Paylaş
Dünyanın en zengin adamı olmanın tam hakkını veren bir isim varsa o da Elon Musk. Microsoft’un kurucusu Bill Gates de bir dönem en zengindi fakat hiçbir zaman Musk kadar eğlenceli olmadı. Hatta gıcık olduğumuz anlar sempati duyduklarımızdan çoktur. Elon Musk’a gıcık olmaksa işin keyifli bir parçası.
Şu sıralar Twitter’ı satın alma hamleleriyle gündeme gelen Elon Musk’a ilk kez kısa bir videosunu izlediğimde sempati duymuştum. Ya da onunla empati kurmuştum diyelim. Attığı tuhaf tweet’ler yüzünden eleştirildiği günlerden biriydi. Fazla üzerine gidilmiş olmalı, kendini ifade etme, biraz da gerçeğini söyleme ihtiyacı duymuştu. “Mars’a insan taşımaya hazırlanıyorum, elektrikli araç devrimini başlatıyorum, rahat takılan biri (chill dude) olmamı beklemiyorsunuz, değil mi” diyordu. Derken de gözlerini fıldır fıldır oynatıyordu. Evet, sıradışı şeyler yaptığı için beğendiğimiz insanları normal davranışlar göstermeyince eleştirme huyumuz, insanlık olarak var...
Elon Musk’ı beğenen biri miyim? Mars’ta hayat başlatma, kolonizasyon gibi neredeyse imkânsız -daha çok da anlamsız- fikirleriyle bolca göz boyamasını ve genel olarak toplumsal algıyı yönetmesini sevmiyorum. “Twitter açık kaynaklı olsun” ve “Özgür konuşma platformuna dönüşmeli” dediğindeyse bu kez iyi bir şeyden bahsediyor diye düşünüyorum.
Çalışanlar gerildi
Elon Musk’ın iki hafta önce Twitter’ın büyük hissedarı olmasıyla başlayan hikâye, yönetim kuruluna katılacak mı katılmayacak mı derken geçen günlerde Twitter’ı toptan satın alma talebiyle yeni bir faza geçti. Twitter, ‘zehirli hap’ taktiğini kullanarak Elon’un elini zayıflattı. Bu sırada Musk, platformu neden istediğine dair açıklamalarda bulundu. Twitter çalışanlarıysa olayın etkisiyle gerilmeye başladılar. Gelin sürecin ayrıntılarına birlikte bakalım...
Elon Musk, 260 milyar dolar civarındaki net değeriyle dünyanın en zengin insanı olarak biliniyor. Ancak parasının çoğu şirketlerinin hisse değerleriyle hesaplandığı için Twitter’a teklif ettiği 43 milyar doları bir çırpıda nakit ödeyebilecek durumu yok. Twitter diğer ortaklara indirimli hisse satarak Musk’ı en büyük hissedar konumundan indirmesine rağmen mücadelesinden vazgeçmedi. Kurumiçi yapılan anketlere göre çalışanların yüzde 69’u Elon’u başlarında yeni CEO olarak görmek istememesine rağmen Musk, şimdilerde büyük yatırım fonlarından ve kaynaklardan para toplamaya uğraşıyor. Kafasına koyduğu işleri başarmasıyla tanınan Musk’ın Twitter ‘istilasını’ engelleyebilecek bir yasa da yok. ABD yasalarına göre yeterince parası olan herkes, teorik olarak hisselerini satın almak suretiyle istediği şirketin yönetimini ele geçirebiliyor.
Elon Musk, hikâyenin başladığı ilk günlerden beri Twitter’ın açık kaynaklı, yani algoritması, özellikleri ve politikaları kullanıcılar tarafından düzenlenebilir yapıda olması gerektiğini anlatıyordu. Dünya çapında ifade özgürlüğünün merkez platformu olması yolunda düzenlemeler yapmak istediğini söylüyordu. Twitter’da en fazla takipçiye sahip CEO unvanını elinde bulunduran Musk, önceki perşembe günü platformu neden satın almak istediğine dair bir açıklama yapmıştı. Vancouver’daki TED konferansında yöneltilen soruya “Benim güçlü, sezgisel hissiyatım medeniyetin geleceği için maksimum derece güvenilir ve geniş kapsayıcılığa sahip bir platformun aşırı önemli olduğu yönünde” yanıtını verdi ve “Fakat ekonomik yönü hiç umurumda değil” ifadesini ekledi.
