Paylaş
ARCTIC (Beş üzerinden üç yıldız)
Yönetmen: Joe Penna
Oyuncular: Mads Mikkelsen, Maria Thelma Smaradottir
İzlanda yapımı
Robert Zemeckis’in ‘Cast Away’i, Danny Boyle’un ‘127 Hours’u, JC Chandor’un ‘All Is Lost’u, bir anlamda Robinson Crusoe’nun modern sinemadaki uzantılarıydı... Söz konusu yapımlarda günümüz insanı doğada (adada, denizde ve dağda) tek başına ayakta kalmaya çalışıyor ve yanında ‘Cuma’sı da olmadan mücadelesini sürdürmeye çalışıyordu (Hoş, ‘Cuma’ olmaması iyiye işarettir, malum bu mesele suyu hep bulandırmıştır. Daniel Defoe’nin 1719 tarihli romanı sonuçta sömürgeci ‘beyaz’ın, uygarlığın sıfır noktasında bile ‘siyahi’ üzerindeki tahakkümünün de ifadesidir).
Bu haftanın mönüsünde yer alan filmlerden ‘Arctic’, ‘Cast Away’, ‘127 Hours’ ve ‘All Is Lost’tan oluşan ekibe eklenen yeni bir halka hüviyetinde.
Brezilyalı müzisyen ve YouTube fenomeni Joe Penna’nın ilk uzun metrajlı çalışması niteliğindeki yapım, Kuzey Kutbu’ndaki bir kazazedenin çok zor koşullardaki mücadelesini anlatıyor.
İki kişilik mücadele...
Öykünün kahramanı Overgard adlı bir pilot. Düştüğü uçağını, bir tür konaklama merkezine çevirmiş, buz yüzeyini kırarak avladığı balıkları çiğ çiğ yiyerek besin ihtiyacını karşılıyor, etraftaki düzlüğe yazdığı devasa SOS çağrısıyla da kendisini bulmalarını bekliyor. Derken günün birinde gökyüzünde bir helikopter beliriyor. Ve fakat çıkan fırtına, yardımına gelenleri de felaketinin bir parçasına dönüştürüyor; pilot ölüyor, yardımcısı kadın pilot ise ağır yaralı olarak kurtuluyor. Böylece hayatta kalması gereken kişi sayısı birden ikiye çıkıyor. Kahramanımız durup yardım beklemektense kendisine bir yol haritası çizerek kıyıya varmayı planlıyor. Ve fakat önünde son derece ölümcül bir rota vardır...
‘Arctic’, ait olduğu kulvara ilişkin bildik bir patikadan ilerliyor. Öykünün geçtiği yer itibariyle zaten tehlikeler de bildik; kötü hava koşulları, kırılma ihtimali yüksek buz tabakaları ve yörenin biricik hayvanı kutup ayısı... Penna’nın Ryan Morrison’la birlikte kaleme aldığı senaryo, yaralı kadın pilot vasıtasıyla ana karakterin yükünü daha da arttırmış ve bu vesileyle öyküye yeni bir zorluk noktası daha eklemiş. Geçmişi hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığımız Overgard’ın (sevdikleri, yakınları, bekleyeni var mıdır bilmiyoruz) aksine kadın pilotun yanındaki bir fotoğraf karesinden filmin duygusal dozajı yükseltiliyor. Ayrıca bazı anlar geliyor ki sert ve ölümcül iklim kuşağında kadın pilot üzerinden Overgard ahlaki ve vicdani seçimlere itiliyor.
Mads Mikkelsen, Overgard karakterinde ‘Arctic’i tek başına sürüklüyor. Filmin geneline karın kapladığı bembeyaz görüntüler ve onun sureti hâkim. Danimarkalı aktör, kim bilir belki ‘sert iklimlerin çocuğu’ olmanın avantajıyla da etkileyici bir performans sergiliyor. Kadın pilotta ise Maria Thelma Smaradottir’i izliyoruz.
İnandırıcılık sorunları var...
Yer yer yakın zaman önce izlediğimiz ‘Sıfırın Altında: Dağdaki Mucize’yi de hatırlatan ‘Arctic’ görsel açıdan iyi çekilmiş bir film. Görüntü yönetmeni Tomas Örn Tomasson, eldeki zengin malzemeyi etkileyici kadrajlara dönüştürmüş. Lakin filmin bence inandırıcılık sorunları var. Öykü, bu kadar zorlu koşullarda ve açık arazide hayatta kalmanın, soğuğa direnmenin kendi içindeki mantığını bize ikna edici bir şekilde aktaramıyor. Keza yaralı kadın pilotun yaşama tutunmasını da... Bu yönüne fazla takmazsanız ve mantığı kapıda bırakıp kendinizi kaptırırsanız, izlemesi heyecan veren bir film ‘Arctic’.
‘Arctic’ görsel açıdan iyi çekilmiş. Lakin öykü zorlu koşullarda ve açık arazide hayatta kalmanın, soğuğa direnmenin mantığını bize ikna edici bir şekilde aktaramıyor.
Kentsel ve ruhsal dönüşüm...
SAF (Beş üzerinden üç yıldız)
Yönetmen: Ali Vatansever
Oyuncular: Saadet Işıl Aksoy, Erol Afşin, Onur Buldu, Ümmü Putgül, Kida Khodr Ramadan, Mihaela Trofimov, Fuat Onan / Türkiye-Almanya-Romanya ortak yapımı
Fikirtepe’de gecekondu bölgesinde yaşayan bir çift... Remziye temizliğe giderken kocası Kâmil uzun süredir işsizdir. Mahalleli, kentsel dönüşümden en kârlı biçimde nasıl yararlanacaklarını düşünürken Kâmil, projeyi hayata geçirenlerin şantiyesinde Suriyeli bir mültecinin yerine vinç operatörü olarak işe başlıyor. Lakin hayatındaki bu gelişme ve işte kendisine gösterilen kimi tepkiler, psikolojisini bozuyor...
Ali Vatansever imzalı ‘Saf’, naif bir kişiliğe sahip Kâmil özelinde sadece yapı boyutunda değil ruh ve vicdan cephesinde de dönüşüme uğrayan ve sistemle birlikte kötüleşen insanların dramlarını perdeye taşıyor. Öte yandan filmin ilgi alanı içinde sadece değişim-dönüşüm meseleleri değil Suriyeli mülteciler ve Rumen bakıcılar da var. Yakın geçmişe kadar (özellikle 90’lı yıllarda) ilk filmlerini çeken genç yönetmenler (hoş ‘Saf’ yönetmenin ikinci filmi) birçok konuya el atıp hiçbirinin de hakkını tam olarak veremezlerdi. Vatansever bu tür bir hataya düşmüyor ve gezindiği meselelerin üstesinden geliyor ama yine de film, bana kalırsa öykünün kâğıt üstünde vaat ettiklerini sinemasal anlamda tam olarak yansıtamıyor. Kâmil’in dönüşümüne evet fikir olarak ikna oluyoruz ama sanki senaryo bunu bizi içine daha fazla çekecek biçimde yapmalıydı. Daha sonra sahaya çıkan Remziye’nin inatçı kişiliği de benzer dokunuşlara ihtiyaç duyuyor ama yine de tam ortasında ikiye ayrılmış gibi sunulan öykü mantığında bu durum nispeten kabul edilebilir. En yakın arkadaşları Fatih mesela, ikiyüzlü ahlakın temsilcisi olarak inandırıcı, hatta filmin en inandırıcı karakteri.
Dardenne’lerin karakterlerini andırıyor
Oyunculuklara gelince Erol Afşin, Kâmil’in özellikle suskun kaldığı ve adeta vicdanını yansıttığı sahnelerde çok iyi. Nil Kural’ın Saadet Işıl Aksoy’la Milliyet Sanat’taki söyleşisinde, oyuncunun canlandırdığı Remziye’nin Dardenne Kardeşler karakterlerini hatırlattığı vurgusu yapılmış. Doğru bir saptama fakat Dardenne Kardeşler’in filmlerinde dönüşüm ve bir anlamda başkaldırının kendi içinde akıp giden bir matematiği var, ‘Saf’ta ise bu akış sanki fazla hızlı ve tempolu.
Sonuç olarak ‘Saf’ daha iyi olabilirmiş ama yine de dertleri, hassasiyetleri ve oyuncu performanslarıyla ilgiyi hak
ediyor.
Germeyen nağmeler...
GRETA (Beş üzerinden iki yıldız)
Yönetmen: Neil Jordan
Oyuncular: Isabelle Huppert, Chloe Grace Moretz, Maika Monroe, Stephen Rea
New York metrosunda bulunan bir çantayla başlayan ve akabinde saplantılı bir gerilime dönüşen dostluk... Farklı yaş kuşaklarına ait iki kadın arasında gidip gelen öykü, cazibe içermese de öldüren tanımını hak eden bir yakınlaşmanın ifadesi oluyor. Isabelle Huppert’in ‘Piyano Öğretmeni’ndeki (Yön: Mic-
hael Haneke) kimi kadrajları adeta tekrarladığı film klişelere göz kırpıyor ama asıl sorunu mantık dışı sahneleri. Hitchcock mesela duygularımız kadar aklımıza da seslenirdi; Neil Jordan ise “Aklı tamamen boş verin” diyor. ‘Greta’ bence İrlandalı yönetmenin kariyerindeki en vasat iş.
Açık hesap kapatılırken...
DESTROYER (Beş üzerinden üç yıldız)
Yönetmen: Karyn Kusama
Oyuncular: Nicole Kidman, Toby Kebbell, Tatiana Maslany, Sebastian StanÜ
Sırtında geçmişten kalan bir acının vicdani yüküyle mesleğini sürdüren Los Angeles Polis Departmanı’ndan Erin, eski bir belalısının yeniden ortaya çıkmasıyla yarım kalan hesabını tamamlamaya çalışır. Nicole Kidman’ın elinde silahla boy gösterdiği ‘Destroyer’, polisiye türünün bildik duraklarında ilerleyen ortalama bir film. Yönetmen Karyn Kusama’dan daha özel bir dokunuş beklerdim ama kendisi tanıdık bildik formlara başvurmuş. Az sayıdaki güzel çekilmiş sahne dışında pek de etkileyici bir yanı yok ‘Destroyer’in.
Kötü ruh ‘Duvar’ dinlemez!
LANETLİ GÖZYAŞLARI (Beş üzerinden iki yıldız)
Yönetmen: Michael Chaves
Oyuncular: Linda Cardellini, Raymond Cruz, Marisol Ramirez, Sean Patrick Thomas
Haftanın gerilim seçeneklerinden ‘Lanetli Gözyaşı’ (‘The Curse of La Llorona’), öyküsünü eski bir Meksika söylencesi üzerine inşa etmiş. Çocuklara musallat olan kötü ruhlu bir kadının yarattığı dehşeti anlatan film, görsel olarak çok güzel çekilmiş giriş bölümünün ardından etkisini kaybediyor ve vasatı aşamıyor. Kendi içindeki mantığı bile zorlayan çokça sahne barındıran filmin bence tek artısı var; öyküsü 70’lerde geçmesine karşın Trump’a, “Duvar örsen neye yarar, Meksikalı kötü ruhlar bir şekilde Amerika’ya sızar” türünden bir mesaj göndermesi!
Diğer seçenekler...
Hermann Vaske’nin yönettiği ‘Neden Yaratıcıyız?’da (‘Why Are We Creative’) Pedro Almodovar, David Bowie, Umberto Eco, Angelina Jolie, Nick Cave gibi isimler bu sorunun cevabını veriyor. Emre Çaltılı imzalı ‘Hayatta Olmaz’da Ceyhun Fersoy, İnan Ulaş Torun ve Tuğba Melis gibi isimler rol alıyor. ‘O İş Bende’yi Haydar Işık yönetmiş, oyuncular Betizm, Nilay Toprak, Doğuş ve Nez Demir. Burak Akyol imzalı ‘Meteler: Kürşad ve Sekiz Börüsü’nde başrolleri Gökhan Mumcu, Temmuz Gürkan Karaca, Cem Okyay ve Mert Temizce paylaşıyor. Tony Oliver’ın yönettiği ‘Neredesin Hello Kitty?’ ve Mustafa H. Öztürk’ün yönettiği ‘Kuklalı Köşk: Hırsız Var’ haftanın animasyon seçenekleri.
Ankara Film Festivali
Ve şehre birçok film gelir...
İstanbul’da perde kapandı, şimdi şenlik sırası başkentte. Evet, Ankara Film Festivali 30’uncu kez start aldı. 18 Nisan’da başlayan etkinlik 28 Nisan’a kadar sürerken 120’ye yakın film izleyici karşısına çıkacak. Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen organizasyonun bu yılki randevusunda ‘Dünya Sineması seçkisi’nde Berlin Ekspres, Daha Ötesi Yok, Dünya Festivallerinden, Duvar Yıkılıyorken, Retrospektif: Werner Herzog ve V4: Orta Avrupa Dörtlüsü gibi bölümler yer alıyor.
Festivalin bu yılki gösterimleri Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda yapılacak. Söyleşi, atölye çalışmaları ve özel etkinlikler ise Karikatür Atölyesi ve Mülkiyeliler Birliği’nde gerçekleştirilecek.
Organizasyonun kalbinin atacağı ‘Ulusal Yarışma’ya ise 11 film katılıyor. Bu yapımları değerlendirecek jüri de şu isimlerden oluşuyor: Tolga Karaçelik (Başkan), Ebru Ceylan, Tülin Özen, Tolga Tekin ve Cem Erciyes.
Başkent seyircisine iyi seyirler dileklerimizle...
Paylaş