Paylaş
Hırs, azim, toplu mücadele isteği, Galatasaray’ı belli bir noktaya taşıdı (ve galiba en tehlikeli yan da buydu, çünkü o nokta liderlikti ve bu durum sanal bir görüntü yarattı.)
Ne var ki maratonun sonraki bölümlerinde soluklar yetmemeye, sırlar birer birer dökülmeye başladı. Sonrasında ‘gösterge’ maçları (Fenerbahçe, Trabzonspor, Başakşehir, Beşiktaş) geldi; bu randevulardaki ‘çaresizlik’ tabloları, hüsran görüntüleri olarak hafızalardaki yerini aldı.
Gelelim günümüze: Artık ‘Tudor ekolü’ ‘Başaltı’lar için de yetersiz. Geçen hafta Akhisar karşısında 2-0’dan 4-2’ye dönmenin anahtarı seyirciydi. Lakin dün deplasmanda böylesi bir destek yoktu ve ev sahibi takım, dönüşe izin vermedi.
ALDATICI GÖRÜNTÜ
G.saray’ın son dakikalardaki baskısı belki maçı 2-2’ye taşıyacak ve yine aldatıcı bir görüntü sağlanacaktı. Ama 2-1, en azından ‘radikal’ kararlar için fırsat tanıyor şimdi.
Malatyaspor’a gelince: Dünkü 90 dakikaya kadar beş haftadır kazanamamışlar ve bu mücadelelerin dördünde gol atamamışlardı. Dün renktaşları karşısında o kadar kolay gol buldular ki... Hele hele son dakikalardaki kontralarda farkı açmaları işten bile değildi. 2-1’lik sonuç. Sarı kırmızılıları düşme bölgesinin görece uzağına taşıdı.
G.Saray’a tekrar dönersek, son üç maçta (Beşiktaş, Akhisar ve Malatya) ağlarında yedi gol gördüler. Çoğu da birbirinin kopyası. Faal futbolculuk kariyerinin neredeyse tamamını Juventus’a geçirmiş bir hocanın takımının defansına bakar mısınız? Benim için sadece bu kriter bile bir çok şeyi ifade etmek için yeterli.
MAÇIN ADAMI: SADIK
G.SARAY altyapısından yetişen ve saçlarıyla Fellaini, hırsıyla Puyol esintileri sunan genç savunmacı, ev sahibi takımın defansını toparlayan başlıca isimdi.
Paylaş