Paylaş
10 yıllık bir hapis hayatından sonra artık artık kirli işlerin başına eski arkadaşı Yılmaz, “Sen sokağı bırakabilirsin ama sokak seni bırakmaz, içindeki varoşu silemezsin” dese de Ertan her türlü beladan uzak durmaya çalışır. Üstelik yeni meselesi, kendi geçmişinden izler gördüğü genç Mikail’in bu ortamda yoluna nasıl devam edeceğidir. Çünkü genç adamla sonradan anlaşılacağı üzere ‘özel’ bir bağı vardır…
İlk filmi ‘Kuma’yla tanıdığımız Umut Dağ, uzaktan uzağa Fatih Akın’ın erken dönem işlerini hatırlatan ve kendisine Alman medyası tarafından, ‘MeanStreets’ üzerinden ‘Yeni Scorsese’ denmesine yol açan bir tavra sahip ‘Betondaki Çatlaklar’da, belli bir sinema dili ve yer yer etkileyici bir anlatım tutturuyor. Her ne kadar çıkışsızlık, çaresizlik, parçalanmış bireyler, Batı’nın kirli işlerine talip olma zorunluluğu gibi filmin ana durakları bildik olsa da diyaloglar ve özellikle iyi çizilmiş Ertan karakteri sayesinde ‘Betondaki Çatlaklar’ belli standartları tutturuyor ve ilgiyi hak ediyor.
Sonuç itibariyle Dağ, ‘Yeni gerçekçilik’ kanalı üzerinden, anladığım kadarıyla el atılmayı gerektirdiğini düşündüğü hayatların öykülerini perdeye taşımış. Ertan’da Murathan Uslu son derece bir performans sunuyor. Uzaktan uzağa Akın filmleriyle tanıdığımız Mehmet Kurtuluş’u hatırlatan genç oyuncu Alechan Tagaev de Mikail’de gayet başarılı… Son olarak, ‘Deplasman’daki alt kültürler üzerine eli yüzü düzgün bir film izlemek isteyenlere diyelim…
Paylaş