Paylaş
ADALETSİZ (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ YILDIZ)
Yönetmen: S. Craig Zahler
Oyuncular: Mel Gibson, Vince Vaughn, Tory Kittles, Michael Jai White, Jennifer Carpenter, Thomas Kretschmann, Laurie Holden, Jordyn Ashley Olson, Don Johnson, Udo Kier, Fred Melamed
ABD yapımı
Yöntemleri şimdiki zamanlar için fazlasıyla sert ve vahşi iki polis... Üstelik suçlulara uyguladıkları şiddet, görüntülere yansıyor. Bir uyuşturucu satıcısına yönelik baskın sırasında insanlık ölçülerini aşan eylemleri kameraya yakalanıyor ve televizyon ekranlarından paylaşılıyor. Sonuç? Rozetleri teslim edip bir süreliğine meslekten ayrılmak zorunda kalıyorlar... Bu durum 60’larındaki Brett Ridgeman’la 40’larındaki ortağı Anthony Lurasetti’yi sistem dışına itiyor... Bir şekilde dahil oldukları olay, onları hem eski mesleki heyecanlarıyla hem de kanunsuzlara karşı kendi kanunlarıyla buluşturuyor...
Bizde gösterime girmeyen iki filmi, ‘Bone Tomahawk’ (2015) ve ‘Cell Block 99’la (2017) tanınan S. Craig Zahler, son çalışması ‘Adaletsiz’de (‘Dragged Across Concrete’), kendine ait çizdiği rotada yürümeye devam ediyor. Bu rotada ise upuzun diyaloglar, sert ve her mideye uygun olmayan sahneler var. Doğrusu ‘Bone Tomahawk’ı izlediğimde klasik western’in çizgilerini aşıp bambaşka yerlere ulaşmasından çok etkilenmiştim, dolayısıyla ‘Adaletsiz’i de bu referansla seyretmeye koyuldum.
Filmde banka memuresi Kelly Summer’ı Jennifer Carpenter canlandırıyor.
‘Tutunamayanlar’ buluşması
Zahler, önceki adımlarında olduğu gibi senaryosunu da kendisinin kaleme aldığı son çalışmasında sınıfsal açıdan aynı noktalarda buluşan ve refaha erişmek için çitin öte yanına geçmek zorunda kalan karakterlerle örülü bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor. Ridgeman, hâlâ emekli olamamış, karısı MS hastası ve kızı da sürekli sokakta siyahi gençlerin sözlü ve fiziki tacizlerine muhatap oluyor. Mahalleden ayrılmak istiyorlar ama ekonomik güçleri buna müsait değil. Ortağı Lurasetti ise birlikte yaşadığı kadına hediye edeceği yüzük için para bulmakta zorlanıyor. Olayların karşılarına çıkardığı eski mahkûm Henry Jones, tekerlekli sandalyede geleceğe ilişkin düşler kuran kardeşini ve yoksulluktan fuhuş yapmak zorunda kalan annesini yaşadıkları bataktan kurtarmak için çabalıyor. Keza meselelere ilgisiz bir yerden bağlanır gibi görünen Kelly Summer da, hikâyenin birleştirici unsuru konumundaki soyulan bankada çalışan ve doğum sonrası ilk işgününe gitmekte kararsız bir memure...
Zahler bu birbirlerinden habersiz ama giderek ortak bir parantezde buluşan ‘tutunamayanlar’ etrafında eski tarz bir suç öyküsü anlatırken birçok eleştirmenin de vurguladığı gibi diyaloglar bazında Tarantino, şiddetle olan akrabalığı açısından da Peckinpahvari bir filme imza atıyor. ‘Adaletsiz’ aslında kimi noktalarda kıvamını bulan ve gezindiği tür(ler)e ilgi duyan seyirciyi tatmin eden bir film. Ama özellikle yönetmeninin ilk uzun metrajı olan ‘Bone Tomahawk’ türü bir çarpıcılığa ve ilgimizi sürekli ayakta tutacak unsurlara sahip değil. 159 dakikalık uzunluğu içerisinde Tarantinovari gevezelik de zaman zaman istenilen etkiyi sağlamıyor gibi.
Adeta yeni bir ‘Cehennem Silahı’
Oyunculuklar açısından yaşlı polis Ridgeman’da Mel Gibson aslında bildiği sularda yüzüyor. Sanki ‘Cehennem Silahı’nın Martin Riggs’i yaşlanmış ve partnerini değiştirmiş. Adeta Murtaugh yerine sahaya çıkan Lusaretti’de de Vincent Vaughn’u izliyoruz. Aslında Vaughn’la birlikte Summer’da karşımıza gelen Jennifer Carpenter, polis şefi Calvert’ı canlandıran Don Johnson, iş insanı Fried-
rich’te seyrettiğimiz Udo Kier ve banka müdürü Ermington’daki Fred Melamed, Zahler’in bir önceki filmi ‘Cell Block 99’ın kadrosunda da yer alan isimler... Yani neredeyse aynı ekiple yola devam edilmiş. Bu arada suçlular kanadında yer alan Henry Johns’taki Tory Kittles de gayet iyi.
Sonuç olarak ‘Dirty Harry’ kuşağına ait polis karakterleriyle hafiften ‘retro’ havası estiren, öyküsü itibariyle kimi Amerikalı eleştirmenlere de George V. Higgins romanlarının tadını hatırlatan ama sinematografik açıdan bence yönetmeninin eski işlerinin uzağında seyreden ‘Adaletsiz’, ‘daha iyi olmasını beklediğimiz filmler’ kategorisinde yer alıyor. Ama bütün eksiklerine ya da benim açımdan beklentileri tam karşılamamasına rağmen izlenmesi zevkli bir yapım olduğu da muhakkak.
Tehlikeli ilişkiler...
TEMİZLİKÇİ (BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ YILDIZ)
Yönetmen: Jon Knautz
Oyuncular: Alexis Kendra, Rachel Alig, Stelio Savante, Elizabeth Sandy, JoAnne McGrath, Mykayla Sohn, Carla Wynn, Kim Marie Cooper ABD yapımı
Dostluktan karanlığa uzanan ilişkiler... ‘Greta’nın ‘yüzeysel’ hatıraları belleğimizdeki yerini henüz kaybetmemişken yine iki kadın arasında başlayan ve giderek geren bir arkadaşlığın izlerini sürüyoruz. Neil Jordan gibi bir ismin klişelere boğduğu ve mantık hatalarına kurban ettiği filmine karşın haftanın yenilerinden ‘Temizlikçi’ (‘The Cleaning Lady’), üslup ve atmosfer bakımından adeta 70’lere bir saygı duruşu niteliğinde...
Konu kısaca şöyle: Evli bir erkekle olan ve gelecek vaat etmeyen ilişkisini askıya alan Alice’in, sıkıntılı döneminde aradığı yaren eve gelen temizlikçi Shelly olur. Yüzü geçmişte yaşadığı bir olaydan dolayı yanık izleriyle kaplı bu mahcup kadın, zamanla karanlık tarafını gösterecektir.
‘Greta’dan ‘Single White Female’e...
Gerilim türünde çektiği filmlerle tanınan (ki ben tanımıyordum) Jon Knautz’un imzasını taşıyan yapım, yönetmenin 2016 tarihli kısa filminin uzatılmış versiyonu. Daimi oyuncusu Alexis Kendra’yla birlikte yazdığı senaryodan çekilen ‘Temizlikçi’de Knautz, nispeten iyi çizilmiş karakterler etrafında bir dünya inşa ediyor. Öykü zaman zaman Shelly’nin çocukluğuna uzanarak hem fiziki hem de ruhsal durumu hakkındaki ipuçlarını (biraz altını fazla çizerek) seyircisiyle paylaşıyor. Film bir yanıyla ‘Greta’, ‘Single White Female’, hatta kimi yabancı eleştirmenlerin belirttiği gibi ‘The Gable Guy’a benziyor. Öte yandan Shelly ve annesi arasındaki ilişki uzaktan uzağa ‘Carrie’yi andırıyor da demek mümkün. Elbette kimi sahneler ve mizansenler de David Lynch sinemasından pasajlar sunuyor.
Amma velakin bu kadar referansa ve belli ölçülerde çekicilik barındıran antika havaya rağmen ‘Temizlikçi’ daha iyi, yer yer kendi içinde daha inandırıcı olabilirmiş. Alexis Kendra’yı Alice, Rachel Alig’i de Shelly rolünde izlediğimiz filmin çocukluğunu yaşayamamak üzerine kurduğu metafor ve finalde bağladığı yer ise güzel ve zarifti doğrusu.
Cennetten kovulmak...
