Orda çok köy var uzakta

“Orda bir köy var, uzakta... O köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de, tozmasak da, o köy bizim köyümüzdür.” Ahmet Kutsi Tecer’in böyle başlayan şiirinin bestelenmiş halini söyleyerek büyüyen kuşaktanım.

Haberin Devamı

Belki de, cumhuriyet kuşağının niteliklerini barındıran son kuşak. Kendimizi o köylere ait hissederdik sanırım söylerken. Ondan mı yoksa şehirli bir çocuk olarak büyürken köyde hayatın farklı gelmesinden mi bilmem, hep ilgimi çekmiştir köyler.
Köylerin köy olduğu yıllardan bahsediyorum elbette. Kendi ekmeğini yapan, kendi ocağını yakan, kendi peynirini üreten köylerden.
Sonra 1980’lerle birlikte, önce elektrik, ardından buzdolabı ve televizyon girdi köylere. Sonra tüp, ocakları söndürdü. Çaylar semaverde değil, tüplü ocakta pişer oldu. Telefon girdi sonra, cep telefonu ve internet en sonunda. Kerpiç evler yıkılmaya başladı. Yerini şehir varoşlarındaki kötü mimari örneği beton evler aldı.
Eskiye özlem ve yeniliğe karşı duruş yazısı değil bu. Aman ha yanlış anlaşılmasın. Gelişimin önünde durmak elbette mümkün değil. Ama bu bahsettiğimiz süreçleri biz yanlış anladık galiba. Köyler gelişeceğine, yok olmaya başladı.
2008’de toplam nüfusun yüzde 25’i köylerde yaşarken, 2018’de bu rakam yüzde 6.24.
Giderek kapanan köyler görmeye başladık. Şimdi gıdadaki yüksek fiyat artışlarının nedenini sorgular olduk. Plansız büyüme kentleri mahvetmiyor sadece, köyler de bitmiş durumda.

ÇEKMECE...

Haberin Devamı

Bunun son örneğini geçen hafta sonu, Çağdaş Eğitim Kooperatifi bünyesinde çalışmalarını sürdüren Proje Çek(i)mece’nin Büyükorhan köylerine yaptığımız ziyarette gördüm.
Çekmece, İstanbul’dan Diş Hekimi İlker Arslan ve ekibinin diş taraması etkinliğine öncülük etti. Büyükorhan’ın Armutçuk ve Sarnıç Köyleri’ndeki ilköğretim okullarındaki yaklaşık 30 öğrencinin diş kontrol ve tedavileri yapıldı.
Gördüğümüz manzara, gidilmeyen köyün şarkılarda olduğu gibi bizim olmadığını gösterdi. Tek sınıflı okullarda, birinde 8, birinde 17 öğrenci birlikte eğitim görüyor. Biri gelecek yıl kapanacak. Eskiden 350 hane olduğu belirtilen Sarnıçta bugün 350 kişi yaşar olmuş. Genç nüfus kente göçmüş. Evlerin çoğu yıkılmak üzere. Bursa gibi gelişmiş bir kentin ilçesine bağlı bir köy demek mümkün değil. Ama asıl acı olan, artık toprakları işleyecek, hayvanları yetiştirecek insanın kalmaması.
Sonra da, tarımda niye böyleyiz diye düşünüyoruz. Nedeni ortada. Siz kırsalı kente çektikçe sorun daha da büyüyecek. Sadece orada mı? Sanayi de kan ağlıyor ara eleman bulamıyorum diye. Rol modellerimiz topçular, popçular olunca, üretim bir anlam ifade etmiyor. Daha fazla uzatmayalım. Havalar güzelleşti. Gidin oradaki köyleri gözünüzle görün. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları