Belçikalı yargıcın dediği gibi...

Mudanya sahillerinde görülen çarpık tatil anlayışı Mudanya Belediyesi tarafından ortadan kaldırıldı.

Haberin Devamı

Ama tartışmalar günlerdir sürüyor. Kimi, Suriyeli mültecilerin, sahil dışına atılmasından dolayı yapılanı alkışlıyor, kimi ise bunun açık bir faşizm ve ırkçılık olduğunu söylüyor.
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek, “Kendilerine baksınlar ve ne kadar ırkçı ve faşist olduklarını görsünler. Birlikte yaşam kurallarına uyduktan sonra etnik kökeni, dini inancı farketmez, barışın ve kardeşliğin, özgürlüklerin kenti Mudanya’da herkese yer var” diye konuşmuştu.
Olayın bu yönleri herkesin malumu. Ancak, mültecilerin yaptığı yanlışların arkasına sığınarak, beyinlerinin arkasındaki ırkçılığı saklayamayanlar olduğu da bir gerçek. Aksini yapanlar ise ırkçılık ve faşizm gibi insanlığın belası kelimeleri kullanarak, kurallar oluşurulmasının önüne geçip, açık ya da gizli ırkçılardan başka, iyi niyetli ortak yaşam isteyen insanların da kelimelerini boğazlarına diziyor.
Bu dünya hepimizin ve medeni bir şekilde yaşamanın yollarını bulmak zorundayız. İnsanlara ırk, etnik köken ya da ulus kimlikleriyle hitap etmeye başladığınız anda, ırkçılık tuzağına yaklaşmışsınız demektir. Ancak bunun yanında, kurallar talep etmeniz de çok yerindedir. Hadi gelin yaklaşık bir yıl önce Belçika’da bir mahkemede, Yargıç Peter D’Hont’un benzer bir durumda konuya yaklaşımına bakalım. Ama önce olayı hatırlayalım.

Haberin Devamı

DÜĞÜN KONVOYU...

Belçika’da bir Türk grubu, düğün konvoyunda trafiği aksatacak ve tehlikeye düşürecek hareketler sergiler. İş mahkemeye taşınır. 18 Türk davalık olur. Savcılık, davalıların beş yıl boyunca trafikten men edilmesini, trafiği kapatan altı araca el konulmasını ve 2 bin Euro ceza verilmesini ister. Savcılık, davalıların araçlarını, konvoyun yapıldığı E17 otobanında çok yavaş sürerek trafiği sıkıştırdıklarını, emniyet şeridini kapattıklarını, yolda durarak dans ettiklerini, araçların camlarından dışarı sarktıklarını ve araçlarıyla yolda daireler çizdiklerini iddia eder. Ve Yargıç Peter D’Hondt’un ders niteliğindeki sözleri gelir ardından. D’Hont şöyle der:
“Sadece trafik sıkışıklığına neden olmakla kalmıyorsunuz. Aynı zamanda, diğer sürücülerin sinirlenmesine yol açıyorsunuz ve davranışınız agresifliğe ve sonucunda ırkçılığın artmasına neden oluyor. Zaten yeterince ırkçı var, buna karşı durmanız gerekiyor… Eğer bir parti yapmak istiyorsanız kafanıza kova bile geçirebilirsiniz ancak yolları amaçları için kullanılmaya bırakacaksınız. Yaptığınızın diktatöryel bir tarafı var. Yollar hepimize ait ve kimse kendi malı gibi kullanamaz. Yolu tıkarken o esnada hastaneye yetişmeye çalışan birinin vaktini çalmış olabileceğinizi düşündünüz mü? E17 Avrupa’daki en kalabalık otobanlardan biri. Sizin dans edebileceğiniz bir yer değil.”
Bu yargıç ırkçı mı? Sözlerinden anladığımız öyle değil. O halde sahillerde kötü uygulamalara neden olan, nereli olursa olsun, (yerli ya da mülteci) insanları kurallara davet etmenin ırkçı bir yönü de yoktur. Aksine onlara yaptıklarının ırkçılığı artıracağını hatırlatmak gerekir. Ancak, diğer taraftan mültecileri aşağılama çabalarının da göz ardı edilemeyeceğini de not edelim şuraya. Hepimiz insanız. Hepimiz kardeşiz. Birlikte yaşama kurallarını da ırksal değil, medeniyet ölçüleriyle oluşturmak zorundayız.
Kalın kardeşlikle ve sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları