Paylaş
Görünürde büyük çaplı bir savaş olmadığı ileri sürülse de, ülkemiz sıcak çatışma noktaları ile sarılmış durumda, üstelik sınır ötesinde bu sıcak noktalardan birinin tam da içinde. Çözüm için yapıcı, diyaloga ve diplomasiye öncelik veren, mevcut sorunların ertelenmesi ya da çözümünün daha zorlaştırılması yerine ortadan kaldırılmasına odaklanan politikalara ihtiyaç duyuluyor.
Bu durum yıllardır sürüyor. Türkiye Birinci Körfez Savaşı'ndan etkilenmiş ve bunun olumsuz yansımalarını yaşamıştı. Ardından 2003 tarihinden itibaren Irak'ta başlayan savaşta bir milyonun üzerinde sivilin yaşamını kaybettiği belirtiliyor. Milyonlarca insanın yerlerinden edilmiş olduğu da istatistiki verilerde yer alıyor.
Arap Uyanışı ile birlikte Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da başlayan kargaşa bundan daha az bir kayıpla sonuçlanmadı. Aksine, halk ayaklanmalarının Suriye'ye yansıması, Suriye ve Irak topraklarında IŞİD'in estirdiği terör ve Suriye'de giderek tırmanan iç savaş milyonlarca sivili etkiledi, etkilemeye de devam ediyor.
Türkiye, yıllar boyu fedakarca mücadele ettiği, nice şehitler verdiği ve gaziler edindiği terörden bölgenin karmaşık yapısı nedeniyle bir türlü kurtulamıyor. Üstelik, bu mücadeleyi artık bir komşu ülkenin toprakları içinde de sürdürmek zorunda kalıyor. Bu da şehit ve gazilerimizin sayısını her geçen gün artırmaya devam ediyor.
Suriye sorunu Türkiye'nin dış politikasını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Bölgemizde yaşayan halklar arasındaki kutuplaşma artan bir hızla keskinleşiyor. Türkiye'nin ulusal güvenliğinin temellerinden birini oluşturan ve uzun yılların yarattığı çeşitli sınamalardan geçen ittifak ilişkileri sorgulanıyor. Müttefiklerimiz ile olan ikili ilişkiler her geçen gün yeni bir sorunla karşılaşıyor.
NATO üyesi ülkeler Türkiye'nin dış politikasında görülen değişiklikleri kuşku ve endişe ile izliyorlar. Özellikle Suriye'de yaşanan gelişmeler bu kuşku ve endişeleri daha da artırıyor. Türkiye ile ABD arasında bir sıcak temas riski olup olmadığı dahi sorgulanıyor. Türkiye'nin ulusal güvenliği nedeniyle başlattığı askeri harekatın hedeflerinin ne olduğu, ne kadar süreceği, nerede duracağı hakkında uluslararası kamuoyunu yeterince aydınlatıcı, şeffaf ve güvenilir açıklamalar yapılmıyor. Yapılan, sadece askeri operasyon sırasında kaç şehidimizin olduğu, kaç teröristin "etkisiz hale getirildiği" hakkındaki sayılarla sınırlı kalıyor.
Türkiye insanının barış, huzur, güven ve güvenlik içinde yaşamaya hakkı var. Gençlerin geleceğe umutla bakmaya, iş garantisi hakkında kuşku duymamaya ihtiyaçları var. Söz konusu vatan olduğunda elbette her şey bir yana bırakılır, vatanın güvenliği için gereken her türlü fedakarlığa katlanılır. Ancak bu fedakarlık ülke insanının kaderi ve yaşam tarzı haline gelmemelidir. Güvenliğin sağlanması için savaşın dışında da yöntemler vardır ve Türkiye insanı bu yöntemlerle barışın sağlanmasını umutla beklemektedir. Yapılması gereken, insan yaşamına saygı duyulması, önem verilmesi ve atılan her adımın insan odaklı olarak kurgulanmasıdır. Böyle bir yol var ve mutlaka denenmeli.
Değerli okurlarım.
"Radikal" gazetesinde başladığım, "Hürriyet" gazetesinde bu köşede haftada iki kez devam ettiğim, "Hürriyet Daily News"ta da haftada bir İngilizce olarak sizlerle paylaştığım dış politika yazılarıma her zaman büyük destek verdiniz. Sizlerin desteğiniz bana güç ve güven verdi.
Yazılarımda küresel sorunlardan bölgesel sorunlara, ülkemizin bulunduğu coğrafyada karşı karşıya olduğu sıkıntılardan, tarihin bıraktığı tortulara varana kadar bir çok konuda düşüncelerimi objektif şekilde bu köşelerden aktardım. Geniş kitlelere dürüst, doğru, şeffaf ve her şeyden önemlisi, insan odaklı bir dış politika bakışının mümkün olduğunu anlatabilme kaygısı dışında hiç bir niyetimin olmadığı bu uğraşta umarım başarılı olmuşumdur.
Cumhuriyet Halk Partisi 36. Olağan Genel Kurul toplantısında Parti Meclisi üyesi olarak seçilmiş bulunuyorum. Bu durum çerçevesinde, "Hürriyet" ve "Hürriyet Daily News" gazetelerinin tarafsızlık ilkesine dayalı yayınları hakkında herhangi bir önyargı oluşmasına meydan vermemek için, çok sevdiğim siz değerli okurlarımdan yazılarıma ara vermek için izin istiyorum.
Bu bir veda değildir. Dış politika ile ilgili görüşlerimi şimdi bir başka bünye içinde dile getirmeye, zamanı ve yeri uygun olduğunda elbette halkımız ile de paylaşmaya devam edeceğim. Bu duygularla, yazılarıma göstermiş olduğunuz destek, anlayış ve takdir ifadeleriniz için sizlere teşekkürü bir borç biliyorum.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş