Paylaş
Karar ABD tarafından alındığı halde İslam alemindeki tepkilerin İsrail'e yönelmesini genel İsrail aleyhtarlığının yarattığı ruh hali ile açıklamak yerinde olur. Esasen bu çevrelerde sadece ABD'yi değil tüm dünyayı musevilerin yönettiği gibi bir inanış mevcut. Hal böyle olunca, kararı alan kim olursa olsun İsrail'i eleştirmek için fırsat çıkmış oluyor. Fırsatı kaçırmak istemeyenler de İsrail'e yüklenerek içlerini döküyorlar.
Trump'ın kararı mevcut statükoyu hemen değiştirecek bir sonuç doğurmuyor. ABD'nin Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıması bile birkaç yıl zaman alacaktır. Bu süre zarfında elbette bir yandan da Filistin sorununun çözümü için çabaların sürdürülmesi gerekir.
Ancak Trump'ın kararı siyasi açıdan bir dengesizlik yaratmıştır. Nitekim Filistin ABD'nin bu kararı nedeniyle artık Filistin sorununun çözümünde ABD'yi tarafsız ve güvenilir, önyargısız bir kolaylaştırıcı olarak göremeyeceğini açıkladı. Bu da ister istemez Ortadoğu Barış sürecini tehlikeye sokuyor.
13 Aralık Çarşamba günü Türkiye'de yapılacak olan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) zirve toplantısında ABD'nin kararına ve İsrail'e karşı tepkilerin dile getirilmesi ve mutabakat sağlanabildiği ölçüde bazı kararların alınması bekleniyor. Olağanüstü Zirve daveti Türkiye'den geldi, zira Türkiye örgütün dönem başkanlığını yürütüyor.
İİT'nin toplantısında nasıl bir karar çıkacağını öngörebilmek zor. Bu konuda geçtiğimiz hafta sonu yapılan Arap Ligi Dışişleri Bakanları toplantısından sonra yayımlanan bildiriye bakılırsa bazı sonuçlar çıkarılabilir.
Arap Ligi ülkeleri "ABD'nin kararının kabul edilemez ve yok hükmünde olduğunu" vurguladıktan sonra bu kararı kuvvetle kınadılar, uluslararası hukukun tehlikeli bir ihlali olduğunu ve derhal geri alınması gerektiğini dile getirdiler. Devamla, dünya uluslarına "Filistin'i başkenti Kudüs olan egemen bir devlet olarak tanıması" çağrısında bulundular, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin de ABD'yi kınayan bir karar tasarısı kabul etmesini beklediklerini vurguladılar.
Arap Ligi Dışişleri Bakanları'nın açıklamalarında İsrail'e yönelik herhangi bir kınama görünmüyor. İsrail'in bir eylemi olmadığı, ortalığın Donald Trump'ın aldığı bir karar nedeniyle karıştığı dikkate alındığında, Arap Ligi'nin doğrudan İsrail'i hedeflemediği, eleştirileri ABD'ye yönelttiği görülüyor.
Tüm dünyanın kabul etmesi gereken bir gerçek var. Ortadoğu'da Filistin sorunu ile ilgili olarak herkesin mutabık olduğu çözüm planı iki devletli bir formül öngörüyor. Kudüs de bu iki devletli çözümde her iki ülkenin, yani İsrail ve Filistin'in ortak başkenti olarak düşünülüyor. Dolayısıyla, sorunun bu yaklaşım çerçevesinde çözümünden vazgeçilmedikçe ABD Başkanı'nın aldığı kararın da Filistin sorununun özüne yönelik bir değişiklik doğurduğunu söylemek güç.
Trump'ın kararının Filistin sorununun çözümünden önce açıklanmasının yarattığı psikolojik baskıya bir tepki verilmemesi elbette düşünülemez. İİT'nın da böyle bir tepki göstermesi beklenir. Ancak bu tepkide ölçünün kaçırılmaması ve köprülerin yakılması sonucunu doğurmayacak şekilde hesaplı adım atılması gerekecektir.
İsrail ile diplomatik ilişkilerin koparılması şu sırada Arap ülkelerinin üzerinde oybirliği ile mutabık olacakları bir davranış değil. Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi ülkeler bölgede asıl sorunun İsrail değil İran olduğu düşüncesindeler. Hatta, perde gerisinde bu ülkelerin İsrail ile müzakerelerde bulundukları dahi biliniyor. Dolayısıyla, bu ülkeler hem İsrail ile ilişkilerini koparmak istemeyeceklerdir, hem Kudüs'ün, daha doğrusu Doğu Kudüs'ün, ileride Filistin'in başkenti olarak kabulünü engelleyecek bir adım atmaktan çekineceklerdir.
Bugün Kudüs'te hiçbir ülkenin Büyükelçiliği bulunmuyor. Ancak, Türkiye dahil bazı ülkelerin Başkonsoloslukları var. O Başkonsolosluklar da daha şimdiden Filistin'e akredite birer misyon görevi yürütüyorlar. Dolayısıyla, İsrail ile diplomatik ilişkilerin kopmaması eldeki bu avantajın kaybedilmesini engelleyecektir.
ABD Başkanı Trump yanlış ve dengeleri olumsuz etkileyen, Ortadoğu barışını da tehlikeye sokan bir adım attı. İsrail ise bu karara tepki gösteren Filistin'lilere karşı orantısız güç kullanıyor. Bölgedeki durumu değerlendirirken bu verilerden hareket etmek, diplomasiyi karıştırmak için değil barıştırmak için kullanmak daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
Paylaş