Paylaş
Geleceğe umutla bakmak için kolay bir zamanda olmasak da benim yakın gelecekten sağlam bir beklentim var: Enerji Devrimi! 2030’larda fosil yakıtları, yani petrolle çalışan motorlar önce kısıtlanmaya başlayacak, ardından kalıcı yasaklar gelecek. Elektrikli taşıtlar (EV) hayatımıza çoktan sirayet etti, zamanla standarda dönüşecekler. Ancak iş ağır yüklere gelince elektriğin gücünün yetmediği bir nokta var… Ağır sanayi makinelerini elektrikli motorlarla hayal edemezsiniz. Dağı delerek bir tünel kazdıklarını veya gökdelen tepesine vinçle tonlarca demir çektiklerini… Elektrikli motorların gücü manyetik ve ince bir alanda üretilir. Hafif şeyleri hareket ettirmek için temiz ve ideal enerji seçeneğidir. İçten yanmalı motorun gücüyse basınç ve patlamadan ileri gelir. Günümüz teknolojisiyle ağır işlerde içten yanmalı motor kullanmak halen en verimli seçenek. Şimdi iyi haber: Bu motorları da temiz enerjiyle çalıştırmak mümkün olmaya başlıyor. İş makineleri üreten JCB’nin yeni geliştirdiği içten yanmalı hidrojen motoru, egzozundan sadece buhar çıkaran bir canavar.
JCB’nin mühendislerinin geliştirdiği motor, uzay mekiği parçası gibi...
Yıllardır ürettikleri ağır dizel motorlarını farklı bir yakıt için yeniden düzenlemek mühendisler için kolay bir süreç olmamış. Ancak doğal çevreyi ve sektörün geleceğini ilgilendiren bir motivasyon konu olunca, uzay mekiği parçası gibi görünen motoru geliştirmeyi başarmışlar. Sanayi sektörlerinin hidrojen motorları sayesinde gelecekte emisyon üretmeden ve pahalıya gelmeden enerji devrimine ayak uydurabileceği varsayılıyor. JBC Başkanı Lord Bamford’a göre, yolcu araçları yılda ortalama 300 saat kullanılırken, iş makinelerindeyse bu süre 10 katına çıkabiliyormuş. Hatta Hindistan gibi ülkelerde yılda 5 bin saate varabiliyormuş. Elektrikli motorları bu kadar uzun süre durmadan kullanmak ekonomik olamıyor. Yanlarına onlarca pil eklemek gerekiyor. Ağırlık artışı ve makine sistemlerini yeniden uyarlamak da cabası. Ayrıca daha fazla batarya, daha çok plastik ve kimyasal atık anlamına geliyor.
Hidrojen yakıtı, sanayinin doğal çevreye taarruzuna karşı bir ‘ateşkes’ sağlayabilir. Ancak yaygın kullanıma hazır olduğunu söylemek için erken. Öncelikle hidrojenin temiz bir yakıt haline gelmesi gerekiyor. Yani üretim sürecinde karbon emisyonu yaratmamalı.
AB hibesi aldı
Hidrojen üretimine dair bir başka iyi haber, ülkemizde kurulacak olan Hidrojen Vadisi’yle ilgili. Avrupa Birliği (AB), dünya çapında hidrojen ekonomisini destekleyen önemli güçlerden biri. Temiz Hidrojen Ortaklığı (Clean Hydrogen Partnership) programı kapsamında desteklenen ülkelerden biri de Türkiye oldu. Anadolu Ajansı’nın haberine göre Sabancı Üniversitesi, bölgesel hidrojen ekonomisinin gelişiminin desteklenmesini amaçlayan HYSouthMarmara projesi için 7,45 milyon euro Avrupa Birliği hibesi almaya hak kazandı.
Hidrojen Vadisi olarak anılan ve toplam bütçesi 36 milyon dolar olan projede Sabancı Üniversitesi ile birlikte 13 ortak daha yer alıyor. Projenin amacı, bölgede temiz hidrojen üretimi ve kullanımına, buna ilişkin teknoloji odaklı altyapıların gelişimine ve Türkiye’nin bu alandaki potansiyelinin güçlendirilmesine katkı sağlamak. Balıkesir’deki ENERJİSA üretim sahasında üretilecek yeşil hidrojen seramik, cam ve maden sanayisinde kullanılmak üzere Linde Gaz tarafından taşınacak. Hidrojenin yeşil sıfatıyla, karbon emisyonsuz üretilmesi için yüksek elektrik sarfiyatı gerekebiliyor. Hidrojen Vadisi ve Balıkesir’deki ENERJİSA tesisinin elektrik kullanımı esnasında bırakacağı karbon ayak izi, hidrojenin ne derece yeşil olacağını belirleyecek.
Tamamen temiz olmasının yolu saf sürdürülebilir doğal kaynaklar kullanmakla mümkün. Fakat bu ileri bir aşamanın konusu olabilir. Teknolojiye hâkim olmak ve efektif çözümler geliştirebilmek şimdi daha öncelikli. Proje kapsamında metanol ve amonyak gibi hidrojen türevleri için dışarıya bağımlılığın giderilmesi hedefleniyor ve tamamen kendi kaynaklarımızla üretime geçilmesi planlanıyor. Aynı zamanda topraklarımızda bulunan bor mineralinin hidrojen depolamadaki avantajları da incelenecek. Yaklaşık 5 yıl sürecek projeyle sanayide kullanılmak üzere 500 ton yerli yeşil hidrojen üretilmesi hedefleniyor.
Bilim 150 yıldır söylüyormuş
Çevresel olaylar ve felaket haberleri sanki son yıllarda birden hızlanmış gibi gözükse de aslında ilk işaretlerini 150 yıl önce, kadın biliminsanı Eunice Newton’ın buluşuyla göstermiş.
Kömür dumanlarının şehirlerde göğü kaplamaya başladığı zamanlar… Kocaman cam tüpler ve antika ocaklarla çalışan Eunice Newton basit ve akıllıca bir deneyle, karbonun atmosferi ısıttığını ortaya çıkarıyor. Evet, kendisi ünlü fizikçi Isaac Newton’ın kızlarından biri. Üç tüpün içine normal hava, nemli hava ve karbondioksitli hava koyan Eunice, karbonlu havanın daha çabuk ısındığını ve daha geç soğuduğunu gözlemlemiş. Eunice’in raporu, küresel ısınmanın ilk uyarısı olarak tarihe geçiyor. Son uyarıysa hiç iç açıcı değil;
bu ay gelen yeni Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu, 2030’a kalmadan 1,5 derecelik kritik önemdeki ısınma sınırının aşılabileceğini bildiriyor. Doğa, enerji devrimi için koyduğumuz tarihi biraz geç buluyor olmalı.
Paylaş