“Dünyanın elitleri seslerini duyurmak için Twitter’ı tercih ediyor. Ünlü sanatçılar, sporcular, politikacılar...”
Madalyonun iki yüzü
Peki Musk’ın niyeti yalnızca insanlığa fayda sağlamak mı? Twitter, tüm sosyal medya platformları arasında özel bir yere sahip... TikTok, Instagram, YouTube gibi platformların ortak özelliği sıradan insanların seslerini duyurmalarına ve ünlenmelerine imkân vermesi. Twitter ise ‘elit’ bir kullanıcı profiline sahip. Daha doğrusu, dünyanın elitleri seslerini duyurmak için Twitter’ı tercih ediyor. En ünlü, en etkili sanatçılar, sporcular ve politikacılar... Hemen hepsi kitlelerini Twitter’la canlı tutuyor, gündem yaratıyor. Bilhassa politikacıların aktifliği, ülkemizdeki gibi toplumu ilgilendiren konuların tweet’lerle ilk ağızdan duyulması Twitter’a benzersiz bir güç kazandırıyor. En çok takip edilen ismin 131 milyonla eski ABD Başkanı Barack Obama olması Twitter’ın politik etkisini doğruluyor. Madalyonun diğer yüzündeyse bu gücün manipülasyon etkisi, kışkırtma ve nefret söylemlerini çoğaltma, trol’lemesi gibi unsurlar ortaya çıkıyor. Donald Trump’ın geçen yıl ‘6 Ocak Olayları’ diye anılan senatoya yönelik ayaklanmayı Twitter’dan ateşlemesi bunun güçlü örneklerinden biri.
Platformun politik gücünü yadsımayan Elon Musk, TED konferansında “Twitter ülkenin kanunlarıyla eşleşmeli” diyerek ABD Anayasası’nın halkın ifade özgürlüğünü koruyan ilk maddesine gönderme yapmıştı. “Eğer gri bölgedeyse o tweet’in kalması gerektiğini söylerim” sözleriyle de aşırı uçlara kaçmadıkça ifade özgürlüğünü destekleyeceğinin sinyallerini vermişti. Sosyal medya platformları için bir kural vardır, iki aşırı uçtaki yüzde 10’luk kesimlerin hepsi birden halinden memnunsa politikaların sağlıklı yürütüldüğü anlamına gelir. İfade özgürlüğü teoride muhteşem ancak pratikte uygulaması son derece zor bir konu... Twitter çalışanlarının başlarında istemediği Elon Musk’ın emelleri kulağa hoş gelse de hayata geçirmek istediği şey acaba gerçekten bu mu? Büyük vaatlerde bulunup bitiremediği projeleriyle de tanınan Musk’ın her durumda kendisinin ve Twitter’ın imaj değerini arttırdığı kesin. Twitter’ı satın alırsa dünyanın en güçlü insanlarından birine dönüşecek. Gücü şirketlerinin menfaatine de kullanacağından pek şüphe etmiyorum... İşte o zaman, gerçekten insanlararası eşitliğe mi hizmet edecek, yoksa ünlü yazar George Orwell’i hatırlayarak “...ancak bazıları daha eşitmiş” mi diyeceğiz, izleyip görelim.
Türkler, 7’nci sırada
330 milyon kullanıcısıyla dünyanın en etkili mecralarından Twitter adeta politikacıların, sanatçıların ve ünlülerin ‘halka seslenme’ platformu olarak işlev görüyor. Polemiklerin ve yeni trendlerin hiç eksik olmadığı platform için en önemli ülkelerden biri de Türkiye. Kullanıcı sayısıyla ABD’nin 1’inci sırayı aldığı listede Türkiye 7’nci sırada. İlk üçte ABD, Japonya ve Hindistan var, İngiltere’nin hemen ardından gelen Türkiye’yi ilk 10’da Suudi Arabistan, Meksika ve Tayland izliyor.
Paylaş