Paylaş
Dünyanın 2035-2050 yılları arasında iklim değişikliği nedeniyle çok sıkıntılı bir döneme gireceği konuşulurken, bu tartışmalar daha da anlamlı hale geldi.
Gerek Bursa’da, gerekse Türkiye’nin orman vasfı yüksek kentlerinde, mermer ocaklarından diğer madenlere kadar, ormanlık alanların nasıl bir yamalı bohçaya döndüğünü uydu görüntülerinden net bir şekilde anlayabilirsiniz.
*
Elbette madencilik insanlık tarihinin başlamasından beri önemli bir yere sahip. Hatta insanlık geçmişinde Bakır Çağı, Tunç Çağı gibi madenlerle anılan dönemler bile var. Madenlerden vazgeçmek mümkün değil. Burada sorun, önceliklerimiz, orman alanlarında açılacak maden sahalarının kamu yararına kullanılacağının halka doğru anlatılması ve çevre ile gelir dengesinin doğru kurgulandığının yine halka inandırılması.
MADENCİLİK...
Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağadan daha az değerli olmalıdır. Bugün Türkiye’nin ihracatında madencilik yaklaşık 4.5 milyar dolar civarındadır (TİM 2018 verisi). Mobilya da dahil olmak üzere orman ürünleri ihracatımız ise 5 milyar dolar. Tarım 22.5 milyar civarında, sanayi ise 136 milyarın biraz üzerinde. Bir de bunlara yaklaşık 35 milyar dolar turizm ekleyelim. Gördüğünüz gibi madencilik son sıraya düşüyor bile. Ormanlar yok edilerek turizm, mobilya, dolaylı olarak tarıma da darbe vuruluyor.
Türkiye, Finlandiya ile yaklaşık aynı miktarlarda (Türkiye 22 milyon hektar, Fillandiya 23 milyon hektar) ormana sahip ama getiri açısından uçurum var. Finlandiya 10 milyar doların üzerinde ihracat yapıyor. Ormanların önemli bir bölümü ise özel sektörün elinde. Kesilen her ağaç için 2-3 ağaç dikim şartı var. Aynı yöntemi belirlesek Türkiye’nin yüzde 28 olan ormanlık alanları artar ve özel sektör de buradan para kazanırken, havamıza suyumuza da katkısı olur.
Türkiye’nin en önemli madeni aslında, doğa ve tarihi gibi unsurları da içinde barındıran turizmdir. Turist de çevresi kirletilmiş, doğası yok olmuş bir ülkeye tatile gelmeyi tercih etmez.
Madencilik faaliyetleri içinde aslında altın bizim için öyle çok da önemli bir gelir kapısı görülmemektedir. Rakamlar muhtelif olsa da, işlenebilir altın madeni rezervimizin 840 ton civarında olduğu sanılmaktadır. Bunun tamamını bugün çıkarsak ve gram altının bugünkü değerinden satsak bile, kazanacağımız toplam para 40 milyar doları bulmamaktadır. Altın çıkarılırken 1 ton cevherden 12 gram altın elde edileceği düşünülürse ne kadar toprağın yer değiştireceğini varın siz hayal edin.
SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMAK...
O nedenle mesele altın olmanın çok ötesinde yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlik meselesidir. Türkiye, tarım, turizm ve sanayisine ağırlık verdiğinde maden faaliyetlerinin getirisi bizim için önemli olmaktan çıkacaktır. Bugün İtalya’nın mermer çıkarmak yerine Türkiye’den alıp ihraç ettiği konuşulur durumdadır.
O nedenle üç-beş milyar doların peşinde gidip kaynaklarımızı heba etmeyelim. Maden ve taş ocaklarıyla ilgili özel bir düzenleme yapalım. Mermer alanlarının ağaçlandırılmasına hızla önem verelim. Özel ormancılık faaliyetlerine destek olalım. Buradan elde edilecek sanayi amaçlı ağaçların getirisinin madenlerden edilecek kârdaki düşüşü azaltacağını elbirliğiyle göreceğiz.
Olayın duygusal yönü çok konuşuluyor. Ben de benzer ruh hali içindeyim. Ama bir de reel yönü var ve o yön de, aslında ormanların yok edilmesini haklı çıkarmıyor. Planlama ve halka durumu anlatmak çok önemli. Kaz Dağları dışında Bursa’daki taş ocaklarına da acil çözüm üretilmeli. Yoksa seller, erozyonlar, kuraklık hepsi çok yakınımızda.
Kalın sağlıcakla. Mutlu bayramlar.
Paylaş