Dış politika, deprem bölgesinde yaşananlar, seçimle ilgili oldukları ölçüde öne çıkacaklar. Ancak bir konu hep gündemimizde olacak. O da geçim kaygısı.
50 yaşındayım. Enflasyonun 3 haneli rakamlarda olduğu, hatta, kuyruklu yıllar denilen 1970’lerin sonunu da ucundan yakalamış birisiyim. Ama bu kadar ani bir enflasyon ve gelir azalması sarmalını yaşamamıştım.
*
Enflasyonun yüzde 100 olduğu dönemlerde yüzde 105 maaşa zam alır ve yolumuza devam ederdik. Ancak şimdi işler biraz daha zor. Enflasyon artışı ile gelirinizdeki artış aynı oranda olmuyor ve gittikçe çok daha can yakıcı bir geçim kaygısının içine düşüyoruz.
Emekli, çalışan halkın çok önemli bir bölümü ocak ayında zam aldı ama rahatlamaları en çok 2 ay sürdü. Şimdi gözler yeniden maaşlara yapılacak düzenlemede. Hal böyle olunca, seçimin ve seçim sonrasının en önemli sorunu geçim oluyor. Seçimler geçimimiz ne olacak sorusunun gölgesinde kalıyor.
*
Ben kısa vadede iyimser değilim.
Büyüme kelimesi yerine gelişmeyi tercih ettim hep.
Büyümenin bir hastalık getirdiğine, 18 yaşına kadar yaşadığım ve o zaman 6 milyonlarda olan İstanbul’un geldiği noktada, 18 yaşından 50 yaşına kadar hayatımı devam ettirdiğim ve 1990’ların başında 1.5 milyon sınırlarında olan ve bugün 3 milyonu geçen Bursa’nın içinde olduğu durumu gördüğümde bir kez daha inandım.
AVRUPADA SADECE 2 ŞEHİR
Özendiğimiz Avrupa’da, metropol hesabıyla bakıldığında bile en çok Londra ve Paris 10 milyon sınırını aşan iki Avrupa kenti. Onun dışında kalan, Roma, Berlin, Barselona, gibi kentlerin metropol olarak 5-6 milyonları geçmiyor.
Şehir merkezi nüfusları ise bu rakamların yarısı kadar.
1990’ların başında Marmara Bölgesi’nin nüfusu 13 milyonu biraz geçerken, şimdi bu rakam 26 milyon 650 bini de geçmiş durumda.
Türkiye’nin yaklaşık 67 bin kilometrekarelik bir yüzölçüme ile yüzde 8,5’ine karşılık gelen Marmara Bölgesi, nüfus açısından Türkiye’nin yüzde 30’undan fazlasını barındırıyor.
Artık enkaz kaldırma, barınma, yemek, hijyen sorunları azalıyor. Kayıplar yüreklerimizi dağlasa da, bundan sonrası için yapılacaklar konuşulmaya başladı bile.
*
Kalıcı konutların nereye, nasıl ve ne kadar sürede yapılacağı konuşulmanın ötesine geçti. Artık adımlar atılıyor.
Deprem bölgesinden batı illerine göçenlerin buralarda geçici kalması konusu tartışılıyor. Özellikle üretimde aksamalara karşı çözümler konuşuluyor. Aklı selim hakim olmak üzere.
Artık yas döneminden çıkıp, çözümler üretme dönemindeyiz.
Çözümler üretilirken, bazen duygusal olarak bizi ilk anda üzen şeyler de olabilir ama yavaş yavaş bilim ve aklın ışığında adımlar atmanın zamanı geldi.
Bölgedeki sanayi ve üretim sürecinin devamlılığını sağlamak için el birliği ile çalışmalıyız.
Bölge çekim merkezi olmaya devam ettikçe nüfus artışının da sürmesi kaçınılmazdır. Ancak son büyük deprem felaketi bize bir kez daha Marmara Bölgesi’ne yığılmış olan sanayi ve insan potansiyelinin daha geniş bir alana yayılması gerekliliğini de bir kez daha gözler önüne sermiştir.
*
Beklenen İstanbul ve Bursa depremleriyle bölgenin üretim potansiyelinin zarar görme ihtimali var. İnsan yoğunluğunun artması halinde yaşanabilecek felaketin boyutu da ortada.
O nedenle yıllardır büyüme yerine gelişme kelimesinin kullanılmasına özel bir önem veririm. Günümüzde bunun daha da anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Ülkenin Güneydoğu’sunu vuran depremin ardından insanımız yardım severliğini, kaderde ve kederde birlikte olma duygusunun güçlülüğünü gösterdi. Bu çok duygulandıran ve insan adına umudumuzu yeşerten bir şey. Ancak artık yas havasından çıkıp doğru politikalar izlememizin vakti geliyor.
*
Acımız çok büyük; ancak atacağımız adımlar yarınımızda daha az şeyi telafi etmemizi de sağlayacak.
