Paylaş
Orhan Veli’den mülhem ‘İşimiz gücümüz budur bizim’; yönetmenleri sınıflar, tasnif eder, onların kendi yapıtlarına yüklemedikleri anlamları yükler, belki odaklarını kaydırır, başka yerlere taşır, belki de yanlış saptamalarda bulunuruz. Ne yazık ki doğamız böyledir! Bir eleştirmen olarak ben de ‘Yavuz Turgul sineması’nın kahramanlarını değişen zamana, moderniteye, çürüyen sisteme ayak uyduramayan, nihai noktada kaybetmeye mahkûm bireyler olarak görürüm. Bu açıdan son filmi ‘Yol Ayrımı’, start alırken ana kahramanını sistemin göbeğinden (üst düzey bir işadamı) seçmesi bakımından geride kalan filmlerden farklı bir girizgâha sahip ama öykü kıyıdan az biraz açıldığında yine kendi bildik sularına kavuşuyor...
Önce kısaca hikâye diyelim: Sevgisiz bir patrondur Mazhar Kozanlı. Kendi mekanik dünyasında sürekli işletmesini büyütecek projeler peşinde koşar. Sadece kendisini değil, şirketin dişlileri arasına kattığı çocuklarını da bu sistemin ana unsurlarına dönüştürmüştür. Hoşgörüsüzdür, acımasızdır; hakkını arayan işçileri, pilavına taş karıştırdığını düşündüğü aşçısını hemen kapı önüne koyar. Ve fakat geçirdiği ağır bir trafik kazasının ardından hayata bambaşka bir kişilikle döner. Artık iyiliksever, sevgi dolu, paylaşımcı bir adamdır. Ve bu ‘yeni hayat’ında ileri bir adım atar ve şirketteki yüzde 60’lık kendi payını çalışanlarla paylaşmaya, onları işletmeye ortak etmeye karar verir. Bu hamle, Mazhar’ın başta annesi Firdevs olmak üzere yardımcısı Besim ve çocukları Barlas’la Defne arasındaki mesafelerin daha da açılmasına neden olur...
‘Yol Ayrımı’nda Nihal Yalçın, emekçi Emine’yi canlandırıyor
‘Bilemiyorum Altan!’
‘Yol Ayrımı’, bir dönüşümün, geçirdiği kazayla insanlığı yerine gelen bir adamın öyküsü. Film bir yanıyla Frank Capra tadı, öte yanıyla ‘Yurttaş Kane’ çağrışımları sunuyor. Ama temel olarak yaşadığı travma sonucu bastırdığı duygularla, o güne kadar kaçırdığı anlarla, yaşamadığı günlerle, ertelediği mutlulukla tanışan, geçmişteki hayatıyla ve bir anlamda günahlarıyla yüzleşen bir kişiliğin portresine soyunuyor. Bu yüzleşmede kendisine ayna tutan kişilerin başında ise Mekteb-i Sultânî’den okul arkadaşı Altan geliyor. Altan, Mazhar gibi karınca olmaktansa ağustosböceği kimliğini seçmiş, şiirlerle, şarkılarla, ‘neyle meyle’ ve tabii ki aşkla yolunu çizmiş bir şahsiyettir. Öte yandan ‘yeni hayat’ın mihenk taşlarından biri de işyerindeki sisteme başkaldıran Emine adlı emekçidir. Mazhar, vicdani bir refleksle genç kadının hayatını önce dışarıdan gözler, sonra da müdahil olur... Bu arada bisiklet tutkusu da (‘Bisiklet Hırsızları’ eşliğinde!) travma sonrası bilinçaltından fırlayan ve kıyıya vuran bir çocukluk özlemi olarak dikkat çeker.
Yavuz Turgul, bu hikâyeyi 150 dakikalık süresine rağmen sıkılmadan izleyeceğiniz bir üslupla anlatıyor. Senaryo kuşkusuz yine bir ana karakter üzerinden ilerliyor ama kimi ara karakterler de devreye girerek öyküye ve gidişata katkıda bulunuyor, renk katıyorlar (özellikle Altan, Emine ve Firdevs). Hikâyeyi genel olarak büyük burjuva eleştirisi olarak da nitelemek mümkün, Mazhar’ın dönüşümü ve paylaşımcılığı açısından “Hâlâ, şimdi sosyalizm” olarak da...
Gülten Akın, Cevat Çapan, Hasan Ali Toptaş ve ‘Anlar’...
Mahcup’ rolündeki ‘Ginger’ da ‘döktürüyor’ ve adeta ‘gözleriyle’ rol çalıyor!
Performanslara gelince: Şener Şen her zamanki çizgisinde. Kariyerinde ‘Faşo Ağa’ (‘Kibar Feyzo’) ve ‘Züğürt Ağa’ gibi adımlar bulunan bir oyuncu için Mazhar Kozanlı karakteri bir anlamda ‘Şehirli ağa’nın hikâyesinin ifadesi. Ayrıca bu film, Şen adına sinema serüveninde ilk kez ‘Biber gazı’ yediği ve günümüz Türkiye’sinin tadına baktığı (!) yapım olarak da tarihe geçecek sanırım. ‘Yol Ayrımı’nın bence asıl altını çizdikleri ise Rutkay Aziz’in, karakteri üzerinden öyküye neşe ve heyecan katan oyunculuğu, Nihal Yalçın’ın sanki ‘Antabus’taki dinamizminin devamı niteliğindeki performansı ve iki yıl önce ‘Çırak’ta çizdiği portreyle de dikkatleri çeken yılların tiyatrocusu Çiğdem Selışık’ın özel dokunuşu olmuş. Filmin en güzel yanlarından biri de diyaloglarda, görüntülerde Gülten Akın’ın, Cevat Çapan’ın şiirlerine, Hasan Ali Toptaş’ın kitabına, Leyla Navaro’nun kitabında yer alan ‘Anlar’ dizelerine rastlamamız.
Peki eksiklikler? Basın gösterimi sonrası filme ilişkin yöneltilen eleştirilerin başında ‘TV dizisi’ havasında olduğuna dair vurgu yapıldı. Doğrusu pek dizi izlemeyen biri olarak kendi adıma ben böyle bir duyguya kapılmadım. Bence eleştirilebilecek en önemli nokta, bazı yerlerde filmin kendisini fazla açıklaması; bu yüzden de didaktik görünmesiydi. Bir de pilavdan taş çıkması ve köpeğe araba çarpması sahneleri, filmin dingin akışı içinde çok da oturmuyor gibiydi.
Sonuç? ‘Yol Ayrımı’, kendinizi öyküsüne kaptırdığınızda akıp giden ve kimi yerlerinde, fark etmeden inceden inceye gözyaşlarınızı da teslim alan bir yapım olmuş. Kaçırmayın derim.
YOL AYRIMI (5 üzerinden 3,5 yıldız)
Yönetmen: Yavuz Turgul
Oyuncular: Şener Şen, Nihal Yalçın, Rutkay Aziz, Çiğdem Selışık, Şerif Erol, Mert Fırat, Tilbe Saran, Ruhsar Öcal, Defne Kayarlar / Türkiye yapımı
Merak etmeyin, bu kez katil uşak değil!
İki hafta önce ‘İşe Yarar Bir Şey’ vasıtasıyla uzun bir tren yolculuğuna çıkmış, daha sonra güzergâhımıza ‘yerden’ İzmir’de devam etmiştik. Bu haftaki tren yolculuğumuzun sınırları daha da geniş. Evet, Agatha Christie’nin ünlü klasiği ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’ (‘Murder on the Orient Ekspress’) bir kez daha huzurlarımızda. Daha önce 1974’te Sidney Lumet’ın rejisiyle sinemaya taşınan metin, bu kez Kenneth Branagh’ın yönetiminde huzurlarımıza geliyor. Kuzey İrlanda doğumlu yönetmenin aynı zamanda Christie’nin dedektifi Hercule Poirot’yu kendisinin canlandırdığı filmde, yolculuk esnasında işlenen bir cinayet çözülmeye çalışılıyor.
Dijital teknolojinin yardımıyla çekilen kimi sahnelerin bende ‘The Polar Ekspress’ hissi yarattığı yapım, doğrusu meseleyi kitaptan ya da ilk uyarlamadan bilenler için pek bir heyecan yaratmıyor (ya da benim hissiyatım öyle diyelim, çünkü diğer eleştirmen arkadaşlar filmi bir hayli beğenmiş gözüküyor). Branagh’ın Poirot yorumu ise karakteri daha önceden canlandıran Albert Finney, Peter Ustinov, Ian Holm gibi büyük ustalar galerisine ‘yaramaz ve hınzır’ bir tipleme olarak eklenecek gibi...
Son bir not: Önceki kuşaklar bu yapıtın ismini ‘Şark Ekspresi’nde Cinayet’ olarak bilir...
DOĞU EKSPRESİ'NDE CİNAYET (5 üzerinden 2,5 yıldız)
Yönetmen: Kenneth Branagh
Oyuncular: Kenneth Branagh, Johnny Depp, Penelope Cruz, Daisy Ridley, Willem Dafoe, Judi Dench, Derek Jacobi, Tom Bateman, Josh God / Malta-ABD ortak yapımı
Umut göçmenin ekmeği...
Geçen haftanın mönüsünde yer alan İsveç yapımı ‘Kare’nin uğradığı onca durak arasında ‘Göçmen meselesi’ de vardı. Aynı coğrafyadan gelen ‘Umudun Öteki Yüzü’ ise (‘Toivon tuolla puolen’), başka limanlarda gezinmeden doğrudan mültecilerin dünyasına dalıyor.
Soğuk, etrafındaki herkese mesafeli ve evliliği bitirerek yeni bir hayata doğru yelken açan Wickström’le, ülkesinden kaçarken yolda kız kardeşini kaybeden Suriyeli Halid’in kesişen yollarını anlatan film, yönetmeni Aki Kaurismäki’nin olağanüstü kara mizahından ve hüzünlü bakışından payını bolca alıyor. ‘Umudun Öteki Yüzü’nde öyle sahneler var ki, boğazınız düğümleniyor, gözleriniz dolmaya başlıyor, peşi sıra gülmekten ölüyorsunuz.
Böyle filmler artık kolay kolay yapılmıyor, böyle ustalar da zaten sinemaya arada bir uğruyor. Modern zaman meselelerine karşı bu kıpır kıpır bakışı, derin ve insani yaklaşımı kesinlikle kaçırmayın...
UMUDUN ÖTEKİ YÜZÜ (5 üzerinden 4 yıldız)
Yönetmen: Aki Kaurismäki
Oyuncular: Sherwan Haji, Sakari Kuosmanen, Janne Hyytiäinen, Ilkka Koivula, Katie Outinen / Finlandiya-Almanya ortak yapımı
Sofra Sırları
Malatya’da festival mevsimi...
Adana, Antalya derken şimdi sahne sırası Malatya’da. Bu yıl 7’ncisi düzenlenen etkinlik 9 Kasım’da start aldı. 16 Kasım’a kadar sürecek olan organizasyonun kalbi kuşkusuz ‘Ulusal Yarışma’da atacak (zaten Antalya’nın 53 yıllık ‘öncelikli’ geleneğini rafa kaldırmasıyla ‘Ulusal Yarışma’ya göz kırpan bütün festivaller sinemamız adına yeni umut noktaları oldu). Bu kategoride boy gösteren yapımları değerlendirecek olan jürinin başkanı Hülya Koçyiğit. Jürinin diğer üyeleri ise şöyle: Ebru Ceylan, Taner Birsel, Hayk Kirakosyan ve Selim Evci. Festivalin ‘Uluslararası Yarışma’sını değerlendirecek jüri de şu isimlerden oluşuyor: Nacer Khemir (Jüri Başkanı), Seçil Büker, Fatemah Motamed-Aria, Intishal Al Timimi, Edvinas Pukšta. Coşkun Çokyiğit, Münir Emre Göker ve Rıza Oylum da SİYAD jürisinin üyeleri.
Taş
‘Ulusal Yarışma’da yer alan yapımlar
Buğday / Yön: Semih Kaplanoğlu
Daha / Yön: Onur Saylak
Eksi Bir / Yön: Orhan Oğuz
İşe Yarar Bir Şey / Yön: Pelin Esmer
Kırık Kalpler Bankası / Yön: Onur Ünlü
Murtaza / Yön: Özgür Sevimli
Sarı Sıcak / Yön: Fikret Reyhan
Sessizliğin Kardeşleri / Yön: Taylan Mintaş
Sofra Sırları / Yön: Ümit Ünal
Taş / Yön: Orhan Eskiköy
Yüzleşme / Yön: Nejla Demirci
Zer / Yön: Kazım Öz
Mutluluk Zamanı
Diğer seçenekler
Bu haftanın yenileri arasında yer alan ‘Mutluluk Zamanı’, romantik bir komedi. Şenol Sönmez’in yönettiği yapımda Elçin Sangu, Barış Arduç, Cengiz Bozkurt ve Levent Öktem gibi isimler rol alıyor. Haftanın bir diğer yerlisi ise ‘Ağır Kelepçe’. Faruk Enterli, Dilara Cambaz, Cüneyt Faruk Arkın ve Mustafa Eren’in başrollerini paylaştığı filmin yönetmeni Cüneyt Faruk Arkın. ‘Sabah Yıldızı: Sabahattin Ali’ ise ünlü yazarımızın hayatından kesitler sunan bir belgesel. Filmin yönetmeni Metin Avdaç. Ulaş Cihan Şimşek imzalı ‘Yanlış Anlama’nın başrollerinde ise Şevket Çoruh, Hakan Bilgin. İlker Ayrık, Duygu Karaca, Bahadır
Efe ve Pelin Sönmez var.
Paylaş