiz gıda akışının nasıl temin edileceği, bir yandan da Katar'da Türkiye tarafından kurulacak olan deniz üssüne asker gönderilmesi için alınması gereken TBMM kararının genel kurula bir an önce getirilmesi yolunda hızlı gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye bu defa da bölgesinde Katar'a karşı giderek genişleyen bir çok taraflı kampanyaya direniyor, bu ülke ile ikili ilişkilerini bölgedeki diğer ülkelerin tercihlerinin karşısına koyarak kendini daha fazla yalnızlaştırıyor. Katar'la diplomatik ilişkilerini kesmeye karar veren ülkelerin ise Türkiye'nin hatırı için bu kararlarını değiştirmeye hiç niyetleri olmadığı anlaşılıyor.
Türkiye dış politikada sürekli olarak farklı olma arayışı içinde. Ancak bu farklılık Türkiye'nin yararına olmuyor, aksine Türkiye hakkındaki algıyı daha da olumsuzlaştırıyor. Bir yandan da zeytinlik alanların imara açılması ile ilgili karar düşünüldüğünde, yakında Türkiye'nin dünyaya uzatacak bir "zeytin dalı" dahi kalmayacak. Ne hazin...
Paylaş