Paylaş
Futbolla haşır neşir olmaya henüz başlamıştım ve Balıkesir de 1. Lig yolundaydı. O sezon olmadı, biz de bir yıllık ikâmetten sonra Bursa’ya taşındık. Nam-ı diğer ‘Yeşil Bursa’, bambaşka bir futbol ikliminin şehriydi ama benim gözüm aynı zamanda memleketimin takımındaydı, çünkü o sezon (1973-74) Zonguldakspor da önce ‘Beyaz Grup lideri’, sonra da ‘2. Lig şampiyonu’ olarak (Trabzonspor’la birlikte) 1. Lig’in yolunu tutuyordu. İlginçtir, bir sezon sonra da ‘Balkes’ aynı ligin takımı oluyor ama macerası ne yazık ki 30 maçtan öteye gidemiyordu.
‘Rahmetli’ eniştem Faruk Güntan Zonguldak Stadı’nda müdürdü, lakin sezon içleri öğrenci olduğumdan evinde hiçbir ‘resmi’ maçını seyredemedim ‘Kara Elmas’ın. Sadece bir sezon başı hazırlık maçında o dönemin 2. Lig takımlarından Sarıyer’le oynanan mücadeleyi izlemiştim. ‘Bizimkiler’, Eskişehirspor ve Fenerbahçe maceralarından sonra Lacivert-Kırmızı formayı giyen Ömer Kaner’in tek golüyle galip gelirken ‘Martılar’ın efsanevi futbolcusu Garo’yu (Hamamcıyan) da izleme fırsatı bulmuştum o maçta.
‘İşçinin milli takımı’
‘Kara Elmas’la tek ‘resmi’ randevum ise Bursa Atatürk Stadı’nda oldu. Hangi takım cezalıydı tam hatırlamıyorum ama bir Altay-Zonguldakspor lig maçı Bursa’da oynandı. Futbol sevdamın ateşleyicilerinden teyze oğulları Erhan ve Ergün ağabeylerim, Ereğli’den kalkıp maça gelmişler, beni de götürmüşlerdi. Lakin o gün Lacivert-Kırmızılılar yerine bir futbol efsanemizi çıplak gözle izleme fırsatı buldum. Zonguldakspor maça gayet iyi başladı, oyun kontrolü, top hâkimiyeti, sağlı sollu ataklar hep Karadeniz ekibinin lehineydi. Ancak Siyah-Beyazlıların bir kontrasında kazanılan köşe atışında topun başına ‘Büyük Mustafa’ (Denizli) geçti. Sonrasında öyle bir falso verdi ki meşin yuvarlağa, Altay daha çok defansta takıldığı maçta golü buldu. Sonra aynı tablo tekrarlandı, Zonguldakspor tekrar oyuna hâkim oldu ve kaptan Muammer’le beraberliği sağladı. Ama sahneye yine ‘Büyük Mustafa’ çıktı ve yine bir köşe atışıyla Siyah-Beyazlı takımı 2-1 öne geçirdi ve mücadele bu sonuçla bitti.
‘Karadeniz ekibi’, Türkiye’de sevgili Tanıl’ın (Bora) hatırlattığı üzere, emekli sendikacı Namık Aşçı’nın deyimiyle ‘İşçinin milli takımı’ misyonu taşımış bir simgeydi. Kökleri 1945’te kurulan Kömürspor’a dayanıyordu. Bu takım 1966’da Zonguldakspor’a dönüştürüldü. Lacivert-Kırmızılılar, 1974’te başladıkları 1. Lig macerasını 1987-88 sezonunda sona erdirmek zorunda kaldılar. Sonrası çöküştü. Tribünlerinde ‘Vardır senin renginde şehit madenci kanı / Başarılı ol ki sürsün yıllarca madencinin şerefi şânı’ pankartı açılan takım, ancak bu sezon mücadele ettiği Bölgesel Amatör Lig 10. Grup’ta sezonu şampiyon alarak tamamladı ve terfi maçında Zara Belediyespor’u 2-0 mağlup ederek 3. Lig’e yükseldi.
Bir turnuva teklifi
İKİ çocukluk yoldaşım Zonguldak ve Balıkesir’in şampiyonluk başarıları yaşadığı bir dönemde bu yazıyı geçen hafta kaleme alacaktım, ama araya ‘Madenciler’in bu ülkede ‘kaçınılmaz’ olarak dayatılan yazgısı girdi ve ne yazık ki ‘Soma katliamı’nda, ‘resmi’ rakamlara göre 301 kardeşimizi kaybettik. Soma’da açılan yaraları bir nebze kapatmak üzere F.Bahçe-Beşiktaş ve G.Saray-A.Madrid maçları oynanacak. Ben aslında Zonguldak, bir başka işçi takımı olan Adana Demirspor ve Soma Linyitspor’un katılacağı bir turnuvayı da naçizane öneririm. Gerçi asıl önerim belki mesela İstanbul’da dünyadaki madenci takımlarının buluştuğu bir yaz turnuvası olacak ama bu hayalimin çok zor gerçekleşeceğinin de farkındayım. Mesela Liverpool, Shakhtar, ‘Ruhr havzası’nın takımları Dortmund ve Schalke’nin katılacağı bir turnuva ne büyük yankı yapardı...
Paylaş