Paylaş
Geçen hafta içinde, yapay zekânın (YZ) geleceği hakkında birbirine tam tezat oluşturan görüşler yayımlandı. Biri The Guardian’da, diğeriyse Fortune Magazine’deydi. Üstelik görüş verenler büyük isimler: Dijital teknoloji duayeni Ray Kurzweil, Midjourney gibi AI (Artificial Intelligence ) görsel üreticilerinin kullandığı ‘diffusion’ teknolojisini geliştiren Stability AI’ın eski CEO’su Emad Mostaque ve İngiliz makroekonomik araştırma şirketi MacroStrategy’in kurucu ortağı James Ferguson. Kurzweil iyimser tarafta. The Guardian’a verdiği demeçte yapay zekâyla insan zekâsının birleşeceği ütopik bir geleceği tasvir ediyor. Üstelik geçmişteki tahminlerinden daha da yakında olacağını söylüyor. Diğerleriyse karşı tarafta, yapay zekâ etrafında büyük bir balon oluştuğunu savunuyorlar.
Ray Kurzweil ‘singularite’ yani tekillik teorisini popülerleştiren isim. 1958’de matematikçi John von Neuman’ın geliştirdiği kavram, teknolojinin çok çok ilerlemesiyle günün birinde insan yaşamıyla ayrılmaz bir noktaya erişmesini ifade ediyor. Bugünkü karşılığı, yapay zekânın insan zekâsının kabiliyetlerini aştığı, IQ gerektiren tüm rasyonel konularda insanlardan üstün hale geldiği AGI (Artificial General Intelligence-Yapay Genel Zekâ) noktasına ulaşması. Tekillikse yapay zekâ ve insan aklının tamamen birbirine karıştığı aşamayı ifade ediyor.
Kurzweil 2005’te ‘Singularity is Near’ (Tekillik Yakın) kitabında, insan aklıyla yapay zekâ birleştiğinde, toplumun her yönüyle dönüşeceğini ve büyük bir sıçrama gerçekleşeceğini anlatıyordu. Kurzweil üç hafta önce yayımlanan yeni kitabı ‘Tekillik Daha Yakın’ ile anlatısını güncelliyor ve tahminlerinin daha yakın tarihte gerçekleşeceğini anlatıyor. Kurzweil’e göre 2029’da yapay zekâ, AGI seviyesine ulaşacak ve bu noktadan sonra insan zekâsını aşmaya başlayacak.
Bu, sadece beş yıl sonra hemen her alanda insanlardan daha iyi iş çıkaran bir zekânın toplumu yönlendirmeye başlayacağı anlamına geliyor. Hikâyenin ütopik sonunu seçerseniz, bizi bekleyen şey adım adım yeniden yapılanan bir dünya. Kurzweil’in kitabında nanobotlarla insan biyolojisinin evrildiği, hatta ömür sınırı sayılan
120 yaşın aşıldığı bir gelecekte, ekonominin küresel ölçekte otomasyona geçtiği bir dünya düzeni tasvir ediliyor.
Dünya ekonomisi AGI tarafından yönetildiğinde, yeryüzündeki tüm resmi vatandaşların yararlandığı ‘evrensel asgari gelir’ sistemini kurgulamak mümkün olabilecek. Böylece yoksulluğun ve şiddetin önü alınacak. Yapay zekânın insanları geçmesiyle birçoklarının işlerini yitirmesi mümkün olsa da teknoloji yeni nesiller için bugün var olmayan yeni iş imkânlarını da beraberinde getirecek. Aynı zamanda tüm endüstrileri ivmelendiren, teknolojik ve bilimsel buluşları da hızlandıran bir geleceği öngören Kurzweil, yenilenebilir enerji ve çok gelişmiş 3 boyutlu yazıcılarla enerji sorununun önüne geçilebileceğini ve dünyanın daha iyi bir yer olacağını savunuyor. The Guardian söyleşisinde “İnsanlık ve yapay zekâ karşı karşıya şeklinde olmayacak; yapay zekâ içimizde olacak” diyen Kurzweil, “Önceden fizibilitesi mümkün olmayan yepyeni şeyler yaratmamıza imkân sağlayacak. Gelecek çok fantastik olacak” cümleleriyle ümit veriyor.
Felaket senaryosu
Gelelim hikâyenin diğer yöndeki akışına… Merak etmeyin, diğer son, yapay zekânın dünyayı ele geçirip başımıza bela olduğu felaket senaryosu değil. Bu da bir ihtimal ancak günümüz realitesinde daha öncelikli bir mesele var. Tam şu anda, yeni bir ‘altına hücum’ fenomeni yaşanıyor ve yatırım şirketlerinin milyarlarca dolar dökmeye başladığı, .AI uzantılı yüzlerce YZ şirketi kuruluyor.
İlgili ilgisiz birçok kuruluş ve marka, çağı yakalamak ve rekabet amacıyla yapay zekâyı hizmetlerine dahil ettiğini göstermeye çabalıyor. Ancak James Ferguson’a göre YZ halen kendisini kanıtlayabilmiş değil: “Gerçeğini başarana kadar sahtesini yap mantığı Silikon Vadisi’nde geçerli olabilir ancak geri kalan bizler için, yapay zekâ adına, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer demek daha uygun.”
İnternet ilk çıktığında binlerce .com (dot com) şirketinin kurulduğunu ve yatırım aldığını ancak çok azının hayatta kaldığını hatırlatan Stability AI eski CEO’su Emad Mostaque “Şimdikine ‘dot AI’ balonu diyorum ve henüz başlamadı bile” sözleriyle uyarıyor ve gelmiş geçmiş en büyük balon olabileceğini anlatıyor. Yapay zekâ balonunu patlatacak olansa teknolojinin çok pahalı ama bir o kadar güvensiz olması…
Yeterince kullandıysanız, yapay zekânın gerçekmiş gibi sunduğu yalan yanlış bilgilere denk gelmişsinizdir. Bunlara halüsinasyon deniyor ve uzmanlar bu handikabın teknolojinin fıtratında olduğunu anlatıyorlar. Yani hiçbir zaman çözülemeyecek bir problem olabilir. Bu noktada Ferguson “Eğer yapay zekâya güvenilemezse, benim mantığımda işe yaramaz demektir” diyor. Yani hikâyenin diğer yönü, yapay zekânın hiçbir zaman yüzde 100 randımanlı olamadığı ve balonunun söndüğü bir sona evriliyor. Siz hangi senaryoyu daha gerçekçi buluyorsunuz?
Tükettiği elektrik çevreye zararlı mı?
Yapay zekâ sunucuları çok yüksek oranda işlemci gücü ve enerji tüketiyor. Yapay zekâyla rekabet üstünlüğü sağlama çabası, yarışa katılan sektörlerin daha fazla elektrik harcayan ve ısınan sunuculara yatırım yapması demek. Ayrıca çip ve donanım üretiminin aşırı artması çevre için hayırlı olmayan sonuçlar ve küresel eşitsizlik yaratma potansiyeli taşıyor. 2030’a kadar karbon salımını sıfıra indirmeyi hedefleyen Google’ın yapay zekâ çalışmalarıyla enerji tüketiminin ciddi miktarda arttığı haberleri de gündeme düşmüştü.
Paylaş