Yeni sezon öngörüleri

DAHA ‘Merhaba’, ‘Hayırlı olsun’ deme aşamasındayken topa böyle girmek belki problemli ama hemen ilk itirazımı söyleyeyim: Bu ülke topraklarında bilmem kaç yıldır yaşıyorsun, her ağustosta bu coğrafyada havanın nasıl olacağı belli, çok değil birkaç yıl önce (2006-2007 sezonu) ‘Michal Meduna vakası’ yaşamışsın ama bütün bunlara rağmen kendince bir yol haritası çizip ligleri apar topar, bu cehennemi sıcaklarda başlatıyorsun...

Haberin Devamı

O klişe cümlelere sığınarak “Yarın bir gün bir futbolcu sahanın ortasında ölüp gitse ne diyeceksin” diye sormak mümkün ama pardon, senin cevabın da hazır: ‘Fıtrat’... Hımm, anlıyorum seni...

KİTLELERİN AFYONU FUTBOL

GERÇİ her yeni güne acılarla uyanan, her kesimden hayatların ve ocakların söndürüldüğü, gereksiz siyasal inatlar yüzünden kayıpların giderek çoğaldığı bir ortamda futbol sahalarındaki sağlığın en önemi olabilir ki türü bir gerekçeye sığınman da mümkün.

Ya da sistem, çoğu kez olduğu gibi ‘Futbol kitlelerin afyonudur’ gerçeğine sırtını dayamak ve ortamın gerginliğini bu yolla almak istiyor da olabilir...

Haberin Devamı

Neyse, şimdiki ‘olağanüstü’ koşulların geçerli olmadığı dönemlerde de lig vakitsizce, icracının ve seyircinin sağlığını tehdit eden fiziksel gerçeklere rağmen açılmıştı, gelenek sürüyor yani...

KAZANAN HAKLIDIR

PEKİ, bu apar topar açılan lig bize neler vaat ediyor?

Galatasaray şampiyon oldu ama yazın gözde takımı Fenerbahçe’ydi.

Çünkü her yeni günde yepyeni isimlerin müjdesini verdiler (hem taraftara hem de malzeme arayan spor basınına).

Geçen sezon takıma sadece Diego’ya katan bir yönetim, adeta kendi kendini inkâr etti ve geniş bir deri değiştirme operasyonuna soyundu.

Ama transferler o kadar hızlı yapıldı ki özellikle orta sahada birbirinin benzeri oyuncu tiplemelerin kadroya katıldığını hazırlık maçları ve Shakhtar serisi öylesine net bir şekilde ortaya koydu ki, takım yeni takviyelere ihtiyaç duydu ve nihayetinde Ozan Tufan da transfer edildi.

Haberin Devamı

Sezon sonunda mutlu sona ulaşılırsa bu politikanın doğruluğu üzerine yüzlerce yazı okuyacak, binlerce yorum dinleyeceğiz.

Tersi bir durumda da söz konusu yazı ve yorumlar geçen sezonlardaki politikaların doğruluğunu kutlayacak şekilde biçimlenecek.

Neyse, bu futbolun bizdeki doğası, buna kimsenin itiraz edecek duruma da yok, malum ‘Kazanan haklıdır’...

BAŞARILI-BAŞARISIZ ÇÜNKÜ

BEN kısa özetlerle teknik direktörler üzerinden minik notlarla idare edeyim diyorum bu aşamada. Mesela Hamza Hamzaoğlu...

Eğer Galatasaray ipi göğüslerse kendisine ilişkin şu yorumlarla karşı karşıya kalacağız: Ligi tanıyor, takımı tanıyor, iskeleti bozmadı, arkadaşlık havasını hep önde tuttu, yıldızları üzmedi, şampiyonluğun onlarla geleceğini biliyordu ve bunu uyguladı.

Haberin Devamı

Ola ki bu kez başarılı olamadı: Geçen sezonki şampiyonluk zaten tesadüftü.

Sneijder’in üstün performansı, Muslera’nın kurtarışları olmasa Hamzaoğlu çoktan kapıya konulmuştu.

Ya, Vitor Pereira?

Fenerbahçe şampiyon olursa yazılacaklar belli: Geniş ve yenilenmiş kadrodan en üst düzeyde verim aldı, Portekizce konuşması büyük avantajdı, takımdaki Portekizli ve Brezilyalı isimleri doğru yönlendirdi, hırsını sahaya yansıttı, kulübeden motivasyon aşıladı, yıldızları idare etmeyi bildi.

Ya başarısızlık?

Ligi tanımıyordu, yıldızları idare edemedi, hırsı sorun yarattı ve de en önemlisi “Kadrosu 4-4-2’ye uygun değildi ama bu formatta ısrar etti ve sonuç hüsran oldu.”

Haberin Devamı

Şenol Güneş’e gelince… Başarıda kullanılacak övgüler hazır: Açtı, ilk şampiyonluğa Beşiktaş’la erişmiş oldu, yıldızları takıma kazandırdı.

Quaresma’nın, Oğuzhan’ın, Gökhan’ın dilinden anladı, onlara sahada serbestlik tanıdı ve karşılığını aldı.

Peki, ya tam tersi durumda? Teknik direktör olarak hiç şampiyonluk tadamamıştı, Beşiktaş’ta da bu durumu sürdürdü.

Camianın büyüklüğünü taşıyamadı, futbol felsefesi üzerine çok iyi konuşuyordu ama bunu takımın futboluna yansıtamadı, yıldızları idare edemedi.

Peki ya Şota Arveladze yorumları? Ola ki ‘Şampiyonluk’ geldi.

Tıpkı Özyazıcı ve Sümer gibi camiayı, yöreyi tanıyordu, Trabzon’un çocuğuydu, hasrete son verdi, ‘öz’e dönmenin doğru bir seçenek olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Haberin Devamı

Tersi durumda da şu ifadeler önümüze gelecek: Bugüne kadar hangi kulüpte başarılı oldu ki? Futbol artık yerel çizgilerden kurtulmalı, ‘Camianın çocuğu’ türü yaklaşımlar geçerli olsaydı geçen sezon İsmail Kartal’la Fenerbahçe şampiyon olurdu.

YA TARİH YA İÇ SULAR

SON olarak da Ertuğrul Sağlam seçeneği üzerinde duralım.

Şampiyonluk gibi yeni bir ‘Tarih yazımı’nda, “Yine geldi ve yine destan yazdı.

Camiayı, ligi biliyordu, takımın eksiklerini gördü ve ‘2010 ruhu’nu harekete geçirdi.

Başarısızlıkta ise tek bir cümle durumu açıklamaya yetebilir: “Aynı suda iki kez yıkanılmaz...” Son olarak bu sezonki lig ‘Üç büyükler’ dışında bir şampiyon çıkarırsa tarihi olur, gerisi küçük detaylarında kaybolacağımız, bildik sularında yüzdüğümüz iç sulardan ötesi değildir...

Yazarın Tüm Yazıları