Paylaş
Bazıları çok büyük bütçeli işler, bazıları da daha düşük bütçeli işlerle uğraşıyor. 150 milyon dolarlık yatırım yapanı da var içlerinde, 8-10 milyon dolar ihracat yapanı da.
Bazılarını dinlediğinizde bu cevherler nerede saklı kalmış diyorsunuz? Tıbbi tarımla uğraşanı da var, dev yenilenebilir enerji yatırımı yapanı da.
Ayırıcı özellikleri fazla gibi görünse de, ortak sıkıntıları da az değil.
İş yapmaktan, ihracatla uğraşmaktan, sık sık yurt dışına çıkmaktan, özel hayatlarına vakit ayıramamaktan o kadar da şikayetçi değiller. Ancak, üretimin değersiz hale gelmesinden, yetişmiş elemandan ve önlerini görmemekten çok dertliler.
Birinci madde belki de en mühimi. Ortak yılgınlık noktası “Niye üretiyoruz ki?” oluyor. “Üretmesek çok daha iyi şartlarda yaşarız” diyorlar. Ama kendileri de biliyor, üretim virüsü bulaştımı bünyeye kurtuluş yok.
Enerji zamları, çalışan ilişkileri ve eleman bulamamak ortak dert. Üretimle ilgili kolaylık sağlanmasından yanalar. Öyle büyük destek falan da değil istedikleri üstelik. Sadece toplumsal algının yeniden üretimin değerli olduğunu kabul etmelerini bekliyorlar. Paranın değil üretmenin değerli olduğunu toplum olarak kabul etmemiz gerektiğini sık sık vurguluyorlar.
*
Yeni neslin sanayide üretimin içinde olmak yerine AVM’de çalışma heveslerini anlayamıyorlar ve kendilerince çözüm arayışına giriyorlar. Kimisi, kendi bünyesinde eleman yetiştiriyor, kimi dernekler ya da bağlı oldukları kurumlar vasıtasıyla bu açığa çözüm üretmenin derdinde.
Kendilerinin sesine kulak verilmemesinden şikayetçiler. Önemli bir iş yaptıklarını düşünüyorlar. Haksız da değiller. Fabrikalarını satıp elde ettikleri gelirle 7 sülalelerine yetecek servete kavuşmaları işten değil tabi. Ama bunun yerine üretimin içinde oldukları için ödül değilse bile köstek olunmamasını arzuluyorlar. Arsa fiyatlarının pahalılığından da dert yanıyorlar, kaynakların betona yatırılmasından da.
Gözlemlerim, üretici güçler içinde önemli bir yer tutan sanayicilerin sesine kulak verilmesi yönünde. Giderek azalan motivasyonlarının bir sonraki kuşağa geçmemesi Türkiye’nin giderek azalan üretiminin daha da vahim noktaya varmasına neden olur. Pek çoğunun, çocuğunun sanayiyi seçip seçmeyeceği de belli değil.
Bir ortak güzel yönü vurguluyorlar ki, bu da azımsanacak bir şey değil. “Yabancılar, Türkiye’nin çözüm üretme ve bunun için esnek çalışma potansiyelinden çok memnun” diyorlar. O nedenle özellikle Bursa’da otomotiv sanayinin birikimin yabancıları cezbettiğini ifade ediyorlar. Bursa’daki yetişmiş insan potansiyelinin, dünyada çok az yerde bulunduğunu sık sık dile getiriyorlar.
Kuşkusuz Bursa, sanayinin merkezi. Sanayicilerin sesinin dinlenmesi önemli. Sanayicileri salt para kazanan insanlar olarak görmek bizi yanılgıya götürür. Sanayici, iş yapmasa belki daha çok kazanacak konumda ama o yatırım yapmayı tercih ediyor. Bu da kıymetli bir şey. Bursa sanayicileri içinde, önemli bir sermaye ve bilinç birikimine sahip insan potansiyeli mevcut. Bunları ülkemizin yararına değerlendirmek için daha çok kulak verelim derim sözlerine.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş