Paylaş
O takımdan hâlâ şu isimler hafızamda: Kaleci Viktor, ‘Kaptan’ Ondrus, Masny, Jurkemik, Nehoda ve o gün bize gösterdiği çok özel vuruş tekniğiyle tarihteki yerini alan Panenka...
Batı Almanya’ya, Dünya Kupası 74’ten kızgınlığım vardı (çünkü finalde ilk futbol sevdalarımdan biri olan ‘Cruyff ve arkadaşları’nı üzmüşlerdi), dolayısıyla zaten maç öncesi zaten Çekoslovakya’yı tutuyordum.
Belgrad’daki finale hızlı başladılar; 25. dakikada 2-0 öne geçtiler.
Gerd Müller 29’da skoru 2-1’e taşıdı, bizim kuşak nezdinde tüm dünyanın zihnine, ‘Maç bitmeden Almanlar bitmez’ mottosunun yerleşmesine neden olan hamle 90’da Hölzenbein’la geldi ve maç 2-2 bitti.
Uzatmalarda gol sesi çıkmadı, penaltı atışlarında Höeness’in vuruşu üstten auta giderken Panenka, efsanevi vuruşuyla Çekoslovakya’yı ülke tarihindeki en büyük başarısıyla buluşturdu.
Çekler aynı noktaya İngiltere’de düzenlenen ‘Euro 96’da ulaştılar.
Rakip yine Almanlar’dı ama bu kez gülen karşı taraf oldu.
1-1 biten 90 dakikanın ardından uzatma bölümünde o dönemin ifadesi ‘Altın gol’ uygulaması gereği, Bierhoff’un şutu, Kouba’nın elleri arasından kayınca ‘Mutlu son’a Berti Vogts’un öğrencileri ulaşıyordu.
YAZI FRANSA’DA GEÇİRECEKLER
BU Slav ülkesi son olarak Nedved, Poborsky, Koller, Rosicky, Baros gibi klas yıldızlarıyla futbol ailesinin önde gelen geleneklerinden biriydi, lakin önceki gece Türkiye karşısındaki takıma bakınca yetenekleri sınırlı, daha çok fiziki mücadele ve disipline dayalı, güçlü kuvvetli ama yaratıcılıktan yoksun bir topluluk gördük.
Ama işte bu görüntü bile bize basit bir futbol dersi veriyordu: Yaratıcılığınız, kapasitesiniz kısıtlı olsa bile çalışma azminiz, ekip olma çabasınız ve ruhunuz, doğru oyunun peşinde koşma ısrarınız sizi bir yerlere getirebilir.
Keza grup tablosu da bunu söylüyor; onca yetenekli ismi barındıran Türkiye henüz ‘Euro 2016’ biletini alamadı ama Çek Cumhuriyeti önümüzdeki yazı nasıl geçireceğini çoktan biliyor; en azından üç maçlık bir Fransa serüveni yaşayacaklar.
Ay yıldızlılar ise muhtemelen İzlanda engelini aşıp (ki beraberlik bile yetiyor) ‘Play-off’u garantileyecekler ama serüvenin sınırları nereye uzanacak; kurada gelecek rakiple birlikte bunu göreceğiz...
ACIYLA YAŞAMAK
FUTBOL son derece zevkli bir oyun.
Çoğu kez de yaşamın aynısı.
Ama bazen hayatın acıları, her şeyi geçersiz kılıyor.
Bu topraklar mesela Arda Turan gibi bir futbol sanatçısını, attığı çalımla, verdiği pasla çoğumuza yaşam coşkusu katan bir figürü armağan edebiliyor.
Ama aynı topraklar sürekli acılar da üretiyor.
Mesela Suruç’un acısı dinmeden bu kez Ankara’nın göbeğinde, yine büyük bir katliama daha şahit oldu Türkiye.
Hem de Cumhuriyet tarihinin sayısal olarak en acılı sayfası olarak tarihe geçecek bir vakayla.
Bütün bir yazı resmi ve de sivil verdiğimiz onca canla tamamladık.
Ama kötülük durmuyor, hâlâ cana kana susamışlığını sürdürüyor.
Çok iyi biliyoruz ki, değil futbol hiçbir şey yitip giden onca canı geri getiremez.
O klasik ifade de artık durumu açıklayamıyoruz.
Çünkü ‘sözün bittiği yer’ defalarca geçildi.
Ne diyebiliriz ki; ülkemizin başı sağ olsun ve ‘Barış hemen şimdi’ çağrısı hayat bulsun.
Acıların kapıları böylesine çalmadığı, mücadelelerin (evet, hayatın her alanında gerekli ama eğer mümkünse) sadece futbol ve diğer spor dallarında olduğu bir Türkiye, bir Dünya dileğiyle...
Paylaş