Bu gelecekte ‘ihtiyarlara hiç yer yok’

Sadece gençlere hayat hakkı tanıyan, aileye yeni bir üye katıldığında evdeki yaşlının yok edilmesini isteyen bir sistem... ‘Bir Zamanlar Gelecek: 2121’ distopik kulvarın klasiklerine selam gönderen, iklim krizi sonrası ayakta kalanların yaşamlarını yeraltında sürdürdükleri bir geleceğin tasvirine soyunuyor. Serpil Altın imzalı yapım, sinemamızın bu kategorideki nadir örneklerinden biri...

Haberin Devamı

Bu gelecekte ‘ihtiyarlara hiç yer yok’Karakterlerin öykünün yapısı gereği fazlasıyla ‘robot’ durduğu çalışmada Ayşenil Şamlıoğlu (sağdaki) yaşlı temsilciye hayat, neşe katmada son derece maharetli.

Bir Zamanlar Gelecek:
2121

◊ Yönetmen: Serpil Altın
◊ Oyuncular: Selen Öztürk, Çağdaş Onur Öztürk, Ayşenil Şamlıoğlu, Sukeyna Kılıç
Türkiye yapımıBu gelecekte ‘ihtiyarlara hiç yer yok’Filmde aileler iklim krizi ve kıtlık nedeniyle yeraltına kurulmuş bloklarda koloniler halinde yaşıyor.

Yüzyılımızın sonları… İklim krizi ve kıtlık nedeniyle gezegenimiz eski güzelliklerinden artık yoksundur. Bu dayanılmaz ortamda hayatta kalabilen az sayıda insan yeraltına kurulmuş bloklarda koloniler halinde yaşamayı sürdürmeye çalışır. Siyasal erki elinde tutan ‘Genç Yönetim’in sisteme dair en önemli uygulaması ‘Kıtlık Kanunları’dır ve bu çerçevede yeni gelen bir hayatın varlığını devam ettirmesi eski neslin yok edilmesini zorunlu kılar. Yeraltındaki varlığını sürdüren bir ailede yeni doğacak bir bebeğin telaşı vardır. Bu telaşın asıl nedeni taze mutlulukları kadar birlikte yaşadıkları büyükannenin de kanun gereği aralarından ayrılmak zorunda olmasıdır…

Haberin Devamı

Serpil Altın, senaryosunu Korhan Uğur’la birlikte kaleme aldığı ilk uzun metrajı ‘Bir Zamanlar Gelecek: 2121’de distopik bir öyküyü perdeye taşıyor. İçinden geçtiğimiz zaman diliminde çok da önemsemediğimiz ama gelecek kuşakların varlığını tehlikeye sokan onca iklimsel tehlikenin, insan eliyle yok edilen doğanın en nihayetinde büyük bedeller ödettiği bir gelecekte geçen yapım, yeraltı sığınakları tadı taşıyan mekânlarda hayatlarını sürdürmek zorunda kalan bir aile odağında bugünlere kendince uyarılarda bulunuyor. Hikâyenin ana ekseninde karşımıza çıkan topluluk aslında ‘çekirdek aile’nin ifadesi. Bu görüntüyü ‘ideal’den uzaklaştıran tek bir unsur var, o da eski neslin temsilcisi konumundaki büyükanne.

‘Bir Zamanlar Gelecek: 2121’ öyküsü itibariyle aynı güzergâhtan daha önce geçen kimi bilimkurguları hatırlatıyor elbet. Başta ‘1984’ olmak üzere ‘Fahrenheit 451’ gibi klasikler ya da bizim kuşağın ilk olarak bir TV dizisi olarak hatırlayıp bildiği, daha sonra da filmi izlenen ‘Logan’ın Kaçışı’ gibi örnekler mesela… Serpil Altın imzalı yapımın asıl erdemiyse Türk sineması genel parantezinde bu türün adımlarının çok seyrek olması ve bu açıdan bile önem arz etmesi. 1955 tarihli ‘Uçan Daireler İstanbul’da’dan başlamak üzere bu kulvarda çok az sayıda eser var. İşin distopya kısmında ise Ramin Matin’in ‘Canavarlar Sofrası’ (2011), Semih Kaplanoğlu’nun 2017 tarihli, aslında derdini bir inanç meselesi etrafında oluşturan ‘Buğday’ı, Erdem Tepegöz’ün ‘Gölgeler İçinde’si (2020) ve Tolga Örnek’in bu yıl vizyon gören ‘Mucize Aynalar’ı dışında pek bir hamle yok. Dolayısıyla ‘Bir Zamanlar Gelecek: 2121’ belki genel havası itibariyle eski usul distopyalara yakın dursa da sinemamız adına yeni ve taze bir adım…