YUVA (BEŞ ÜZERİNDEN İKİ BUÇUK YILDIZ)
Yönetmen: Emre Yeksan
Oyuncular: Kutay Sandıkçı, Eray Cezayirlioğlu, Maya, İmren Şengel, Ozan Bozkuş, Ahmet Melih Yılmaz
Türkiye yapımı
Ormanın doğallığında adeta özüne dönen insan... Yanında bir köpek; hal ve hareketleri, minikleri, tavırları ve çıkardığı seslerle ortamın akıp giden rutinine eşlik eder bir görüntü ve ruh sunuyor... Sonrasında yanına biri(leri) geliyor ve huzuru bozuluyor...
Emre Yeksan, ikinci filmi ‘Yuva’da önce yeşilliğin ortasında, çılgın kalabalıktan uzakta cennetini bulmuş Veysel’le buluşturuyor bizleri. Sonrasında konakladığı derme çatma eve (aslında bütün ormana nerdeyse) göz dikildiğini anlıyoruz. Peşi sıra kardeşi Hasan çıkageliyor ve eski defterler açılıyor...
Metafor, metafor üstüne...
‘Yuva’ya yalnızlık, kendi sesini dinleme ve huzur kadar aile içi eski hesaplar, sistem, ‘uygarlık’, kentsel dönüşüm, çarpı atılan ağaçlar (insanlar?) gibi temalar hâkim. Film, genel çerçevede yerinden yurdundan edilenlere de selam yolluyor diyebiliriz. Belli noktalardan sonra mistisizme de kayan yapı içinde ‘Yuva’ alegorik bir anlatımın izlerini sürüyor. Bu anlatım modeli, Yeksan’ın ilk filmi ‘Körfez’de de vardı. Lakin orada daha esnek ve yer yer mizahla beslenen bir strüktür karşımıza çıkıyordu; genç yönetmenin ikinci adımı sanki daha ciddi ve mesafeli duruyor.
‘Yuva’, genel havası itibariyle, en azından bende Reha Erdem filmleri (‘Cosmos’ ve aynı bölgede çekilmesi bakımından belki de özellikle ‘Koca Dünya’) esintisi uyandırdı. ‘Körfez’le birlikte düşünüldüğünde ise sürekli metaforik anlatımlara yönelmek bakımından da Emre Yeksan’ın anlatım tercihinin Emin Alper’e yakın düştüğü kanısındayım. Lakin yer yer teatral bir çizgide ilerleyen ‘Yuva’daki problem, bütün bu anlatılanların yeterince vurucu bir filmde buluşmaması. Ayrıca iç içe geçmelerle birlikte seyirci adeta metaforlar arasında kayboluyor ve filmin süresi de bence uzun. Öte yandan birkaç resmi görevli ve helikopter gürültüsü (ve görüntüsü) eşliğinde simgelenen sistem eleştirisi de benzer şekilde yeterli etkiyi sağlamaktan uzak... Galiba sorun, kâğıt üzerindeki etkileyici fikirleri aynı oranda vurucu bir sinemasal metne dönüştürememek. Ama sanatın bu dalında da, diğerlerinde olduğu gibi yola çıkışta önemli olan fikirdir ve Yeksan da, umarız fikirleriyle ve giderek olgunlaşacak sinemasıyla yoluna devam eder...
Son olarak ‘Yuva’nın en iyi yanının, Yakub Giza’nın enfes kadrajlarının olduğunu belirtelim...
Diğer seçenekler
Haftanın yenilerinden ‘Gölge Savaşçı’ (‘Ying’), Zhang Yimou imzasını taşıyor. Filmin oyuncuları Chao Deng, Li Sun, Ryan Zheng ve Qianyuan Wang. ‘Pokemon Dedektif Pikachu’yu (‘Pokemon Detective Pikachu’) Rob Letterman yönetmiş, kadroda Ryan Reynolds, Justice Smith, Kathryn Newton ve Suki Waterhouse gibi isimler var. Başrollerini Ulaş Bahadır, Sadık Gürbüz, Semra Dinçer ve Sevcan Orhan’ın paylaştığı ‘Serseriler’in yönetmeni ise Ulaş Bahadır. Haftanın animasyon seçeneği ‘Sihirli Oyuncaklar’ (‘Toys & Pets-Tea Pets’) Gary Wang imzasını taşıyor. Yerli gerilim ‘Kulyas: Lanetin Bedeli’nde de Halil Kumova, Kübra Kılınçkaya, Nurdan Paksoy ve Emre Kılın rol alıyor, yönetmen Yunus Şevik.
Paylaş