Umarım 2023 yılı 2022’den daha iyi geçer. Ama temenni tek başına yeterli değil elbette. Perşembenin gelişi çarşambadan belli. O nedenle 2023 de, en az 2022 kadar sıkıntılı geçecek gibi görünüyor.
2022 yılının sıkıntılarından bir parça sıyrılmak amacıyla, ailece yeni yılı geçirmek için aralık ayının son haftasını Danimarka ve İsveç’te bulunan dostlarımızla geçirdik.
*
Daha önce yeni yılı ülke dışında geçirmemiştim. Noel ve ardından gelen yeni yıl nedeniyle gerek İsveç’in Malmö, gerekse Danimarka’nın Başkenti Kopenhag’da çok renkli, ışıl ışıl bir döneme denk gelmeyi umuyordum. Ama misafir umduğunu değil bulduğunu yer misali, umduğumuzu bulamadık. Malmö’nün bir bölgesindeki güzel bir ışıklandırma ile Kopenhag’ın Walt Disney’e Disneyland için ilham olan Tivoli Parkı dışında, yeni yılın umudunu gösteren bir ışıklandırmaya tanık olmadım dersem yeridir.
*
Danimarka, elektrik ihtiyacının neredeyse yarısını, denizlerdeki rüzgar santrallerinden karşılıyor. Ama ona rağmen tasarruf çağrısı yapmaktan geri durmuyor.
AB’nin enerji tasarrufu çağrısına en sıkı riayet eden bu iki ülkede halka da mektuplar gönderilerek tedbirli olmaları isteniyor. Sokaklarda ve bazı otoparklarda elektrikli araçlar için şarj istasyonlarını sık sık görebiliyorsunuz.
Tarifsiz duygular içindeyiz...
İnsanlık olarak zaten kardeşiz ama aynı evin içindekiler olan Türkiye coğrafyasındakilerin yaşadığı büyük felakete karşı duyarlılığımız, haliyle daha da yoğun.
Herkes elinden geleni yapıyor. Herkes nasıl yardımcı olabiliriz derdinde.
Bunlar insana olan inancın hala sürdüğünü de gösteriyor.
Ancak, felaketin bu kadar büyük olması, çözüm konusunda organize olunmasını da güçleştiriyor.
Birileri “Hatay’a yardım gelmiyor” diyor, birileri “Kahramanmaraş’a.”
Birileri “Buraya çok fazla kıyafet geldi” diyor, “Su ve tuvalet eksik” diyor, birileri “Buraya çadır gerekli” diyor.
Yılın ilk yarısı ile ikinci yarısı birbirinin tamamen zıttı. İlk yarıda yaşanan artış ikinci yarıda düşüşe geçiyor.
Tekstille başlayalım.
Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre tekstil ve hammaddeleri sektöründe Temmuz 2021 ve Temmuz 2022 rakamları aşağıdaki tablodaki gibi;
Hazır giyimde durum bundan daha kötü ancak yılın ilk yarısı yapılan yüksek ihracat yılı da artıda bitirmeye yetmiş görünüyor.
Bursa için durum aynı değil.
Bursa hazır giyim ve konfeksiyonda 2021’de 1 milyar 717 milyon 306 bin dolar ihracat yaparken, geçen yıl bu rakam 1 milyon 683 bin 46 binde kalmış.
Kayıp yüzde 2.
Yağışsızlık değerlendirmesi çok yerinde bir tespit. Uludağ’da, barajlarda, tarlalarda, bahçelerde sıkıntı var.
Gelin, Aralık 2022 yağış miktarlarına bakalım.
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı raporda “Türkiye geneli aralık ayı yağışları normalinin ve geçen yıl aralık ayı yağışlarının altında gerçekleşti” ifadesi yer alıyor. Raporun devamında, “Aralık ayı normali (1991-2020) 75.7 mm, 2021 yılı Aralık ayı yağışı 84.2 mm, 2022 yılı Aralık ayı yağışı 36.3 mm olarak gerçekleşirken yağışlarda normaline göre yüzde 52, geçen yıl aralık ayı yağışlarına göre yüzde 57 azalma kaydedilmiştir” deniliyor. Marmara Bölgesi için aynı dönem için tespit ise şöyle:
*
“Bölgenin aralık ayı yağışı 50.8 mm, normali 90.3 mm ve 2021 yılı Aralık ayı yağışı 129.2 mm’dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 44, 2021 yılı Aralık ayı yağışlarına göre yüzde 61 azalma gerçekleşti.”
İşte size küresel ısınma.
Küresel ısınma aslında beklenen bir olgu ancak bilim insanları bu ısınmayı insan eliyle hızlandırdığımızı ve bunun da yaşamı olumsuz etkilemesinin kaçınılmaz olduğunu ifade ederken bugünleri kast ediyorlardı sanırım.