Haberin Devamı

Kostümler, müzik, mekân iyi

Filmin karakterlerinin genel görüntüsü, saç kesimleri, giysileri, hal ve tavırları robotik bir hayat modelinin yansımaları. Anne sistemi sorgulamayan, itaatkâr, düzenin bütün kurallarıyla uygulanmasından yana bir kişiliğe sahip. Baba düzenden yana ama fırsatını bulduğunda ‘küçük kaçamaklar’a yeltenmekten kaçınmayan bir portre. Nitekim film onun çalıştığı yerden ‘kaçak’ getirdiği elmanın akşam yemeklerine tattığı lezzetin aileye yaşattığı hazzı gösterdiği sahnelerle açılıyor (Aslında buradaki elmanın Âdem ile Havva’nın başına gelenlere ve ‘Cennet’ten kovulmaya giden süreçteki önemine göndermede bulunduğunu sonraki gelişmelerle farkına varıyoruz)… Kızları da sistemin tüm ‘hurafelerine’ uymakta ısrarlı bir prototip; gençliği, yeniliği temsil ederken düzenin gelecekteki koruyucusu olma kimliğini de üzerine çoktan geçirmiş durumda.

Haberin Devamı

Yeni üyenin aralarına karışmasıyla kurallar gereği hayatının sonlandırılması gereken büyükanne ise içlerinde ‘insan’ denen varlığın bütün ‘güzelliklerini’, hata ve doğruluklarını, neşe ve hüznünü barındıran tek temsilci adeta. En önemli vasfı ‘eskiyi’ hatırlıyor, biliyor, unutmuyor, geçmişin tadı ve kokusu hâlâ üzerinde. Dolayısıyla varlığıyla bile tehlike ve onu yok etmek için ‘Yeni bir hayat gelince en eskisi gider’ kuralı son derece pratik bir vesile oluyor. Bu yanıyla öykü kıtlık ve yoksulluk nedeniyle 70 yaşına gelen bireylerin, ailelerine daha fazla yük olmamak için köylerinin yakınındaki dağa giderek burada açlık ve soğuk eşliğinde ölümü beklemelerini anlatan, Shohei Imamura’nın 1983 tarihli klasiği ‘Narayama Türküsü’nü (Narayama bushiko) andırıyor.

Haberin Devamı

Selen Öztürk’ün anneyi, Çağdaş Onur Öztürk’ün babayı, Sukeyna Kılıç’ın genç bireyi canlandırdığı yapımda büyükanneye de Ayşenil Şamlıoğlu hayat vermiş. Diğer karakterlerin öykünün yapısı gereği fazlasıyla ‘robot’ durduğu çalışmada Şamlıoğlu yaşlı temsilciye hayat, neşe, yaşama sevinci katmada son derece maharetli bir çaba ortaya koymuş… Tüm bireylerin birbirlerine ‘Mutlu hayatlar’ ifadesiyle seslendiği, gençliğin öne çıkarılıp kutsandığı, yaşlılığın ve eskiliğin hayatın genel akışına uymadan dışlandığı, yok edildiği bir ortamda geçen bir öyküye sahip yapımda ben kostümleri, mekân düzenlemelerini ve en çok da Cihan Güçlü imzalı müziği beğendim. Büyükannenin zamanında gerçekleştirilen genç devrime inancı, sonradan iktidara gelenlerin öncekilere dönüşümü, faşizmin her tarafı esir alışı, totaliter rejimlerin en temel özgürlüklere düşmanlığı, baskısı, hayvan beslemeye bile izin verilmemesi gibi meseleler filmin uğradığı diğer duraklar.

Haberin Devamı

‘Bir Zamanlar Gelecek: 2121’i yaratan ekip bu filmin bir üçlemenin orta kısmı olduğunu belirtiyor. Eğer gerekli mali bütçe sağlanırsa öykünün öncesini ve sonrasını anlatan parçalarını da tamamlamak istiyorlar… Bunu da bir bilgi notu olarak düşeyim.Bu gelecekte ‘ihtiyarlara hiç yer yok’ŞEYDA

◊ Yönetmen: Noora Niasari
◊ Oyuncular: Zar Amir Ebrahimi, Selina Zahednia, Leah Purcell, Mojean Aria, Osamah Sami, Rina Mousavi, Eve Morey, Jillian Nguyen, Bev Killick, Luka Sero. Avustralya yapımı

Erkek şiddeti her yerde

İran’dan Avustralya’ya gitmiş ve vatandaşlık hakkını beklerken 6 yaşındaki kızı Mona’yla kadın sığınma evine yerleşmiş Şeyda. Boşanma davalarına bakan hâkimin kızıyla görüşme kararını vermesinin ardından ayrılmakta olduğu kocası Hüseyin’le tekrar yüz yüze gelmek ve onun hâlâ geçmişteki gibi eril saldırılarına muhatap olmak suyu bulandırdıkça bulandırır…

İran kökenli Avustralyalı yönetmen Noora Niasari ilk uzun metrajlı filmi ‘Şeyda’da (Sheyda) erkek şiddetinin evrenselliğine vurgu yaparken yüreğinin attığı memleketine, özellikle de
Tahran’a selam gönderiyor, aynı zamanda kendisinin ve ana karakterinin yaşadıklarındaki yansımalarda ‘molla rejimi’nin gölgesini hissettiriyor.

Genel bir çerçevede, kaldığı sığınma evi göz önüne alındığında kadınlara hayatı zehreden erkeklerin kimliklerinin Doğulu (Uzakdoğulu) ya da Batılı olmalarının pek bir önemi yok; çünkü orada dünyanın çeşitli coğrafyalarına ait ezilmiş, şiddet görmüş kadınlar var. Ama onun özel bir durumu daha var; şöyle ki filmin bir yerinde Hüseyin’in onu tehdit ederken “Senin gibi bir kadını zaten İran’da öldürürler” demesi meselenin rejim tarafına vurgu yapıyor.

Noora senaryosunu da kendisinin kaleme aldığı çalışmasında ince, ayrıntıları ve evrensel vurguları güçlü bir hikâye anlatıyor. Gurbetteki İran topluluğunun dertleri, kendi içindeki ilişkileri, vatan hasretleri filmin öne çıkan diğer yanlarından.

‘Kutsal Örümcek’le tanınan Zar Amir Ebrahimi’nin ana karakteri canlandırdığı yapım dertleri bakımından Fikret
Reyhan’ın ‘Cam Perde’siyle de
birinci dereceden akraba. Özetle kaçırmayın derim...Bu gelecekte ‘ihtiyarlara hiç yer yok’‘Yakamoz’

Diğer seçenekler

1924 yılında Kavalalı balıkçı İsmail Reis ve ailesi mübadele nedeniyle İç Anadolu’daki bir kasabaya, Gelveri’ye göç etmek zorunda kalır. Erken gelişlerinden dolayı yöreden henüz ayrılmamış olan Rum çömlekçi Dimitrios ve ailesiyle aynı evi paylaşmak durumundadırlar… Ali Kerem Gülermen imzalı ‘Yakamoz’un kadrosunda Yetkin Dikinciler, Engin Alkan, Nur Gürkan, Görkem Yeltan ve Feriha Eyüpoğlu gibi isimler var.

Sese duyarlı varlıkların istilasına dayalı ‘Sessiz Bir Yer’ serisinde yeni bir halka olan ‘Birinci Gün’
(A Quiet Place: One Day) izole kırsalda sakin bir hayat süren ailenin yaşadığı korkunç sürece odaklanıyor. Michael Sarnoski’nin yönettiği yapımda Joseph Quinn, Lupita Nyong’o, Djimon Hounsou ve Alex Wolff başrollerde.

Haftanın menüsündeki diğer yapımlar şöyle: ‘Yüzyıl İleri’ (Sto let tomu vperyod/Yön: Aleksandr Andryushchenko), ‘Reel Organize İstanbul’ (Yön: Bülent Orçin), ‘La Hayde Maske’ (Yön: Sefa Özçelik), ‘Harruk’ (Yön: Erkan Demir), ‘Blue Lock The Movie-Episode Nagi’ (Gekijo-ban Blue Lock-Episode Nagi/Yön: Shunsuke Ishikawa).

Yazarın Tüm Yazıları