Paylaş
1970, Ağustos ayı olmalı... Okulların açılmasına çok az bir süre kalmış ve ben, ‘ilkokul bir’ öncesi metinlerini hecelediğim ‘Ayşegül’ dışında yeni bir dost ediniyorum. Sonrasında ilk olarak Hürriyet’in sayfalarında bant olarak yayımlandığını öğrendiğim ‘Tarkan’, bu yeni yoldaşım. Rahmetli Sezgin Burak’ın yarattığı karakter, artık dergi olarak çıkmaya başlamış. Her sayısını merakla bekliyorum. Hızlı okumayı asıl olarak ondan öğreniyorum... Hun İmparatoru Âttila’nın hizmetindeki Tarkan külliyatına, ‘Maryo’nun Kuşları’yla başlayıp bütün serüvenlerini çocukluğum boyunca su gibi ezberliyorum.
Derken kendisinin suretini beyazperde de görüyorum. Filmin vizyona çıktığını öğreniyorum ve hemen rahmetli pederle sinemanın yolunu tutuyoruz. Büyük bir hayranlıkla izliyorum karşımdaki yapıtı. Bir yandan da çocuk aklımla Tarkan’ın iki kaşı arasına düşen perçemi olmuş mu, bıyıklar benzemiş mi, giysileri, çizmeleri vs. çizgi romandaki gibi mi türü sorularla geçiyor ilk buluşma...
Kartal Tibet, sanırım benim kuşağımın zihnine bu seriyle yerleşti. ‘Atıl kurt’ seslenişleri eşliğinde babası Altar’ın intikamını Alan Beyi Kostok’tan alırken, Prenses Honoriya’yı kurtarırken, Çin diyarlarında ‘Altın Kılıç’ın peşinde koşarken ya da ‘Viking Kanı’nda İskandinav âlemlerine dalarken bize Türk sinemasının o dönemin imkânları içinde ‘tarihi-fantastik’ öyküler sundu.
‘ALTAY’DAN GELEN YİĞİT’Tİ...
Aslında ‘Tarkan’a gelene kadar birçok filmde oynamış, dönemin yakışıklı aktörlerinden biriydi. Tiyatro kökenliydi ve 1970 tarihli ‘Tarkan-Gümüş Eyer’e kadar birçok yapımda boy göstermişti. Ama kariyeri boyunca Türk çizgi roman tarihinin en belirgin kahramanları onun asıl kimliği olmuştu. Çünkü sinemaya Suat Yalaz’ın ‘Karaoğlan’ıyla (‘Altay’dan Gelen Yiğit’) adım atmıştı. Kuşağım bu bilginin, yani Kartal Tibet’in ‘Tarkan’dan önce ‘Karaoğlan’ olduğunu çok sonraları, TRT’de pazar sabahları gösterilen filmler sayesinde anlamıştır. Kostoklardan ya da Vikinglerden önce meğerse Camoka’ya karşı mücadele vermiş! Ekranda saat 10.00 suları başlayan bu yapımlar ülke sathında çok sevilmiş, seyircinin tıpkı ‘Western kuşağı’nda olduğu gibi bağımlılık kazanmasını sağlamıştı (Yalaz’ın bu karakterinin siyasi tarihimizin önemli figürlerinden Bülent Ecevit’in lakabına dönüştüğünü de hatırlatalım).
BAŞROLÜ KEMAL SUNAL
Kartal Tibet’in öyküsündeki en önemli dönemeç ise aktörlükten yönetmenliği geçiştir; yani setteki yeri kamera önündeyken arkası olmuştur. Sahada bir oyuncuyken ve henüz bu alanda üretimi sürecekken bir anlamda teknik direktörlüğü tercih etmiştir. Üstelik yeni kimliğini bir klasikle edinmiştir: Zamanında da ilgi gören ama asıl olarak televizyon kanallarındaki defalarca gösterimlerle halkın kalbinde özel bir yere oturan, senaryosunu Yavuz Turgul’un kaleme aldığı, her izlendiğinde tekrar tekrar gülünen, hayran olunan unutulmaz bir yapımdır ‘Tosun Paşa’. Bir sonraki aşamadaki en önemli yapıtı Türkan Şoray’ın başrolünde oynadığı ‘Sultan’dır. Bu film, ülkenin uzun süredir en önemli sosyolojik meselelerinden biri olan gecekondu gerçeğini, rant hırsını, ezilen bir sınıfın bir kadın öncülüğünde başkaldırma çabasını, direnişini anlatır. Tibet, artık bir teknik direktör olarak sahadaki asıl yıldızını seçmiş, oyununu onun üzerine kurmaya, tabelaya ilk onun ismini yazmaya başlamıştır. Kariyerindeki birçok filmde Kemal Sunal başroldedir. Ve bu birliktelikten doğan yapıtların başında sinemamızın en etkili siyasi taşlamalarından biri olan ve Aziz Nesin’in romanından Atıf Yılmaz’ın senaryosuyla çekilen ‘Zübük’ün geldiğini belirtmekte fayda var... 1983 yapımı ‘Şalvar Davası’ da kariyerindeki önemli izlerden biridir. Aristophanes’in ‘Lysistrata’ adlı oyunun son derece başarılı dokunuşlarla (senaryo Başar Sabuncu’ya aittir) yerlileştirilerek perdeye taşıyan yapım bir köydeki kadınların erkeklere karşı başkaldırısı, komik bir dille anlatılır. Filmin başrollerinde Müjde Ar, Şener Şen, Halil Ergün, Pembe Mutlu, İhsan Yüce gibi isimler vardır. Tibet daha sonraları televizyon için de çalıştı ve ‘Bizim Aile’, ‘Süper Baba’, ‘Yasemince’ gibi dizilerin kimi bölümlerini yönetti.
‘DİLEKÇE SUÇ MUDUR?’
Sinemamızın gerçek emekçilerindendi Kartal Tibet, ‘Arzu Film’ ekolü dahilinde Ertem Eğilmez’ın rahle-i tedrisatından geçmişti. Yeşilçam’ın yakışıklılarından biri olarak başladığı sanat yolculuğuna işin en zor kısmını, eskilerin deyimiyle ‘rejisör’lüğü de kattı. Oyuncu olarak suretinin yer aldığı birçok çalışmanın yanı sıra yönetmen kimliğiyle imza attığı yapımlarla geriye son derece zengin bir miras bıraktı. Bana kalırsa en önemli miraslarından biri de vakti zamanında gösterdiği duruştu. 12 Eylül faşizmine karşı tarihi bir not düşme niteliğindeki ‘Aydınlar Dilekçesi’ne imza atanlardan biriydi Tibet. Aziz Nesin’in öncülük ettiği bu çaba “Türkiye’de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstekler’ başlıklı bir metinle Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e sunulmuştu ve dilekçede 1383 kişinin imzası vardı. Evren imzacılar için ‘Vatan haini’ ve ‘Ahlak yoksunu’ türünden ithamlarda bulunurken haklarında askeri mahkemelerde davalar açıldı. Metne imza atanlardan bazıları bu aşamada çeşitli gerekçelerle geri adım attılar, Kartal Tibet ise “Demokratik bir ülkede dilekçenin suç olduğunu düşünmedim” diyerek imzasının arkasında durdu.
YAVUZ TURGUL: UNUTULMAZ FİLMLER YAPTI
Son olarak sözü kendisinin mesai arkadaşlarından sevgili Yavuz (Turgul) abiye bırakıyorum: “Arzu Film’de yollarımız kesişti. Yıllardır yönetmenliğe hazırlıyordu kendini. ‘Eğilmez Okulu’nda pişti diyebiliriz. Kısa zamanda yönetmenliğe sıçradı ve kalıcı oldu. O da kendinin unutulmaz filmlerini yaptı.”
Paylaş