Paylaş
Ne de güzel söylemiş. Sadece biyolojik olarak var olmak, insan olmak için yeterli değil Aristoteles’e göre. “İnsan, doğası gereği, bilmeyi anlamayı arzu eder. Önemli olan bir ruha ve akla sahip olmak değil, önemli olan ruh ve akılla etkin yaşamayı tercih etmektir. Özgür insan kendisine amaç koyabilendir. Hayat bir tasarım olarak ele alınmalı. Bu da insanın kendini gerçekleştirmesi anlamına gelir. Mutluluk insanın kendini gerçekleştirmesidir.” Aristotoles’in bu ifadelerini, BUSİAD’ın Felsefe Söyleşisi’nde Prof. Dr. Hatice Nur Erkızan’dan dinlemiştim.
*
Geçenlerde bir araştırma için birkaç kütüphane gezince çok şaşırdım. Uzun zamandır kütüphaneye gitmeyince böyle oluyor sanırım. Kitap okumayan bir toplum olmaktan dem vururuz. Rakamlar karışık ama biraz dikkatli bakınca sanki durumu özetliyor.
*
2017 verilerine göre, 60 bin civarında farklı başlıkta kitap yayımlanıyor Türkiye’de -Bandrollü elbette-. Yeni kitap sayısında aynı dönem için Türkiye Yayıncılar Birliği verilerine göre Dünya 11.’siyiz. 1.5-2 milyar dolarlık bir pazar ile 16. sıradayız. Peki okumadığımızı düşündüren ne? Aynı dönemde, bandrollü 407 milyon 739 bin kitap basılıyor. Yani kişi başı yaklaşık 5 kitap. Milli Eğitim Bakanlığı gibi bandrolsüz basılan kitaplarla bu rakam, toplamda 626 milyona, kişi başına ise 7.8’lere yaklaşıyor. Bandrollü kitapların 210 milyon kadarı eğitim kitapları. 50 milyon kadarı inanç kitapları. 5 milyona yakın da akademik kitap. Akademik ve eğitim kitaplarını düşünce, kişi başına okunan kitap sayımız 2.5’i bile bulmuyor. Durum bu. İşte okumadığımızı düşündüren de bu.
DURUM BU...
Tekrar kütüphaneye dönelim. Niye çok şaşırdım peki? Çünkü Şehir Kütüphanesi de, İl Halk Kütüphanesi de, ağzına kadar gençle dolu. Hem de sıkı durun birkaç saat değil. Şehir Kütüphanesi gece 24’e kadar açık. İl Halk Kütüphanesi ise 24 saat açık. Bir çok ilçe belediyesinin de kütüphanesi var ve oralarda da durum çok farklı değil. Sadece 18 ile 21 arasındaki saatlerde kapanıyorlar. Nedir bu yoğunluğun nedeni diye sorunca, okuma alışkanlığımızla kütüphane kalabalığı, zihnimde yerli yerine oturuyor.
*
Evlerinde çalışma koşullarını yeterli bulmayan, sınavlara hazırlanan gençlerin yarattığı kalabalıklarmış bunlar. Elbette güzel. Ancak, bu bizim sistemsel sıkıntımızın da göstergesi. Sınav için çabalamak. Okuduğumuz kitaplar ve kütüphane kullanmamız da hep o sınav için.
Oysa bunun yanında, gerçekten Aristoteles’in söylediği gibi, bilmeyi arzulamak için yola çıkabilsek ve kendimizi yaratabilsek ne güzel olurdu.
*
Yani, kütüphanelerin dolu olmasının iyi bir şey olduğuna çok da kanaat getiremedim. Kütüphaneler, çalışma salonları haline dönmüş sanırım. Bu da bir şey elbette. O halde havalar güzelleştiği için belediyeler, sesten korunaklı açık hava çalışma ortamları yapmayı da düşünmeli. Ne dersiniz?
Kendimizi yaratabildiğimiz, kendimizi yarattıkça uygarlığı da geliştirebildiğimiz günler dilerim.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş