Paylaş
Her yönden kesintisiz bilgi akışı var ama sağanak gibi yağan bilgilerin ne kadarı gerçek? Salgının ilk günlerinden beri WhatsApp gruplarından, sosyal medya platformlarından bilgiler geliyor; virüs nereden çıktı, nasıl yayıldı, nasıl tedbir alınmalı? Bu bilgiler de kaygılı vatandaşlar tarafından doğruluğuna bakmadan hızla paylaşılıyor. Resmi makamlarca çürütülen ilk yanlış bilgi, ‘İtalya’daki gibi katı bir sokağa çıkma yasağı başlayacağını’ söyleyen ses kaydıydı. Bu kayıt binlerce insanı tedirgin etmeyi başarmıştı.
Bir ay içinde yanlış bilgiler öyle bir seviyeye ulaştı ki, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres salı günü bir basın toplantısı düzenleyerek dünyanın ‘tehlikeli bir yanlış bilgi epidemiği’yle yüzleştiğini söyledi.
İyi niyetli kişiler de buna aracı oluyor
Bilimsel bilgilerin çarpıtılmasını ve kasten cahilce tavır alınmasını ‘daha da fazla yaşamı riske atan bir zehir’ olarak nitelendiren Guterres, BM’nin yanlış bilgiye karşı özel bir iletişim projesini hayata geçirmekte olduğunu belirtti. Aynı zamanda bilgiyi doğrulama mecburiyeti bulunan gazetecilerin güvenilir kaynaklar olduğunu kaydetti.
Yanlış bilgiler nasıl yayılıyor, bu bilgileri yayanların maksadı ne? UNESCO’nun İletişim ve Bilgilendirme alanında Politikalar ve Stratejiler Direktörü Guy Berger, geçen hafta UN News’e verdiği röportajda, bu kişilerin çok farklı motivasyonları olduğunu belirtiyor. “Politik amaçlar, kendini dünyaya göstermek ve bir iş modeli olarak dikkat çekmek bu sebepler arasında. Bunu yapanlar, insanların duygularıyla, korkularıyla, önyargılarıyla ve cehaletiyle oynuyor” diyor ancak bu bilgileri yayan herkesin art niyet taşımadığını da ekliyor.
İyi niyetli insanlar da şüpheli bilgilerin yayılmasına aracı olabiliyor. Berger’e göre yanlış bilgiler en başta insanların belirsiz tedavilerle iyileşeceklerini sanmalarına, tedbirleri elden bırakmalarına ve hem kendilerinin hem de başkalarının hayatını riske atmalarına sebep oluyor.
Korku sağduyunun önüne geçiyor
Yanlış bilgiler bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasıyla da üretilebiliyor. Rakamsal istatistikler üzerinden bir örnek türeteyim: Salgının üç ay içinde 2 milyon vakayı geçtiği somut bir bilgi. Aynı zamanda bu rakam yaklaşık
8 milyarlık dünya nüfusunda her 4 bin kişiden ‘yalnızca’ 1’inin COVID-19 taşıdığı anlamına geliyor. Bu orana göre, ‘o kadar da büyük bir felaket yaşanmadığını’ öne sürebilirsiniz. Ancak bu sayı sağlık sistemleri için alarm çanlarının çalması demek...
Şimdi yanına başka bir gerçek bilgi ekleyelim. Dünyada her gün ortalama
30 bin kişi açlıktan ölüyor. Yani salgın başladığından beri en az 3 milyon kişi yiyecek bulamadığı için hayatını kaybetmiş durumda. Bu ayrım neden önemli? Ölüm fikri son derece duygusal ve kimileri için caydırıcı, kimileri içinse soyut bir kavram. Bizim gibi kaderci toplumlarda sağduyunun önüne geçebiliyor.
Korku üzerinden farkındalık yaratmak zamanla ters tepebilir. Neyse ki elimizde bir tane kesin bilgi var: İnsanların hayatını korkuyla değil; empati, bilinç ve duyarlılıkla kurtaracağız.
Yalanlar gerçeklerden
çok daha hızlı
Bilim dergisi Science Magazine’deki bir makale yalan haberlerin şaşırtıcı yönünü ortaya çıkarıyor. Twitter’dan alınan 12 yıllık verileri inceleyen ekip; FactCheck.org, Politifact, Snopes gibi bilgi doğrulayan internet sitelerinin yardımıyla 3 milyon kişinin paylaştığı 126 bin haber öğesini ayıklamış. Sonuç: Yalan haberler doğru olanlara kıyasla altı kat hızlı yayılıyor!
WhatsApp
sınırlama getiriyor
WhatsApp, beşten fazla kişinin ilettiği (forward) mesajları ‘sık iletilen’ sayacak ve aynı anda birden fazla grup ve kişiye iletilmesini engelleyecek.
Paylaş