Paylaş
Amerikan toplumu için neredeyse kötü bir geleneğe dönüşen, asıl gücünü yasaklanmadan uzak seyreden bireysel silahlanma kültüründen alan okul katliamları... Ortasından lisesine, hatta üniversitesine uzanan geniş ve acı dolu bir yelpaze... En akılda kalıcı vakalardan biri vasfıyla ve özgün belgeselci Michael Moore’un o ünlü filmine de konu olması itibariyle ‘Columbine Lisesi Katliamı’...
20. yüzyılda yükselişe geçen faşizm ve döneme ruhunu veren belirleyici motiflerde gezinen ‘Bir Liderin Çocukluğu’ (‘The Childhood of a Leader’) filmiyle hatırlanan Brady Corbet, ikinci uzun metrajlı çalışması ‘Vox Lux’ta 1999’da yaşanan bir katliamın yarattığı ‘kahraman’ın izlerini sürüyor. ‘Giriş’, ‘Birinci Perde: Yaratılış’, ‘İkinci Perde: Yeniden Doğum’ ve ‘Final’ olmak üzere dört bölümden oluşan film, Columbine’a gönderme gibi görünen bir okul katliamı sahnesiyle başlıyor. Eylem sırasında okulun öğrencilerinden biri olan 13 yaşındaki Celeste, saldırıyı yaralı olarak atlattıktan sonra kaybedilenleri anma töreninde ablası Ellie’yle birlikte söylediği şarkıyla bütün ülkede tanınıyor. Çok geçmeden sistem bu küçük kızı elinden tutuyor, şöhretin kulvarına taşıyor, o da kendisine biçilen bu rolü reddetmeyerek hızlı bir şekilde basamakları aşıyor ve zirvedeki yerini alıyor...
Willem Dafoe’nin
rehber sesi!
‘Vox Lux’, içinden geçtiğimiz modern zamanlarda kurulu düzenin elinde bireyin nasıl biçimlendirildiğini, start çizgisindeki noktasından çok farklı uzaklıklara taşındığını ve bütün bu süreçte masumiyetin öldürülerek kendi çapında küçük (ya da büyük) canavarlara dönüştürüldüğünü anlatıyor. Bu denklemde acı da pazarlanan, kitlelerin sömürülmesine aracı olan bir meta... Keza Celeste de çok geçmeden yaşadığı trajedinin ürünü olarak öne çıkarılıyor ve kendi rızasıyla sistem tarafından biçimlendirilip tüketim toplumunun ihtiyaçlarına uygun bir malzeme kimliğini üzerine geçiriyor...
Yönetmen Corbet, bütün bu kabuk değişimini bir noktadan sonra sanatçı kaprisleri, kıskançlıkları, histerileri eşliğinde ve spor ışıkları altında anlatıyor. Celeste’in hızlı yükselişine paralel bir anlatımı var ‘Vox Lux’un. Zaten öykünün akıbetini bir dış sesle (ki o sesin sahibi Willem Dafoe) birlikte izliyoruz
Ana karakterin küçüklüğünü Raffey Cassidy canlandırırken yetişkinlik döneminde karşımıza Nathalie Portman çıkıyor. Bu aşamada şu hatırlatmada bulunmak gerekiyor sanırım: Portman’ın oyunculuğu fazlasıyla abartılı ve karikatürize görünebilir ama bu tercih, Celeste’in yaşadığı durumun vahametini ve içi boş şöhretini en basit yoldan ifadesinin aracı gibi geldi bana... Jude Law ise Celeste’i sistemin içine çeken ve onu adeta şeytanlaştıran menajer rolünde karşımıza geliyor. Stacy Martin de Celeste’in ablasının küçüklüğü ve yetişkinliğini canlandırıyor ki böylesi bir seçim de sistem içinde yer almasına karşın kardeşinin tersine değişime ayak uydurmamakta direnen karakterine vurgu yapma amacını taşıyor sanki.
‘Vox Lux’ için, zamanın ruhunu yansıtmak açısından hem inandırıcı bir metne sahip, öte yandan da yer yer aşırılıklarda gezinen, tuhaflıklarla süsleyen ve zaman zaman da göz kamaştırıcı parlak ışıkların hâkim olduğu sahnelerle bezeli bir sosyolojik çaba dersek, yanılmış olmayız. Eski oyuncu Corbet’nin iki filmlik yönetmenlik serüveni düşünüldüğünde ise toplumsal dönüşümlere kafa yoran sineması da takdire şayan. Özetle kaçırmayın derim...
Bam‘başka’ bir festival...
!fİstanbul ve Adana sırasını savdı, ufukta Başka Sinema Ayvalık Film Festivali var... İstanbullu sinemaseverler Filmekimi heyecanı yaşarken Ege’nin bu küçük ve şirin yöresinde de benzer şekilde bir hareketlilik ve festival trafiği var. Geçen yıl ilki düzenlenen etkinlik bu yıl 4 Ekim’de başlayıp 9 Ekim’e kadar sürecek. ‘Kariyo & Ababay Vakfı’ sponsorluğunda gerçekleştirilen etkinlikte ‘Diego Maradona’, ‘Oray’, ‘Küçük Joe’, ‘Kraliçe Lear’, ‘Hain’, ‘Acı ve Zafer’, ‘Eş Anlamlılar’, ‘Onun Adı Petrunya’, ‘Aden’, ‘Üzgünüz, Size Ulaşamadık’, ‘Parazit’, ‘Kadın İşi’, ‘Bal Ülkesi’, ‘Deri Ceket’, ‘Hain’ gibi son dönem festivallerde kendilerinden söz ettirmiş iddialı yapımların yanı sıra ‘Mulholland Çıkmazı’, ‘John Malkovich Olmak’ gibi klasikler de gösterilecek. Filmler Ma’adra, Vural ve Sanat Fabrikası gibi mekânlar vasıtasıyla seyirciyle buluşacak. Festival boyunca film gösterimlerinin yanı sıra söyleşi, paneller ve atölye gibi etkinlikler de düzenlenecek. Özetle Ayvalık geçen yıl olduğu gibi sinemaya doyacak...
Bu arada ilk festivalde Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Ahlat Ağacı’yla layık görüldüğü KAV Yılın Yönetmeni Ödülü de bu yıl başka bir isme verilecek. 100 bin TL tutarındaki ödül 4 Ekim Cuma akşamı düzenlenecek olan açılış töreninde takdim edilecek.
Diğer seçenekler...
Haftanın yenilerinden ‘Saka Kuşu’ (‘The Goldfinch’) John Crowley imzasını taşıyor, filmin kadrosunda Nicole Kidman, Angel Elgort, Finn Wolfhard, Sarah Paulson ve Luke Wilson gibi isimler yer alıyor. ‘Yeti Efsanesi’ (‘Abominable’) adlı animasyonu Jill Culton yönetmiş. Yerli komedi ‘Fırıncının Karısı’nda Büşra Keskin, Alper Kul, Ferdi Sancar, Beti Engin gibi isimler başrollerde. Alman yapımı ‘Oyunbozan’ı (‘Systemspenger’) Nora Fingscheidt yönetmiş, oyuncular Helena Zengel, Albrecht Schuch ve Lisa Hagmeister. Jeff Sinasac imzalı ‘Vampir İstilası’nda (‘Red Spring’) Elisia White, Jeff Sinasac, Adam Cronheim ve Jonathan Robbins rol alıyor. Yerli gerilim ‘Sir-Ayet 2’yi Kayhan Başoğlu yönetmiş, oyuncular Üzeyir Ulus, Mehmet Aras, Arzu Suriçi Kireççi.
Paylaş